"TL değerlendikçe ithalat patladı"
Mehmet Büyükekşi, Türk lirası değerlendikçe ithalatın patladığını belirterek, sürdürülemez bir dış ticaret ve cari açığın ortaya çıktığını vurguladı.
Ağustos ayında ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 55.4'e düştüğüne dikkat çeken Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, "Bu kırmızı alarmdır" uyarısında bulundu. TİM, Eylül ayı ihracat rakamlarını Muş'ta açıkladı. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi yaptığı konuşkada, Türk lirasındaki değerlenme sürecinin, Türkiye ekonomisinin verimlilik, rekabetçi üstünlük ve potansiyel üretim düzeyi ile paralel gelişmesi gerektiğini vurguladı.
Büyükekşi, ancak TL'deki değerlenmenin bunlardan bağımsız bir şekilde geliştiğini ileri sürdü. Bu durumun uzun vadede sanayi ile ihracatı yok edeceğini düşündüklerini aktaran Büyükekşi şu uyarılarda bulundu:
"TL değerlendikçe ithalat da patlıyor. Dün ilk sekiz aydaki dış ticaret rakamları açıklandı. Ağustos ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 55.4'e düştü. Bu kırmızı alarmdır. Ocak - Ağustos döneminde ihracatımız yüzde 12.9 artarken ithalatımız yüzde 30.5 arttı. Dış ticaret açığı 42 milyar dolar oldu. Yıl sonunda muhtemelen 60 milyar dolara yaklaşacak. Ara malı ve tüketim malı ithalatındaki çok hızlı artış direk kur ile ilgilidir. TL değerlendikçe ihracatta zorlanıyoruz, ithalat kolaylaşıyor. Türkiye'nin tüm ihracatı ara malı ithalatını bile karşılayamaz hale geldi. Paramız değerlendikçe ithalatımız patlıyor. Sürdürülemez bir dış ticaret ve cari açık ortaya çıkıyor. Yine paramız değerlendikçe kaynak dağılımı bozuluyor. Dış ticarete konu edilemeyecek alanlara yatırım yapılıyor."
"Dünyada kur savaşları başladı"
Kurun ihracatçıya destek vermediğini belirten Büyükekşi, rekabetçi kur düzeyi istediklerini, ancak söylediklerin her şeyin gök kubbede hoş bir seda olarak kaldığına dikkat çekti. Büyükekşi, "Dünyada kur savaşları başladı. Bunun bir sonraki aşaması da ticaret savaşları olabilir. IMF bile kur savaşlarından endişe ettiğini açıklıyor. Japonya, Güney Kore, Brezilya, Tayvan ve Çin arasındaki kur savaşları Financial Times'ın manşetine çıktı. Bütün dünyanın birinci derecede önemli gördüğü ve müdahale ettiği bir durum var. Her ülke kendi para biriminin değerlenmesini engellemek için her şeyi yapıyor. Dünyada dış ticaret pastası daraldı. Herkes daralan pastadan daha fazla pay almak için çetin bir mücadele veriyor. Kur, pastadan pay almada önemli bir araç olarak kullanılıyor. Böyle bir ortam da Türk ihracatçısına 'kuru bırak verimli olmaya bak' diyenlerin bu gelişmeleri de görmesi gerekir" diye konuştu.
"Japonya bile Merkez Bankası'nın müdahalesini istiyor"
Verimliliğin artması, Ar-Ge, Ür-Ge, yenilikçilik ve yüksek katma değerli üretim konusunda ihracatçıların çalıştığına değinen Büyükekşi, ekonomide büyük bir transformasyon ihtiyacının farkında olduklarını söyledi. Ucuz mal üretmek gibi bir hedeflerinin olmadığını vurgulayan Büyükekşi, bundan sonra çok daha kaliteli, çok daha tasarım içeren, çok daha değerli bir üretim amaçladıklarını aktardı.
Yurtdışına giden konteynırların daha hafif, daha az enerji içeren ve daha pahalı olması için çalıştıklarını anlatan Büyükekşi, bazı sektörlerde ciddi yol alındığını, ancak Türkiye'nin bunu tam yapması için yabancıların "buying time" dediği bir döneme ihtiyaç duyulduğunu bildirdi. Büyükekşi, 3-4 yıllık bu geçiş döneminin olması gerektiğinin altını çizdi. Büyükekşi, hem hedging hem de verimlilik acısından son derece ilerde olan Japon firmaların bile Japon Merkez Bankası'nın müdahalesini istediklerine işaret etti.
"İtibarlı para ile aşırı değerli para arasında fark var"
Büyükekşi, son günlerde tartışılan güçlü para konusundaki görüşlerini de paylaştı. Başbakan Erdoğan'ın güçlü bir Türk Lirasının Türkiye'nin onuru olduğuna yönelik sözlerine atıfta bulunan Büyükekşi şunları söyledi:
"Türk lirasından altı sıfırın atılması, karşılıksız para basımının engellenmesi ve finansal istikrarla beraber paramızın itibarlı hale gelmesi dolayısıyla Başbakanımıza teşekkür ediyoruz. Hiç kimse parasının itibarsız olmasını istemez. Yurt dışında başı öne eğik şekilde dolaşmak, kendi parasının itibarsızlığı sebebiyle üçüncü sınıf insan muamelesi görmek istemez. Bu nedenle biz de itibarı olmayan bir TL istemiyoruz. Ancak, itibarlı para ile aşırı değerli para arasında fark vardır. Eğer bir para birimi üretim faktörlerinin verimliliğinden, ülkedeki gelişmeden farklı olarak değerleniyorsa ciddi sorun var demektir. Biz 1 milyona bir simit alınan para birimini tabii ki istemiyoruz. Karşılıksız basılan, yüksek enflasyon üreten bir para arzını istemiyoruz. Büyükekşi, TL itibarlı olsun, aşırı hareketlilikten uzak olsun, dünyada ticarete aracı olsun istiyoruz. Bunları isterken her gün değerlensin istemiyoruz. İhracatçı iki ay önce 1.59'dan sipariş alırken bugün 1.45'te aynı malın repetesine evet diyemiyor. Yeni müşteriye fiyat veremiyor. İstikrar istiyoruz. Önümüzü görebileceğimiz rekabetçi bir kur istiyoruz."
"İtibarlı paranın faizi yüksek olmamalı"
Diğer taraftan, itibarlı paranın faizi yüksek olmaması gerektiğini söyleyen Büyükekşi, aynen başbakan gibi faizlerin yüksek olduğunu ve Merkez Bankası'nın faizleri düşürmesi gerektiğini düşündüklerini dile getirdi. Yüksek faiz dışarıdan yeni para girişlerini teşvik ettiğini vurgulayan Büyükekşi, dünyanın tüm itibarlı paralarının faizinin son derece düşük olduğunu vurgulayarak, "Biz de itibarlı ve düşük faiz veren bir TL istiyoruz" dedi.
Merkez Bankası güçlü alımlar yapmalı"
Büyükekşi, sıcak para konusunda da önemli uyarılarda bulundu. Eylül'de TİM'de konuk ettikleri Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'a ve Merkez Bankası yöneticilerine kurlar konusunda görüşlerini, düşüncelerini, önerilerini ilettiklerini aktardı. Büyükekşi, TİM'in yaptığı önerilerin hayata geçirilmesi halinde istenen sonucun alınamayacağının ifade edildiğini bildirdi. Merkez Bankası'nın Türkiye'ye giren dövizin en net izlendiği yer olduğunu kaydeden Büyükekşi, toplantımızın üzerinden iki hafta geçtiğini, Türkiye'ye oluk oluk sıcak para girişi yaşandığını vurguladı.
İki gün önce günlük 1.5 milyar dolarlık giriş olduğunun söylendiğini anımsatan Büyükekşi, "Böyle bir ortamda Merkez Bankasının günlük alım miktarı ile giren parayı sterilize etmesi mümkün değildir. Sıcak para girişinin sonucunda kurun geldiği seviye bellidir. Nominal kur neredeyse her gün bir kuruş düşüyor. Bu noktada Merkez Bankası'nın güçlü alımlar yapması gerekiyor. Dolarda 1,50 seviyesinin psikolojik sınır olduğunu defalarca dile getirdik. Bu gün ortaya çıkan 1,44 seviyesi ihracatçının tüm dengelerini olumsuz yönde değiştirdi" şeklinde konuştu.
"Sıcak paranın yıkıcı girişine faizler neden oluyor?"
Sıcak paranın bu yıkıcı girişini faizlerin cezb ettiğini vurgulayan Büyükekşi, "Bizim kanaatimiz, 6 aylık bir süre içerisinde faizlerin yüzde 5 seviyesine indirilebileceği doğrultusunda. Bu durumda seçim dönemi öncesi ve sonrasında Türkiye'ye akacak sıcak paraya önlem alınmış olacak. Çünkü sıcak para 2011 seçimlerinde siyasi istikrarın devam edeceğini satın alıp yoğun bir şekilde içeriye girecektir" uyarısında bulundu.
"Hepimizin beklentisi yeni anayasa çalışmalarının başlaması"
13 Eylül sabahı yeni anayasa çalışmalarının başlaması gerektiğini ifade ettiklerini söyleyen Büyükekşi, konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
"Şimdi hepimizin beklentisi yeni anayasa çalışmalarının başlamasıdır. Tüm tarafların bir araya gelip uzlaşı içinde yeni anayasa yapma vaktidir. Anayasa değişiklikleri kapsamında yer alan birçok konu, AB'nin siyasi kriterlere uyum yönünde Türkiye'den beklentileri ile örtüşüyor. Dolayısıyla çıkarılacak uyum yasalarının, AB ile müzakere sürecimizi de hızlandıracağına inanıyoruz."
Büyüme rakamı sürpriz olmadı
Türkiye ekonomisi krizden çok hızlı bir şekilde çıktığını dile getiren Büyükekşi, ekonomik büyüme anlamında büyük bir başarı hikayesi yazıldığını vurguladı. 2. çeyrek büyüme rakamlarında Çin'in yakalandığına dikkat çeken Büyükekşi, konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
"Türkiye ekonomisinin ikinci çeyrekte yüzde 10.3 büyümesi bizim için sürpriz olmadı. Çünkü ikinci çeyrekte ihracatı yüzde 23.9 artmıştı. İlk çeyrekteki yüzde 6.3 ile karşılaştırıldığında ihracatta ciddi bir canlanma yaşanmıştı. İhracatın büyümeye katkısını bildiğimiz için böyle bir büyüme oranı bekliyorduk. Şunu net bir şekilde ifade edebiliriz. Çift haneli ihracat artışı çift haneli büyüme getirdi. Türkiye ekonomisi OECD üyesi gelişmiş ülkelerden ve gelişmekte olan ülkelerden çok daha iyi bir büyüme performansı gösteriyor. Türkiye diğer ülkelere göre pozitif bir ayrışma yaşıyor. Türkiye'nin geleceği ve hedeflediği küresel roller için son derece önemli bir gelişmedir. İhracat artışı aynı zamanda istihdama da olumlu yansıyor. En son açıklanan rakamlara göre Haziran ayında işsizlik yüzde 10.5'e düştü. Türkiye'de bir yıllık dönemde 1 milyon 541 bin kişi işe yerleşti. Bu rakamlar, ihracatta yaşanan hızlı toparlanmanın ülke ekonomisine istihdam olarak da yansıdığını gösteriyor."
"Büyümesi durmayan ülkelere ihracat artışı sürüyor"
Büyükekşi, büyümesi hiç durmayan ülkelere ihracatın büyük hızla arttığına dikkat çekti. Çin, Brezilya, Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelere ihracatın önemli yükselişler gösterdiğini vurgulayan Büyükekşi şu açıklamalarda bulundu:
"Yılın ilk 8 ayında Çin'e ihracatımız yüzde 63 arttı. Büyüme konusunda Türkiye Çin ile yarışıyor. Çin'e ihracatımızın böyle bir ortamda çok hızlı artmasını anlamlı buluyoruz. Yine 2010 yılının ilk 8 ayında Brezilya'ya ihracatımız yüzde 90 arttı. Nerede potansiyel varsa biz oradayız. Brezilya'ya geçtiğimiz Mayıs ayında bir ticaret heyeti programı düzenlemiştik. Bu programın meyvelerini topluyoruz. Yine dünyanın gelişen ülkelerinde birisi olan Hindistan'a ihracatımız yüzde 42 arttı."
"Eksen kaymıyor, pazar çeşitleniyor"
Büyükekşi, konuşmasında "eksen kayması" tartışmalarına da değindi. Bir süredir "Türkiye'nin ekseni kayıyor mu?" tartışmalarının yaşandığını belirten Büyükekşi, bu tartışmaların aksine Türkiye'nin tam anlamıyla eksen genişlemesi yaşadığını kaydetti. Eksen kaymasını Türkiye'nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine olan ihracatı bağlamında tartışıldığını kaydeden Büyükekşi, "Oysa görülmesi gereken, dünyanın hızlı büyüyen ülkelerine olan ihracatımız olmalıydı. Rakamlar gösteriyor ki biz bu pazarlarda eksenimizi kaybetmeden iş yapmışız. Türkiye'nin yörüngesini genişletmesi, kendi içine kapanık bir yapıdan dünyaya duyarlı aktif bir yapıya geçmesi, ülkemize olumlu yansıyor. Pazar çeşitlendirmesine gidiyoruz. Hem daha fazla satmak için hem de riskleri azaltmak için. Şu çok iyi anlaşılmalı: Pazar çeşitlemesine gitmek demek ana pazarları bırakmak demek değil. Biz AB pazarını bırakabilir miyiz? En fazla ihracat yaptığımız ilk 10 ülkenin 5'i AB üyesi. En fazla ihracat yaptığımız ilk 4 pazar, AB ülkesi. Pazarı bırakmak bir yana, bu pazarlarda nasıl payımızı arttırırız, onu düşüncesi içerisindeyiz. ABD'ye ihracatımız 2010 yılının ilk 8 ayında yüzde 20 arttı. Almanya'ya yüzde 16, İngiltere'ye yüzde 26, İtalya'ya yüzde 18, Fransa'ya yüzde 6 ihracat artışı yakaladık. İşin özü şu: Ana pazarlarımızı korumaya devam edeceğiz. Ana pazarlarımıza odaklanmaya devam edeceğiz. Ama bunu yaparken pazarlarımızı çeşitlendirmeye de devam edeceğiz" şeklinde konuştu.
"Anadolu kaplanları artık ihracatla büyüdü"
TİM Başkanı Büyükekşi, Muşlu ihracatçılara da mesaj verdi. Anadolu'nun kaplanlarının artık ihracatla büyüdüğünü dile getiren Büyükekşi, "Eğer daha fazla büyümek istiyorsak, çözüm ihracatta. Eğer daha fazla istihdam yaratmak istiyorsak, çözüm ihracatta. Eğer daha fazla üretmek istiyorsak, çözüm ihracatta" dedi. Muşlu ihracatçıların kolları çoktan sıvadığına dikkat çeken Büyükekşi, 2003 ve 2004 yılında hiç ihracatı olmayan Muş için ümit verici gelişmeler yaşandığını kaydetti. Yılın ilk 8 ayında Muş'un ihracatının yüzde 238 artarak 10.6 milyon dolara çıktığını bildirdi.
"Anadolu'da ihracat aşısı tuttu"
Anadolu'da ihracat aşısının tuttuğunu dile getiren Büyükekşi, "Bakın Gaziantep Türkiye'nin doğusunu dünyaya bağlayan önemli bir merkez oldu bile. Birçok Muş'lu girişimci orada üretim ve ihracat yapıyor. Gaziantep'teki birçok firma artık dünyaya teknoloji yoğun mal ihraç ediyor. Yakında Doğu'da başka şehirler de aynı başarıyı gösterecek. Diyarbakır da hızla bu seviyeye gelecek. Şanlıurfa, Mardin, Van ve Muş hızla ihracatta yükselecekler. Bölgede başta endüstriyel tarım, hayvancılık, lojistik, perakende ticaret, eğitim, sağlık, inşaat gibi bölge dışına da iş yapacak sektörler öne çıkacak. Bu alanlara güçlü sermaye yatırımları gelecek" diye konuştu.
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'da berber ücretlerine dev zam!
- 'Hukuki başvurular yapılacaktır'
- Kılıçdaroğlu’ndan videolu mesaj
- Anlattığı anlar ortaya çıktı!
- Kayak merkezinde korkunç anlar... 17’si ağır 30 yaralı!
- Erdoğan'dan Özel'in 'savaş ilanı' sözlerine yanıt
- Kızılcık Şerbeti'nin 'Nilay'ı senaryoyu ifşa etti!
- Akaryakıt tankeri patladı!
- İşte 500 bin liranın aylık getirisi!
- 'Daha sert adımlar atacağız'