''Sivil ve Demokratik Bir Anayasa''
Türkiye'deki çeşitli sivil toplum örgütlerinin girişimiyle ''Sivil ve Demokratik Bir Anayasa'' konulu konferans düzenlendi.
Angora Otelde başlayan ve iki gün devam edecek konferansın ilk gün açılış oturumunda başkanlığını Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk yaptı. Konferansa Kezban Hatemi, Aysel Tuğluk, Levent Köker, Mithat Sancar ve Abdurrahman Kurt konuşmacı olarak katıldı. Yazar Murat Belge de konferansın açılış konuşmasını gerçekleştirdi.
Belge, 12 Eylül'ün en dayanıklı, en kalıcı ürününün ''1982 Anayasası'' olduğunu belirterek, ''Bu anayasa Türkiye'nin sorunlarına çözüm getirmek amacıyla hazırlanan bir anayasaydı, ama tasarlandığı andan itibaren bizim sorunumuz haline geldi. Bu anayasa hakkında, yapanlar hakkında hiçbir yerde iyi konuşulduğunu görmedim'' dedi.
1982 Anayasasının 28'inci yılına girdiğini, bunu anlamakta güçlük çektiğini ifade eden Belge, şöyle devam etti:
''Şahsen ben üç kere evlendim, kimseyle 28 sene yaşayamadım. Bugün bu anayasanın çizdiği sınırlar içinde tartışmak, konuşmak, yaşamak siyaset yapmak zorundayız. Hala bütün kısıtlayıcı ve baskıcı mantığıyla aynı anayasa. Onun temsil ettiği sistematik tepemizde duruyor.
Aslında en önemli sorunumuz 'halk'. Bu anayasa yapıldığında halkın yüzde 90'ların üzerinde 'evet' şeklinde oy verdiğini görüyoruz. O zamanlardan bu zamana fazla tepki geldiğini görmüyoruz. Ne yapsın bu halk? Şimdiye kadar yasa denildiğinde bunun hayrını görmüş mü bu halk? Yasanın kendi yararına bir şey olduğunu nerede görmüş bunun örneğini nerede yaşamış.''
Açılış konuşmasının ardından konferansın oturum başkanlığını yapan Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk ''Yeni toplum sözleşmesi olarak demokratik anayasa ihtiyacı'' konulu konuşmasında, 1982 Anayasasının 27 yaşını dolduran ve Cumhuriyet döneminin en uzun yaşayan ikinci anayasası olduğunu söyledi.
1982 Anayasasının darbe sonucu hazırlanmış bir anayasa olmasına karşın, 27 yıldır yürürlükte olmasını Türkiye açışından ''talihsizlik'' olarak değerlendiren Selçuk, ''Bundan 10 yıl önce ben bu anayasanın hem öz, hem biçim açısından meşru olmadığını bir hukukçu olarak, hukuki verilere dayanarak kamuoyuna açıklamıştım. Benim dileğim Türkiye'nin bu anayasa ile 2000'li yıllara girmemesiydi, ama olmadı. Türk insanına nedense seçkinler, yönetenler sürekli olarak 'ergin' değil diye baktılar. Ama ben yönetenlerin Türk insanına 'kısıtlı mahkum' olarak baktığını ve kendisini de vasi olarak gördüğünü düşünüyorum. Bu bizim bir açmazımızdır'' diye konuştu.
Niçin sivil Anayasa?
Konferansta ''Özgürlükçü Bir Anayasanın Temel Nitelikleri'' konulu bir konuşma yapan Avukat Kezban Hatemi, sivil toplum örgütlerinin ''Sivil ve demokratik bir anayasa'' çağrısını olumlu bulduğunu belirterek, ''Ancak şunu merak ediyorum. Toplumumuzda gerçek anlamda bir sivil toplum örgütü var mı? Hepinizi bu düşünceye çağırıyorum'' dedi.
''1982 Anayasasının neden beğenilmediği'', ''niçin sivil anayasa'' tartışmalarının toplumda var olduğunu, bu durumun özellikle anayasa çalışmalarında da belirtildiğini anlatan Hatemi, ''Öncelikle neden beğenilmiyor, çünkü askeri vesayet altındayız, ayrıca anayasal güvence ve teminatımız yok. Böyle bir şey olabilir mi'' diye konuştu.
Halkın yeteri kadar bilinci olmadığını, sivil toplum örgütlerinin de görevlerini tam yerine getiremediğine işaret eden Hatemi, şunları söyledi:
''Karşımızda bizi sonsuza kadar bağlayan bir anayasa var değişmez. Değiştirilmesi teklif edilemez hükümler var. Teklif edilirse çok büyük suç işlenir. Üzerimizde psikolojik baskı, yıldırma var. Halk bilinçli değil. Korkularla bizi yaşatmaya çalışıyorlar, psikolojik baskı uyguluyorlar. Biz gelecek nesillere bu ipoteği mi bırakacağız? Kim yapmış bu değiştirilemez hükümleri, kim yapmış? Apoletli generaller oturmuş bize değiştirilemez hükümler yapmış. Meclis başkanının dahi iradesi ipotek altına alınmıştır. Bu anayasayı değiştirmek zorundayız.''
"Sivil Anayasa bu ülkede sadece Kürtlerin talebi değildir"
DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk ise ''Ayrımcılık ve Merkeziyetçiliğe Karşı Çoğulculukta Buluşma'' konulu sunumunda, tek millet tek dil, hatta tek devlet yaklaşımıyla Türkiye'de temel meselelerin çözümlenemeyeceğini savundu.
''Kendilerini Kemalist olarak tanımlayanlar Kürtlerle nasıl bir ilişki kuracaklarına, Kürt'leri nasıl tanımlayacaklarına, nasıl kabul edeceklerine henüz karar verememiştir'' diyen Tuğluk, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Çok kimlikli bir dünyada tek millet, tek dil dayatması ve hatta ideolojisi ile yaşayan tek ülkeyiz zannediyorum. Kürt meselesi dahil tüm sorunların çözümünün gelip dayanacağı nokta 'demokratik ve sivil bir anayasa'dır. Eşitlikçi, katılımcı bir yönetim biçimini esas alan bir anayasadan söz ediyorum.
Sivil anayasa bu ülkede sadece Kürtler'in talebi değildir. Liberalinden muhafazakarına, solcusundan sağcısına kadar artık herkes yeni anayasanın yapılmasını istiyor. Sorunlarımızın ana kaynağı katı merkeziyetçi 'ulus devlet' yapısıdır. Bunu aşmamız lazım. Tekçi ve merkeziyetçi anlayıştan çoğulcu adem-i merkeziyetçi anlayışa daha az devlet, daha çok toplum ilkesini benimseyerek yaklaşabiliriz. Dünyadaki genel eğilimde budur.''
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi