TÜBİTAK ve yargı da kumpasa karışmış
Askeri casusluk soruşturmasında kumpas kurulduğu iddialarını araştıran savcılık bazı TÜBİTAK görevlileri ile yargı mensuplarının da “kumpas” içinde yeraldıklarını tespit etti. TÜBİTAK’ta hazırlanan rapora inceleme yapılmaksızın onay verildiği ortaya çıktı
Hazırlığı 2010’da başlatılan ve daha sonra operasyona dönüştürülen İzmir’deki Askeri Casusluk soruşturmasında yeralan şüphelilere yönelik kumpas kurulduğu iddialarını mercek altına alan savcılık yeni soruşturmada, önemli bulgulara ulaştı. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı; İzmir Emniyeti’nin yanı sıra TÜBİTAK ve soruşturmayı yürüten hakim ve savcıların da kumpasa katkıda bulundukları yönünde ipuçlarını elde etti.
Ret kararı yok
Fuhuş olayı olarak başlayan ancak daha sonra askeri casusluk iddiasıyla devam ettirilen soruşturma kapsamında yaklaşık 17 ay boyunca adli dinleme ve teknik takip çalışmaları yapıldı. Bu sürede, polisin, mahkeme ve savcılıklardan “adli dinleme ve teknik izleme karar talepleri”nin hiçbirinde hakim ve savcılardan “ret kararı” verilmediği, tüm taleplerin doğruluğu araştırılmadan ve hiç sorgulanma yapılmaksızın “doğru” kabul edilerek dinleme ve takip onayları verildiği anlaşıldı.
42 kişiden şikâyet
Milliyet'ten Tolga Şardan'ın haberine göre; aynı zamanda yasal olmayan biçimde elde edilen dijital verilerdeki bilgilerin doğru kabul edilip, bir çok kişi hakkında arama kararları talebinde bulunulması sırasında da adli makamlarca herhangi bir sorgulama ve doğrulama yapılmadığı belirlendi.
Söz konusu arama taleplerini doğru kabul edip arama ve el koyma kararları verildiği belirlenirken, askeri casusluk soruşturması kapsamında 42 kişinin Cumhuriyet savcıları ve hakimlerden şikayetçi oldukları anlaşıldı.
Aynı soruşturmada, 2010 yılındaki soruşturma çerçevesinde TÜBİTA’ta hazırlanan özel raporun da algı amacıyla düzenlendiği kaydedildi. Yeni soruşturma için savcılığın güncel bir rapor istemesi üzerine TÜBİTAK da inceleme raporu hazırlayıp İzmir’e gönderdi.
Bu raporda, arama yapılan yerlerde ele geçirildiği iddia edilen taşınabilir ana bellek, flash bellek gibi veri depolama araçlarının, işletim sistemi barındırmadığından dolayı çeşitli programlar kullanılarak, cihazların içeriğindeki belgelerin üst veri bilgilerini oluşturma, değiştirme ve en son erişim tarihleri, yazarı ve son kaydeden bilgilerinin kolaylıkla değiştirilebileceği belirtildi.
Raporda, bu değişikliklerin kolayca gizlenebileceği, bu nedenle başka deliller olmaması halinde dosyadaki şüphelilere ait olduğunun iddia edilmesinin uygun olmadığı görüşüne yer verildi.
Altı gün sonra kopyala-yapıştır
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi