Şarkılarım önce kendim için...
Türkiye'nin Erovizyon sevdasını bu yıl Can Bonomo sürüklüyor. Sahneyi dolduran hâkimiyeti, sempatik tavrı, yüzünden eksilmeyen gülümsemesi ve İstanbullu müziği ile iddialı. Zaten tanıyanlar bilir, onun dünyası sahnede.
Semiha Yankı’nın “Seninle Bir Dakika”sıyla başlayan yarım yüzyıllık Erovizyon macerası bu yıl Can Bonomo ile devam ediyor. Ne de olsa Erovizyon bu ülke için çok önemli.
Haberler, yorumlar, dedikodular ve eleştirilerle hareketli bir gündem hızla yaklaşıyor. Üstelik TRT, seçimleriyle kendini de aşmış durumda. Tabii bu bir yarışma, ancak “ulusal maç” zihniyetiyle izlendiği sürece müzikle bağlantısı hep arka planda kalacak. Her ne olursa olsun Can Bonomo iyi bir müzisyen, onu tanımak ve müziğini dinlemek için de Erovizyon büyük bir şans. Şimdi söz bu genç müzisyenin.
- Yarışma teklifinden önce belli bir kesim seni iyi tanıyordu ve seviyordu. Şimdi Türkiye, hatta dünya tanımaya başladı. Nasıl hissediyorsun?
- Zaten kemikleşmiş bir dinleyici kitlem vardı. Şimdi yavaş yavaş daha büyük bir kalabalık haline geliyoruz. Müziğimin ulaştığı insan sayısının çoğalması çok hoşuma gidiyor.
- Bir de seni paylaşmak istemeyenler var tabii.
- Sanatı öncelikle kendim için daha sonra paylaşmak için yapıyorum. Ne kadar büyük bir kitleye ses verme imkânım olursa ben de o kadar sesli düşünmeye devam edebilirim. Bunu düşünen insanların ne hissettiğini anlıyorum. Benim de hayranı olduğum indie grupların ünleri arttıkça tedirginliğim artar, “Eyvah elden gidiyor mu bizim çocuklar?” diye düşünürüm. Halbuki hiçbir yere gitmezler. Daha fazla insana seslerini duyurma imkânı buldukları için daha fazla düşünürler ve daha iyi işler çıkarmayı hedeflerler.
- “İstanbullu müzik” için ben de epey kafa yordum, bunun üzerine bir tez bile yazdım. Ve sen işte bunun karşılığısın. Nedir müziğinin kimyası?
- Biz yaptığımız müziği “İstanbul müziği” olarak tanımlıyoruz. Bu tür karmaşası benim aklımın ermediği bir mesele. Yaptığımız iş Türk popu çizgisinin biraz dışında kalıyor. Sağlıklı dozajda pop barındırmasına rağmen klasifike etmekte zorlandığımız bir yoldayız. İçinde tınlayan bütün enstrümanlar İstanbul’da, sokaklarda çalan enstrümanlar.
- Sinema okudun, grafik ve çizim dersleri aldın, şiiri de seviyorsun. Müzik en son gelip, en çok kalan mı oldu sende?
- Bu saydıklarının hepsi birbiri ile bağlantılılar. Müzik aslında en son girmedi hayatıma. Sekiz yaşımda klasik gitar eğitimi almaya başladım. Müzik şu an sadece daha ön planda, diğerlerine de hâlâ devam ediyorum.
Sahne bambaşka bir dünya!
- Sahneye çok yakışıyorsun, rahatsın ve bu da seni daha izlenir kılıyor. Sahneden nasıl görünüyor dünya?
- Sahne bambaşka bir dünya. Binlerce kişi kuzeye bakarken sen güneye bakıyorsun! Sahnede çaldığım ekip aynı zamanda en yakın arkadaşlarım dolayısıyla çalarken çok eğleniyoruz. Sahnede rahat olmamın sebebi de şarkıları herkesten önce kendime söylemem.
- İnternet sitesi üzerinden konserlerin oluyor. Sıkı takipçilerin de var üstelik. Bu konserlere nasıl hazırlanıyorsun?
- Biz sık sık arkadaşlarımla bir araya gelip evimizde müzik yapıyoruz. Bu samimi ortamda gerçekleştirdiğimiz konserleri özellikle henüz gitmeye fırsat bulamadığımız şehirlerdeki takipçilerimizle de paylaşabilmek için gerçekleştiriyoruz. Çok da güzel oluyor. On binlerce kişiye ulaşıyoruz.
- Şöhret gelene kadar bazılarına tuhaf gelen giyim tarzın şimdi moda. Önce garipseme, şimdi kabullenme ve kopyalama. Nasıl bir hikâye sence bu?
- Hayatımın her evresinde böyle olduğu için alışkınım. Lise yıllarımda anneannem bana “oğlum sen ne zaman normal insanlar gibi giyinmeye başlayacaksın?” derdi. Giydiğim uçuk kaçık kıyafetleri insanlar önce yadırgayıp benimle dalga geçer birkaç gün sonra kendileri giymeye başlar bu sefer ben onlarla dalga geçerdim.
Göğsümün üzerinde annemin ismi yazılı
- Dövmelerin çok fazla, hepsinin bir anlamı var mı?
- Sol göğsümün üzerinde bir güneş ve içinde kalp var. Annemin adı. Kollarımda şiirler ve çizimler var. Bir tane semazen ve yanında iki robot. Bir Mevlevi ilahisi ve Gwendolyn Brooks’un “We Real Cool” adlı şiiri. Sol kolumun içinde Bonomo da yazıyor. Bir de “Ratpack” filmindeki Frank Sinatra’dan ilham alan bir karakterin dövmesi sağ elimin üstünde.
- Şu sıralar konserler, tanıtımlar ve Erovizyon oyunun tüm yoğunluğunu yaşıyorsun. Kendin olabilmeye ya da soluklanmaya zamanın kalıyor mu hiç?
- Zaten hep kendimim. Çok bir farklılık yok. İstediğim yerlere gitmek istediğim arkadaşlarımla gidiyorum. Soluklanmak için alanlarımı kendime yaratıyorum. Ama zaten sevdiğim işi yapıyorum. Beni sıkan ve yoran bir tarafı da yok.
- Erovizyon’dan sonrasını şu an görebiliyor musun? Sonuç ne olursa olsun yapacakların neler mesela?
- Planlı programlı yaşayan bir adam değilim. Sonraki durakları ileride belirleyeceğiz.
Erovizyonu takip etmezdim
- Erovizyon bir müzik yarışmasından çok milli maç algısıyla yaşanıyor bu ülkede. Bu seni rahatsız ediyor mu?
- Biz oraya kendimizi göstermeye, “bakın Türkiye’de böyle müzikler varmış” demeye gidiyoruz. Birinci ya da sonuncu olmak, maçı kazanmaktan öte Türkiye’yi en iyi şekilde temsil etmeye gidiyoruz.
- Yarışma teklifi gelmeden önce Erovizyon’a bakışınla şu anki arasında ne fark var ya da var mı?
- Benim dahil olduğum jenerasyon Erovizyon’a fazla bağlanamamıştı. TRT’nin genç bir sanatçı seçmesiyle bizler de o ruha nail olmuş olduk. Dolayısıyla önceden Erovizyon’la ilgili pek bir fikrim yoktu, takip de etmezdim.
- “Love Me Back” eğlenceli, akılda kalıcı ve kana giren bir parça. Nasıl bir filtrelemeden geçirdin bu şarkıyı?
- Şarkıyı yazmaya ilk oturduğum zaman aklımda hep kendi tarzımın dışına çıkmak istemediğim vardı. TRT'nin beni seçtiğini öğrendiğim gece oturup yazmaya başladım. Daha sonra ilk karalamalarımı Twitter’da paylaştım. Sıfırdan yeni bir şey çıkarmam ve çıkardığım işle ülkeyi temsil etmem gerektiği düşüncesi önce biraz gözümü korkuttu. Daha önce hiç İngilizce şarkı bestelememiştim ama yine de şarkının İngilizce olmasında çok kararlıydım. Hissiyat meselesi herhalde. Uzun süreler karalayıp, yazıp, çizip, çalıp, bozduktan sonra ismi önce “The Ballad of a Wandering Sailor” olan şarkı daha sonra “oğlum çok uzun bu isim, ne yaptın sen?” ısrarlarıyla tarafımca “Love me Back” olarak değişti.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- ABD basınından Esad iddiası