Şair Ahmet Telli: Egemen güçler küçük yazarları sever

Uzun yıllar öğretmenlik yapan, şiirlerinde İsmet Özel ve Atilla İlhan'dan etkilenen Toplumcu Gerçekçi şiir akımın değerli şairlerinden Ahmet Telli; Türkiye'de edebiyatın ve şiir dünyasının son durumunu yorumladı. Telli, "Şiirle ve şairle egemen güçlerin arası hiçbir zaman iyi olmadı" dedi.

Yayınlanma: 21.07.2021 - 13:49
Şair Ahmet Telli: Egemen güçler küçük yazarları sever
Abone Ol google-news

Sanatın işlevinin toplumsal olmasını öneren ve lirik şiirleriyle dikkat çeken Ahmet Telli, Toplumcu Gerçekçilik akımının en değerli şairlerinden biri.

Dört yıl köy öğretmenliği yaptıktan sonra girdiği Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun olan Telli, 1980'de Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından 'Sakıncalı yazar' olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı. Telli'nin öğretmenlik görevine son verildi. Gözaltı süresinin sona ermesinden sonra çeşitli yayın evlerinde yönetici ve editör olarak çalışan Ahmet Telli, sıkıyönetim döneminden sonra öğretmenliğe geri döndü.

Şiirleri, yaşamın gerçekliğinden süzülen, eşitlikçiliğe, bireysel ya da başka istemleri içeren önerilerde bulunan şiirler olarak bilinen Telli'nin; 'Romantik' ve 'Başkaldırıcı' bir kimliğe sahip olduğu kabul edildi.

Sputnik Türkiye'den Turan Salcı'ya konuşan Telli, Türkiye'de edebiyatın ve şiir dünyasının son durumunu anlattı.

'ŞİİR DÜNYASININ BİRÇOK İNSANI ANKARA KÖKENLİDİR'

Ankara’nın entelektüel kültürünü anlamak için Ahmet Erhan’ın ‘Ankara-İstanbul Karatreni’ kitabını örnek veren Telli, şunları ekliyor:

“Ankara, Cumhuriyet’ten sonra ve özellikle 1940’lı yılların sonuna kadar hem bir yandan özgür kültürün bir yandan resmi kültürün boy verdiği bir yerdir. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı tercüme bürosu Ankara’daydı. Bu büro dolayısıyla edebiyat tarihinin özellikle de şiir dünyasının birçok insanı, Nurullah Ataç’tan Orhan Veli’ye, Edip Cansever’den Turgut Uyar’a kadar hepsi Ankara kökenlidir. Ancak 1950’lerden sonra bu işlevini İstanbul’a bıraktı. Bir bakıma kültür endüstrisi olan İstanbul’a göçtüler. Bunu Ahmet Erhan’ın Ankara-İstanbul Karatreni kitabı çok güzel anlatır.”

'ARTIK KÖKLÜ BİR EDEBİYAT DERGİSİ ÇIKMIYOR’'

“Ankara, dergiler ve şairlerin çok yaşadığı bir kentti ama gittikçe çoraklaştı” diyen Ahmet Telli, şöyle konuştu:

“Dergiler de ne yazık ki yerini fanzinlere bıraktı. Artık ne yazık ki köklü bir edebiyat dergisi çıkmıyor. Yine de Ankara’da kitapçılar çok. Ankara’da İstanbul’daki gibi çok büyük kitap fuarları açılmıyor nedeni de Ankara’daki kitapçıların çok düzenli oluşudur. Herkes istediğini bulabiliyor. Ankara’daki kitapçıların bir özelliği vardı. Toplum Kitapevi’nin sahibi Remzi İnanç’tı, yazardır. Sol Yayınları’nın sahibi Muzaffer İlhan Erdost, yazardır. Dolayısıyla kitapevlerinin sahiplerinin özelliği çoğunlukla yazan, çizen ve kitapla ilişkisi olan insanlardı. Günümüzde bu ortadan kalktı, sadece kitap raflarından bilgisayarla aranıp kolayca bulunabilen bir şekilde oldu. Dolayısıyla kitap bir kültür aracıyken artık tüketim nesnesine dönüşmüş durumda. Kitapçılarda da bunu çok net görüyoruz.”

‘EGEMEN GÜÇLER KÜÇÜK YAZARLARI SEVERLER’

“Şiirle ve şairle egemen güçlerin arası hiçbir zaman iyi olmadı. İyi olanlara biz şair demiyoruz” ifadelerini kullanan Telli, şunları söylüedi:

“Çünkü egemen güçler küçük yazarları severler. İyi yazarları sevmezler. Bu yalnızca Türkiye’ye dair bir şey değildir. Dünyanın her ülkesinde bu böyledir. Bu ezeli ve ebedi bir çelişkidir. Gerçi demokrat yöneticiler zaman zaman çıkmaz değil. Diyelim ki Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, ‘Jean-Paul Sartre, Fransa’dır’ demiştir. Bu tür çıkışlar olmaz değildir. Ama genele baktığımız zaman şairle egemen güçler hiçbir zaman uyuşamaz, uyuşmamaları da doğası gereğidir. Şairlik meslek olmadığı için bir geçim kaynağı da değildir. Şiirle geçim sağlayan benim tanıdığım hiçbir şair yok. En azından Türkiye’de yok. Daha gelişmiş ülkelerde olabilir. Her şairin mutlaka asıl mesleği vardır. Ben yıllarca öğretmenlik yaptım. Yazdığım şiirler nedeniyle egemen güçlerin saldırısına uğramadım değil. Ben, emniyete düştüğümde şiirlerim nedeniyle ağır saldırıya uğradım. 1981 yılında. Keza yaptığım konuşma ve şiirlerim nedeniyle daha bir yıl önce Hacettepe Üniversitesi’nde saldırıya uğradım.”

‘ŞİİR, DİLİN İMGESEL YÖNÜNÜ BESLER’

Teknolojinin gelişmesi ile birlikte okuma alışkanlığı ve sanata olan ilgide de bir düşüş gözlemlendiğine değinen Ahmet Telli, bu değişimi şöyle yorumladı:

“Teknoloji ile hız arasındaki ilişki bir ideoloji olarak ortaya çıktı. Hız artık bir ideolojidir. Ancak her sanat eseri bu hıza karşı, ‘sakin ol’, ‘hayata bak’ demiştir. Sanat biraz hayatı yavaşlatmak için yapılır. Dolayısıyla sanatın hızla ideolojik olarak bir çelişkisi vardır. Öyleyken hız bir ideoloji olarak sanatı da kendi alanı olarak görmek isteyebilir. Nitekim buna uyan bir üretim tarzı da var. Teknolojiyi çok iyi kullanan genç şairler var ve bunlar teknolojik kavramları şiire yedirmeyi çok iyi biliyorlar. O yüzden onları çok önemsiyorum. Hayatı yavaşlatmak için bile olsa sanat bir hızın, rüzgarın içindedir. Bu rüzgarın içinde bir yaprak misali savrulmamak, rüzgarın farkına varabilmek için bunu bilmek zorundadır. Teknolojiyi çok iyi kullanan ve o kavramlarla güzel şeyler yazan genç şairler var, onları seviyorum. Ne kadar çok şair varsa o kadar dil gelişir. Çünkü dilin eklemlerine giden yolu, kan akışını adeta hızlandırır. Düz yazı sözcüklerin gramatik anlamlarıyla donup kalırken, şiir gramatik anlamın ötesinde gölge anlamlar, anlam salkımları icat ederek dili geliştirir ve dilin imgesel yönünü besler.”


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler