Rüştü Uzel ve Kapatılan Okulları

Rüştü Uzel ve Kapatılan Okulları
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 19.01.2010 - 06:57

Türkiye’de mesleki eğitimin kurucusu olan Uzel’i yitirişimizin 45. yılında şu soruyu muhataplarına sormak gerekir. Rüştü Uzel’i 1950’de görevinden alanların duyduğu pişmanlığı, onun mesleki öğretime öğretmen yetiştirme modelini yok edenler de bir gün itiraf edebilecekler mi?

20 Ocak 1965’te yitirdiğimiz ve ölümünün 45. yılında saygı ile andığımız Rüştü Uzel, adı mesleki eğitimle bütünleşmiş, Cumhuriyetin ilk yıllarının önde gelen eğitimcileri arasındadır. Özlü bir anlatımla, “Köy Enstitüleri için İsmail Hakkı Tonguç ne ise, mesleki eğitim için de Rüştü Uzel odur” denilebilir.

1927-1950 yılları arasında sırasıyla, Yükseköğretim Müdürlüğü, Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü ile Mesleki ve Teknik Öğretim Müsteşarlığı görevlerinde bulunan Uzel, iş içinde eğitimi, yaparak, yaşayarak ve üreterek uygulayan, bunu mesleki eğitim alanına yerleştiren bir eğitim önderidir.

1934’te kız meslek, 1937’de erkek meslek öğretmen okulunun açılışında öncü olan Uzel, 1948’de bu okulları kız ve erkek yüksek öğretmen okullarına dönüştürmüştür.

DP görevden aldı

Uzel, mesleki eğitimde çığır açan bu hizmetlerine rağmen, DP iktidarının sığ politika anlayışıyla 1950’de, görevinden alınmıştır.

Uzel’in kurduğu mesleki öğretim yapılanmasının, uzun yıllar varlığını sürdürdüğü görülür. Bu yapının lokomotifi durumundaki kız ve erkek teknik yüksek öğretmen okulları, 1948’deki yapıları ile uzun yıllar öğrenciler için çekim merkezi olmuş ve yetiştirdikleri öğretmenlerin nitelikleri ile anılmışlardır. 1982’den itibaren mesleki eğitim fakülteleri ve teknik eğitim fakülteleri olarak üniversite bünyesine giren bu kurumlar, siyasi çıkar hesaplarıyla, altyapı ve laboratuvar olanakları gözetilmeden, sayılarının plansızca arttırılması nedeniyle, öteki öğretmen yetiştirme modelleri gibi, eski yapılarını aratır olmuşlardır.

Öğretmen yetiştiren fakülteler kapatılıyor

2009 yılı, kökleri Uzel’in okullarına dayanan fakülteler için dramatik bir yıl olmuştur. Bitmek tükenmek bilmeyen gündem yoğunluğu nedeniyle kamuoyunun dikkatini çekmeyen bu konuyu, Uzel anısına aralamakta yarar gördük.

YÖK yönetimi, Aralık 2008’de, mesleki ve teknik öğretime öğretmen yetiştiren tüm fakültelerin kapatılmasına karar vermiş, bu karar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından da uygun bulunarak 02.12.2009 tarih ve 2009/15546 Sayılı Kararname ile yasa haline getirilmiştir.

Kararname, mesleki ve teknik öğretime öğretmen yetiştiren 27 fakültenin kapatılmasını, bunların yerine, 22 teknoloji fakültesi, 2 sanat ve tasarım fakültesi ile 2 turizm fakültesi kurulmasını öngörmektedir...

Böylece, çekirdeğini Rüştü Uzel’in okullarının oluşturduğu, özgün bir öğretmen yetiştirme modeli daha tarihe karışmıştır.

Kararın gerekçesi, teknik eğitim fakültelerinin, ihtiyacın çok üzerindeki öğrenci kapasiteleri nedeniyle, mezunların istihdam sorunlarının bulunmasıdır. Bu doğru bir tespit olmakla birlikte, mesleki öğretime öğretmen yetiştirme deneyimini tümüyle yok etmenin gerekçesi olamaz.

İhtiyacın üzerindeki teknik eğitim fakültelerinin, teknoloji fakültelerine dönüştürülmesi, önceki YÖK yönetimi tarafından da üzerinde çalışılan bir karar olup desteklenmesi gereken bir yapılanmadır.

Ancak böyle bir yapılanma yerine, meslek liselerine öğretmen yetiştiren tüm kurumların kapatılması, Türkiye’nin öğretmen yetiştirme politikalarıyla çelişmektedir.

Bu kararname ile, öğretmenliğin bir uzmanlık mesleği olduğunu ortaya koyan 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu görmezlikten gelinerek mesleki eğitime öğretmen yetiştirme, formasyon eğitimine indirgenmiş ve meslek liselerine öğretmen yetiştirmedeki 70 yılı aşan deneyim yok edilmiştir.

Pişmanlık duyacaklar mı?

Mesleki ve teknik eğitimi konu alan XVI. Milli Eğitim Şûrası kararlarında, “Mesleki ve teknik öğretime öğretmen yetiştirme” başlığında, “orta dereceli mesleki ve teknik öğretim okullarının öğretmen ihtiyacını karşılayan temel kurumlar, mesleki ve teknik eğitim fakülteleri olmalıdır” ifadesine yer verilmiştir...

Mesleki ve teknik eğitim fakültelerini kapatan kararı imzalayan Milli Eğitim Bakanı’nın, bu şûra kararını neden dikkate almadığı anlaşılamamıştır. Talim Terbiye Kurulu’nun, Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü yetkililerinin, bu okullarda görev yapan akademik kadronun, okulları kapatılan öğrencilerin ve mezunların, olup bitenler karşısındaki kayıtsızlığı ve suskunluğu, anlaşılamayan bir başka husustur.

Mesleki eğitimin Türkiye’deki kurucusunu görevden alan dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin, 1956 yılında, Rüştü Uzel’in de bulunduğu bir toplantıda söylediği şu ifadeleri ilginç bir itiraftır:

“Burada sizlere hayatımın en büyük hatasını ve işlediğim en büyük günahı itiraf etmek istiyorum. Bakan sıfatıyla Türkiye’nin gezmediğim tarafı kalmadı. Her gittiğim yerde köyde olsun, kasaba ve şehirde olsun daima Rüştü Uzel’in eserleri ile karşılaştım. Anladım ve iman ettim ki bu memlekette en iyi çalışan daire onun dairesiydi. Devamlı eser bırakan da kendisidir. İşte o zaman yüreğime bir hançer saplanmış gibi olduğumu hissettim. Ben Rüştü Uzel’i yurda daha nice faydalı eserler vücuda getirecek en olgun, en verimli devrinde, şimdi ne kadar boş ve haksız olduğunu iyice anladığım bir politika gafleti içinde işinden uzaklaştırmıştım. Bu hançer gibi yüreğime saplanan vicdan azabı, benim layık olduğum cezadır. Burada herkesin önünde Sayın Rüştü Uzel’in ellerini öperek gözyaşlarımla ondan bu büyük suçumun affını rica ediyorum.”*

Türkiye’de mesleki eğitimin kurucusu olan Uzel’i yitirişimizin 45. yılında şu soruyu muhataplarına sormak gerekir. Rüştü Uzel’i 1950’de görevinden alanların duyduğu pişmanlığı, onun mesleki öğretime öğretmen yetiştirme modelini yok edenler de bir gün itiraf edebilecekler mi?

*Mesleki ve Teknik Öğretim Dergisi, sayı: 45, Rüştü Uzel Özel Sayısı, Zerrin Tüzün, İki Hatıra


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler