"Sivil toplum kuruluşlarının her biri AB elçisi"

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ''Türkiye'deki tüm sivil toplum kuruluşlarını, Türkiye'nin AB sürecinin en doğal, müzakere heyetinin en doğal üyeleri ve her birini ayrı bir AB elçisi olarak görüyorum'' dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.02.2010 - 16:28

Bağış, ''Yeni AB Stratejisi ve Üyelik Müzakere Sürecimiz-Sivil Toplumla Diyalog'' adlı toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin AB üyelik sürecinde sivil toplumu önemsediklerini ifade etti.

Tarihte üç büyük imparatorluğa başkentlik yapan İstanbul'un şimdi Avrupa'nın Kültür Başkenti olduğunu hatırlatan Bağış, İstanbul'da farklı dinlerin, mezheplerin yüzyıllar boyu bir arada huzur içinde yaşadığını anlattı.

''Bugün Avrupa'da minareleri sorgulayan zihniyetlerin İstanbul'daki hoşgörüyü, kardeşliği ve dayanışmayı daha iyi anlamaları lazım'' diyen Bağış, şöyle devam etti:
''Her zaman söylüyorum; İstanbul'suz bir Avrupa düşünemiyorum. Bu nedenle bu toplantının İstanbul'da olması ve Türkiye'nin çok farklı renklerinin, çok farklı sivil toplum kuruluşlarının burada bir arada bulunmaları bir İstanbul deklarasyonudur. AB'ye bir çağrıdır.''

Bağış, en önemli çağdaşlaşma projesi olan AB üyeliğini savunmanın demokrasiyi savunmak, Türkiye'nin istikrarına, huzuruna arka çıkmak olduğunu dile getirerek, ''(Ben AB'yi destekliyorum) demek, aynı zamanda Türk milletinin çağdaş standartları yakalamasını desteklemektir. AB üyeliğine inanmak, Türkiye'nin değişimine, dönüşümüne inanmaktır. Her bir bireyin özgürlüğüne, yaşam alanına saygı göstermeyi savunmaktır'' diye konuştu.

Son 7 yılda reform konusunda ortaya büyük bir kararlılık koyduklarına işaret eden Bağış, ''Türkiye'nin AB yolundaki bütün tıkanıklıkların açılma süreci yine reformlar olacaktır'' dedi. Bağış, AB'yi istemeyenlerin, toplumu AB ile ilgili yanlış bilgilendirdiklerini vurgulayarak, topluma AB ile ilgili doğru mesajların verilebilmesi noktasında sivil toplum kuruluşlarına çok önem verdiklerini kaydetti.

Hükümetin AB hedefinde hiçbir şaşma olmadığını ifade eden Bağış, bu sene, açılış kriterleri son derece zor olan hem vergilendirme hem çevre faslını açtırdıklarını anımsattı.
Bağış, ''Ama önemli olan fasıl açtırmak değil, zihin açtırmaktır. Gerek ülkemizde gerek AB üyesi ülkelerde Türkiye'ye karşı beyinleri açabilmek için el ele vermek gerekiyor'' dedi.

Türkiye'nin üyeliğine karşı olanlar kadar, Türkiye'nin AB üyeliğinin ne kadar stratejik bir konu olduğunu anlayan, kavrayan zeki liderler ve siyasetçiler de bulunduğunu belirten Bağış, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ama uzun vadede fethedilmesi gereken bölümler, AB'yi oluşturan insanlardır. Onun için sivil topluma çok ihtiyacımız var. Türkiye'deki sivil toplum kuruluşları, AB üyesi ülkelerdeki muadilleriyle doğru diyalogları kurarlar, doğru mesajları verirlerse, biz işte o zaman Avrupa'nın beynini de gönlünü de fethedeceğiz. Biz istediğimiz kadar uğraşalım, istediğimiz kadar siyasileri ikna etmek için çabalayalım, sivil toplum kuruluşları Avrupa'daki muadilleriyle o diyaloğu kurmazlarsa, bu süreçte Türkiye'nin ne kadar doğru yolda olduğunu paylaşmazlarsa, yani Avrupa'daki kamuoyunu kazanamazsak siyasileri de kazanma şansımız yoktur. Aynı bizim ülkemizde olduğu gibi Avrupa'da ve demokratik tüm ülkelerde siyasiler kendi toplumlarına bakarlar. Türkiye'deki tüm sivil toplum kuruluşlarını, Türkiye'nin AB sürecinin en doğal, müzakere heyetinin en doğal üyeleri ve her birini ayrı bir AB elçisi olarak görüyorum. Bu süreci hep birlikte götüreceğiz. Bu süreçten ya hepimiz karlı çıkacağız ya da hiçbirimiz.''
 

Yeni bir Anayasa ihtiyacı

Türkiye'deki bütün çarkların aynı uyumla ve aynı hızla işlemesi gerektiğini, bunun için de işe yeni bir anayasadan başlanması gerektiğini ifade eden Bağış, bütün yurttaşların ''benim'' diyeceği, herkesi koruyan ve kollayan bir anayasaya kavuşmasının vaktinin çoktan geldiğini vurguladı.

Bağış, bütün kesimlerin uzlaşacağı bir anayasayı hep birlikte oluşturmanın yolunun hep birlikte talep etmekten geçtiğine işaret etti. Türkiye'nin sorunları olmasına rağmen imkanları da bulunduğunu dile getiren Bağış, Türkiye'nin gerçekten bütün Avrasya coğrafyasında örnek alınacak bir hukuk sistemi ve anayasaya kavuşmasının ancak sivil toplum kuruluşlarıyla el ele verilerek gerçekleştirilebileceğini belirtti.

 
''Türkiye üzerine düşeni yapmaya devam edecektir"


Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye'nin 61 yıldır Avrupa Konseyi üyesi olduğunu, bunun 55 yılını, denetlenen, ikinci sınıf bir ülke olarak, kontrol altında tutulan bir ülke olarak geçirdiğini kaydetti. Türkiye'de son yıllarda gerçekleştirilen reformlar, çıkarılan yasalar, sivil toplum örgütlerinin katkıları ve uygulamalardaki başarılar sonucunda Türkiye'nin 2004'ten itibaren denetlenen ülke olmaktan çıktığını belirtti.

Avrupa Delegasyonu Türkiye Başkanı Büyükelçi Marc Pierini de sivil toplum kuruluşlarının karar alma süreçlerine katılımının gerçek anlamda demokrasinin gereği olduğunu söyledi. AB sürecinde yapılan reformların yurttaşa doğrudan faydalar sağladığını dile getiren Pierini, Türkiye'de iyi organize olmuş, çeşitlilik içeren aktif sivil toplum kuruluşlarına ihtiyaç bulunduğunu söyledi.

İspanya'nın Ankara Büyükelçisi Joan Clos ise Türkiye'nin yeni hazırladığı AB stratejisinin müzakere sürecini hızlandıracağını belirtti. AB'ye katılımın ulusal olarak yapıldığını ve birliğe katılanın halkın kendisi olduğunu vurgulayan Clos, ''Sivil toplum kuruluşlarının desteği bu sürecin olmazsa olmazıdır'' dedi. Clos, AB'nin Türk sivil toplum kuruluşlarıyla diyaloğun nasıl geliştirilebileceği yönünde çalışmalar yaptığını da kaydetti.

Avrupa Birliği Genel Sekreteri Büyükelçi Volkan Bozkır da Türkiye'nin yeni AB stratejisine işaret ederek, bu strateji kapsamında Türkiye'nin müktesebatının 2013'e kadar AB müktesebatıyla tam uyumlu hale getirilmesinin hedeflendiğini söyledi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon