TKP: Çare "Türkiyeli çözüm"

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Kürtlerin nasıl, hangi haklara sahip olarak yaşayacaklarının büyük tarafların sorunu olmadığını bildirerek "Kaygımız odur ki, ABD'nin bölgedeki hegemonya tasarımı, bize bir çözüm olarak yutturulmak isteniyor" açıklamasını yaptı.

TKP: Çare
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.08.2009 - 12:15

Türkiye Komünist Partisi (TKP), Kürt açılımı konusunda çarenin silahsız, eşit paylaşımı, emekçilerin haklarını ve birliğini öngören, dilleri ve kültürleri tanıyan Türkiyeli bir çözümde olduğunu bildirdi.

TKP Merkez Komitesi, "Barış, Kardeşlik ve Birlik Bildirgesi" hazırlayarak çeşitli kişi ve kurumların görüşüne sundu. Büyük bir fırsatın eşiğinde olduğumuzun söylendiği, devletin reformlara hazır olduğu, DTP'nin, AKP'nin, Irak Kürt Yönetimi'nin, AB'nin, ABD'nin ve sermayenin aynı görüşte olduklarının bilindiği belirtilen bildirgede, "Bu ortamın yaldızlarının kazınması gerektiği" ifade edildi. "Kaygımız odur ki, ABD'nin bölgedeki hegemonya tasarımı, bize bir çözüm olarak yutturulmak isteniyor. Kürtlerin nasıl, hangi haklara sahip olarak yaşayacakları bu büyük tarafların sorunu değildir. Onların masaya yatırdıkları Türkiye'dir" denilen bildirgede "Türkiye'nin uzun bir süre önce anlamını yitirse bile hâlâ temel belgelerinde durmaya devam eden bağımsızlık, laiklik, cumhuriyet gibi tarihsel ilerleme öğeleri artık birer yük sayılmaktadır. Emperyalizmin biçimlendirdiği Ortadoğu'ya uygun bir Türkiye, karar yetkileri emperyalist merkezlere devredilmiş, toplumsal yaşamı cemaatlere teslim edilmiş, Osmanlı'ya öykünen bir Türkiye'dir" görüşüne yer verildi.

Bildirgede, bu gidişten bölgesel eşitsizliklerin giderilmesinin değil, bütün emekçileri kucaklayan ortak yasal çerçevenin terk edilmesi, asgari ücret kavramının çöpe atılması, sigortasız, kayıtsız çalıştırmanın kurallaşması, bütün bunların yatırım teşviki adıyla yapılması çıkacağı, eşitsizliğin derinleşeceği savunularak "Bu gidiş farklı halkları din ile birleştirmek iddiasındadır. Toplumsal, siyasal yapının şekillenmesinde dine görev vermek demek, insanların kader karşısında çaresiz ilan edilmesi, tevekkül göstermeleri, tarikat ve cemaat hiyerarşilerinin insanların elini, kolunu, aklını bağlaması demektir" denildi.

TKP'nin Türkiye'deki bütün kökenlerden, kültürlerden ve dillerden insanların eşit, özgür, adil bir iradi birlikteliği yeniden kurmalarının, cumhuriyetin bu içerikle yeniden tanımlanmasının dışında bir gelişmeye asla alkış tutmayacağı vurgulanan bildirgede "Bugün müjdesi verilen gelişme, insanlarımızı kaynaştırmayıp ayrıştırmakta, yeni ve daha derin çatışmalara çanak tutmaktadır" ifadesine yer verildi. Tehlikelerin gerçekleşmesinin bir süre önceye kadar var olan durumu korumaya çalışılarak değil, yeni bir cumhuriyeti tartışmaya başlayarak önleneceğine dikkat çekilen bildirgede TKP'nin Türkiyeli çözüm istediği, emperyalistlerin Kürt sorunundan dışlanmadan bu sorunun çözülemeyeceği belirtildi.

TKP'nin silahsız bir çözüm istediği vurgulanan bildirgede genel af çıkarılması, PKK'nın silah bırakması, eşzamanlı olarak TSK operasyonlarının durdurulması, koruculuk sisteminin lağvedilmesi, korucuların silahsızlandırılması, köye dönüşün isteyenler için olanaklı hale getirilmesi, kontrgerilla örgütleri tarafından gerçekleştirildiği belli faili meçhul cinayetler ve katliamların yeniden kovuşturulması, ülke çapında sivil halkın silahsızlandırılmasına yönelik önlemler alınması, diğer halkları, milliyetleri, etnik grupları ve dilleri aşağılayıcı propagandanın cezalandırılması çağrısında bulunuldu.

"Yerelleşme çözüm getirmez"

Bildirgede, yerelleşmenin bir demokratikleşme projesi olmadığı vurgulanarak "Yerelleşme, bütün vatandaşlar ve bütün bölgelerde aynı yönetsel standartların ve hukuksal yapının bir kenara bırakılması, yerel ve uluslararası sermayenin lehine ve halkın aleyhine düzenlemelerin serbest ve meşru hale gelmesidir" denildi. Merkezi devlet bütçesinin bölgesel ve yerel gereksinimler doğrultusunda paylaşılmasının, vatandaşlar arası eşitliğin en sağlam yolu olduğu belirtilen bildirgede, "Oysa yerel yönetimleri güçlendirmek adı altında toplumun bütününün, devlet bütçesi aracılığıyla her bir parçaya sahip çıkması ve dayanışması yaklaşımı terk edilmektedir. Yerel yönetimlerin merkezle ve bütünle bağları zayıflatılırsa sermayeye bağımlılığı perçinlenir. Yabancı ve yerli sermaye (doğrudan veya uluslararası fonlar aracılığıyla dolaylı) girişlerinin amacı kârdır. Oysa yerel yönetim kâr amaçlı bir ticari faaliyet alanı değil, kamusal bir işlem, kamusal hizmetlerin bütünüdür. Kâr amaçlı faaliyet, halkın soyulması anlamına gelir" görüşüne yer verildi. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden istikrar, refah ve huzur değil, bölücülük çıkacağı vurgulanan bildirgede, "Türkiye'nin eyaletlere bölünmesi ve bölgesel özerkliğin geliştirilmesi, toplumsal parçalanmayı derinleştirir. Merkezi yapının bugüne dek anti-demokratik, baskıcı ve zorla asimilasyonu hedefleyen bir karakter taşımış olması, ademi merkeziyetçiliğin doğru seçenek olması için yeterli değildir. Eyaletleşme yeni, sağlıklı, üzerinde iradi birlikteliğin tesis edileceği bir zemin değil, parçalanmanın bir evresi olacaktır" denildi.

"Anadilde eğitim temel bir hak"

Türkiye'nin birliğinin korunması ve güçlendirilmesinin yolunun, aynı sorunları yaşayan emekçilerin birlikte örgütlenmesinden geçtiği, iradi birliğin ve kardeşliğin gerçek güvencesinin Türklerin, Kürtlerin ve diğer kökenlerden insanların ekonomik, toplumsal ve siyasal düzeyde birlikte örgütlenmesi olduğu ifade edilen bildirgede, Türkiye'de birçok yerel dil konuşulduğu, başta Türkçeden sonraki en yaygın dil olan Kürtçe olmak üzere bu dillerin her birinin yaşatılması, zenginleştirilmesi, eğitim ve kültür dili olarak gelişmeleri devletin güvencesi altına alınması gerektiği kaydedildi. Eğitim çağına gelen çocukların ailelerinde öğrendikleri dille eğitimlerini sürdürmelerinin temel bir hak olarak güvence altına alınması, Türkçe dışında bir anadili olan vatandaşların toplumun temel ve ortak iletişim dili olan Türkçeyi öğrenmesi temin edilirken, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının Türkiye'de konuşulan diğer bir dili öğrenmesi orta öğretimin parçası haline getirilmesi, bu dillerin her alanda kullanımının güvence altına alınması gerektiğini belirtilen bildirgede şunlar kaydedildi:

"Farklı köken, kültür ve dillerin, toplumları, bileşenlerinin birbirine yabancılaşmasına sürükleyeceği yolunda bir kural tanımıyoruz. Farklılıkların parçalanmaya götürmesinin temel nedeni halklar değil, kendi dar çıkarları doğrultusunda davranan yerli ve yabancı egemen güçlerdir.

Türkiye bu güçleri alt edebilecek toplumsal kaynaklara sahiptir. Bu kaynaklar ya harekete geçecek ya da ülkemiz 'demokratikleşme', 'çözüm' gibi albenili sözcüklerin eşliğinde yıkıma sürüklenecektir.

İşte bu koşullarda, ülkemizin dil ve kültür zenginliğinin üzerine kardeşliğin kurulabileceğine inanan bizler, gerçek bir çözüm için yukarıdaki yaklaşımları savunduğumuzu, bu yaklaşımları önümüzdeki süreçte kamuoyunda tartışmaya açmak için çeşitli adımlar atacağımızı duyuruyoruz."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon