'Türkiye bütün zorlukları aşabilecek güçtedir'

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Gümrük Birliği Anlaşması'nın bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiğini belirterek, konuyu AB ile yeniden müzakere etmek için ön hazırlık kararı aldıklarını kaydetti.

'Türkiye bütün zorlukları aşabilecek güçtedir'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 19.02.2010 - 10:53

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ''AB sürecinde İhracatçılar Zirvesi''nde, yolda gelirken bazı gazetelere baktığını, bir gazetenin manşetinin dikkatini çektiğini, gazetenin manşetine ''Devletin gündemi ve milletin gündemi'' diye iki ayrı başlıkla altına farklı fotoğraflar koyduğunu dile getirerek, ''Aslında bugün bu salonda iki ayrı gündemin birleşme noktasındayız'' dedi. Bu dünyada fakir bir demokrasi olmadığını ifade eden Bağış, gerçekten demokrasiyi benimsemiş, gerçekten hukuk devleti olmuş, ülkelerin ekonomilerinin de gelişmekte olduğunun görüldüğünü kaydetti. Bağış, AB'nin 110 bin sayfalık müktesebatıyla belki fazla bürokratik bulunduğunu ifade ederek, Ancak AB'nin her şeyin orta yolunun bulmuş olan bir değerler birliği olduğunu anlattı.

Egemen Bağış, ''İşte o standartlara yükselebilmek için AB sürecinde Türkiye'nin hak ettiği noktaya gelebilmesi için bizim en yakın çalışmamız gereken kişiler sizlersiniz. Türkiye'nin gücünü artırabilmek için ihracata ağırlık vermemiz lazım. İhracat bir vizyondur. İş adamları için olduğu kadar ülkeler için de bir vizyondur. Vizyonu olmayan girişimcinin ihracatı düşünmesi beklenemez. Vizyonu olmayan ülkelerin de ihracatı artırma gibi bir hedefi olmaz'' diye konuştu. Hükümet olarak 7 yılda Türkiye'nin ihracatını 7 kat artırdılarsa, bunun iş adamları ile kendilerinin ortak vizyonunun eseri olduğunu belirten Bağış, bunun neticesinde Türkiye'de çok önemli gelişmeler kaydedildiğini söyledi.

Egemen Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bugün Türkiye'de hizmet veren okulların üçte biri son 7 yılın eseriyse o ihracatın bu ülkeye getirdiği ekonomik güç sayesinde olmuştur. Eğer bugün Türkiye'deki hastanelerin dörtte biri son 7 yıl içerisinde hizmete girmişse o sizlerin Türkiye'nin ekonomisine olan katkıları neticesinde olmuştur. Cumhuriyet tarihi boyunca 6 bin kilometre yol yapan devlet son 7 yıl içerisinde 11 bin 500 kilometre yeni yol ve otoban yapabildiyse işte ihracatın ekonomik kalkınmanın getirdiği yeni imkanlarla gerçekleşebilmiştir.''

Artık ihracatın Türkiye'nin belli illerinin değil 81 ilinin gündeminde olan bir konu haline geldiğini vurgulayan Bağış, Türkiye'nin her ilinin ihracat yaptığı bir dönemi yaşadığını ifade etti. Egemen Bağış, yapay gündemlerin çok da etkisi altında kalınmaması gerektiğine işaret ederek, ''Birileri Türkiye'nin çağdaşlaşmasını, şeffaflaşmasını, demokratikleşmesini, AB standartlarında bir ülke olmasını istemiyor olabilirler. Ama biz çok zorlukları sizlerle el ele vererek beraber göğüsledik ve üstesinden geldik. Türkiye bütün zorlukları aşabilecek güçtedir'' diye konuştu.
 

Gümrük Birliği anlaşması

1996 yılında Gümrük Birliği anlaşması yapıldığını anımsatan Bağış, Gümrük Birliği'ne girerken de Türkiye'de çok büyük tartışmalar olduğunu belirtti. Bağış, bugün Gümrük Birliği olmasaydı Türkiye'nin Avrupa'nın en büyük 6. ekonomisi olamayacağını vurgulayarak, Gümrük birliği olmasaydı Türkiye'ye gelen yabancı yatırımda bu kadar artış görülmeyeceğini söyledi. ''Gümrük Birliği olmasaydı yepyeni istihdam alanlarını açmayı biz düşünemezdik. Peki yeterli mi her şeyi mükemmel mi tabii değil'' diyen Bağış, Gümrük Birliği'nin de belki gözden geçirilmesi gereken bir takım konuları olduğuna işaret etti.

Egemen Bağış, şunları kaydetti: ''Belki Gümrük Birliği anlaşmamızı hep beraber bir kez daha gözden geçirmemiz gerekiyor. Geçenlerde sayın Zafer Çağlayan ve arkadaşlarıyla birlikte AB Genel Sekreterliği'mizin üst düzey yöneticileriyle kendilerinin misafiri olduk ve orada birlikte Gümrük Birliği anlaşmasını Avrupa Birliği ile yeniden müzakere etmek için ön hazırlıkları yapma kararı aldık. Gümrük Birliği anlaşması, beğenelim beğenmeyelim Türkiye'nin kabul ettiği bir taahhütnamedir. Bugünkü anlaşmayı değiştireceksek nelerden feragat edip karşılığında neleri talep edeceğimizi önce kendi içimizde oturup iyi belirlememiz lazım. Müzakere masasına oturduğumuz zaman da ne istediğimizi iyi bilmemiz lazım. Şu anda bezler onun çabalarını yürütüyoruz.''

 

'İstikrar ve güven ekonominin bel kemiğidir'

Bağış, ihracatçılara Brüksel'de bir fuar ve sempozyum düzenlemeleri çağrısında bulunarak, böylelikle Avrupa'nın kalbinde Türkiye'nin gücünün hep beraber gösterileceğini kaydetti. Hükümet olarak son 7 yıl içinde çok ciddi yatırımlar yaptıklarını ama en büyük yatırımın demokrasi ve insan hakları alanında olduğunu dile getiren Bağış, demokrasiye yatırım yaparken ekonominin de kalkındığını, ekonomiye yatırım yaparak da demokrasinin kalkındığını gördüklerini ifade etti.

Ekonomi ve demokrasinin birbirini destekleyen kavramlar olduğunu belirten Bağış, şunları söyledi: ''Son 7 yıl içinde elde ettiğimiz ekonomik başarı, demokratikleşme yolunda attığımız tarihi reformlarla doğrudan ilgilidir. Uluslararası yatırımlardan, turizme, tek haneli enflasyon rakamlarından, Türk Lirası'ndan sıfır atılmasına, ihracata, enerjiye kadar ekonomideki her gelişme aynı zamanda demokrasimizi güçlendirmiştir. Ancak güçlü bir demokrasiyle güçlü bir ekonomiye sahip olunabilir. Statükoculuğun, değişime direnenlerin aslında ekonomiye ne ölçüde zarar verdiğini benden çok sizlerin çok iyi bildiğinizi biliyorum. Siz bu süreci bu ülkede 10 yıllardır yaşadınız. Ne zaman bu ülkede istikrar oldu, demokratik standartlar yükselmeye başladı sizin işleriniz iyi gitti.''

Demokrasinin olduğu yerde özgür irade hür girişim bulunduğunu vurgulayan Bağış, demokrasinin güçlü olduğu yerde istikrar ve güven ortamının da güçlü olduğunu belirtti.
Bağış, istikrarın ve güvenin ise ekonominin bel kemiği olduğunu belirterek, Türkiye'nin AB standartlarına gelebilmesi için herkesin el birliği ile çalışması gerektiğini anlattı.
 

'Demokrasiye ayar yapılmaya kalkılırsa ekonominin ayarı bozulur'

Demokrasiye ayar yapılmaya kalkılırsa ekonominin ayarının bozulduğunu, demokrasi konusunda yapılan her hata, demokrasi konusunda verilen her ödünün ekonomiye maliyetinin yüksek olacağını dile getiren Egemen Bağış, şunları kaydetti: ''Demokrasi topal olursa ekonomi felç olur. Onun için bu ülkenin demokrasisine hep beraber sahip çıkmamız lazım. Peki demokrasinin olmadığı yerde adalet olur mu? Adalet de olmaz. Adalet yoksa kalkınma da olmaz. Ekonomik güç, demokrasi, adalet, kalkınma bunlar birbiriyle bağlantılı... Onun için bu ülkede her bir vatandaşımızın her birinin benim diyebileceği bir Anayasa'ya kavuşmamızın hiç kimsenin endişe duymayacağı, her bir vatandaşımızın güvenebileceği yargı reformlarının yapılmasının vakti geldi. AB yıllardır bunları tartışmış ve bunların kurallarını belirlemiş tekerleri yeniden icat etmeye gerek yok. Türkiye'nin atması gereken adımlar belli. Bunlar defalarca müktesebata uyum programlarında yazıldı. Bugün hala 1940'ların zihniyetiyle yönetilen ekonomi anlayışı ile iş yapmak zorunda kalıyorsunuz. Çünkü Türk Ticaret kanunun AB standartlarına gelmesi için hükümet olarak Meclise sevk ettiğimiz tasarı Meclisin gündeminde bir türlü ilerleyemiyor. Bu zaman kaybı Türkiye'nin ekonomisine yüktür. Türkiye'nin istihdam potansiyeline, ihracatına, dış ticaretinde yapacağı atılımlara yüktür.'' Hukuk devleti niteliği aşılırsa adalet duygusunun zedeleneceğini vurgulayan Bağış, o yüzden bu kavramlara hep beraber sahip çıkmak durumunda olduklarını anlattı.

Bağış, bu yüzden milli birlik ve kardeşilik projesini çok önemsediklerini dile getirerek, Türkiye'de terör belasının bitmesinin, azınlıkların sorunlarının minimize edilmesinin, kadınların, işçilerin farklı inançlara ve kökenlere sahip vatandaşların kendilerini öteki hissetmemesini sağlayacak adımların atılmasının her şeyden önce Türkiye ekonomisini güçlendireceğini ve ve ülkede istikrarı sağlayacağını ifade etti. Türkiye'de insanların yıllarca çocuklarına istedikleri isimleri veremediklerini belirten Bağış, ''Çocuğuna Bektaş, Mücahit, Agop ismini veremeyen vatandaşlarımızın çektiği sıkıntılar ekonomiye de ticarete de yansıdı. Morali bozuk olan bir ülkenin kalkınması zordur. O yüzden bizim biraz da bu milletin moralini yükseltecek adımları sizlerle birlikte atmamız lazım. AB standartları bu yüzden önemli...'' diye konuştu.
 

'Yargı herkese lazım'

Bağış, Almanya'daki bir Alman vatandaşının ne kadar hakkı, hukuku, özgürlüğü, sorumluluğu varsa kendi insanımızın en az onlar kadar hakka, hukuka, özgürlüğe sorumluluğa kavuşmasını sağlamanın milli birlik ve kardeşlik projesi kapsamındaki demokratik açılımla olacağını, AB sürecinin, Cumhuriyet tarihinin en demokratik açılımı olduğuna işaret etti. Bağış, bu sürece herkesin sahip çıkması gerektiğini dile getirdi.
Egemen Bağış, Türkiye'nin coğrafyası değişmediğini ama zihniyetlerin ve yaklaşımların değiştiğini anlatarak, şunları kaydetti: ''Türkiye önceliklerini belirleme ihtiyacını çok net bir şekilde ortaya koydu. Onun için bu süreci kimileri bulandırmak isteyebilir, yapay gündemlerle Türkiye'nin huzurun kaçırmak isteyebilir. Biz bu oyunlara tokuz, havlu falan atacağımız da yok. Eskiden ülkeler arasında siyasi ilişkiler ekonomik ilişkileri belirlerdi günümüzde ekonomik ilişkiler siyasi ilişkileri belirliyor".

Bağış, toplantının ardından bir gazetecinin TÜSİAD başkanının dünkü açıklamalarını sorması üzerine de şu karşılığı verdi: ''Yargı herkese lazım. Herkesin huzur duyabileceği bir yargıya bu ülkenin ihtiyacı var. Türkiye'de eğer adaletle ilgili insanların şüpheleri, soruları oluşursa o zaman hiç bir şey olmaz. Demokrasinin olmadığı adaletin, hakkaniyetin olmadığı yerde ne ekonomik kalkınma olur, ne insan hakları olur ne de başka bir şey olur. Türkiye AB müzakerelerini yürüten bir ülkeyse, dün sayın cumhurbaşkanımızın çağrısı bence çok yerinde bir çağrıdır. Gerçekten AB standartlarında bir yargıya kavuşmamız için yapılması gereken reform neyse yapalım. İktidar muhalefet el ele verelim AB standartları belli. İngiltere'nin Belçika'nın, Hollanda'nın, Almanya'nın yargısı nasıl işliyorsa aynı standartları Türkiye'ye getirelim. 'Türkiye'nin özel koşulları var' masalından ben bıktım. Bizim halkımızda demokrasinin en yüksek mertebesine layıktır. Zenginliğin standardın en iyisine layıktır. Oralarda ne varsa aynısını bizde Türkiye'ye getirelim.''

 

Çağlayan: Sabırlı milletiz, sonuna kadar bunu devam ettireceğiz

İlgili bakanlıklarla istişare mekanizması oluşturduklarını ifade eden Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, sorunların çözümü noktasında iki bakan olarak konuları ilgililerle konuşmak için Brüksel'e çok kısa bir süre içinde bir seyahat düzenleyeceklerini söyledi. Çağlayan, ''Daha sonra sizlerin Brüksel'de bir gövde gösterisi olacak. TİM başkanlığında tüm İhracatçı Birlikleri başkanlarımız bana göre anlamlı şekilde Brüksel'e giderek orada toplantı yapacağız. İlgili tarafların da olacağı bir toplantı gerçekleştirmek, belki özellikle bölgeye hitap edecek bir fuar olacak'' dedi.

Ankara Sanayi Odası'nda olduğu dönemde, ''Gümrük Birliği maddelerine iyi hakim olunması durumunda bunun Türkiye'nin yararına olacağını'' ifade ettiğini anımsatan Çağlayan, ''Eğer bu engeller de zamanında çözülebilmiş olsa, AB birçok ülkeye davrandığı cömert davranışları Türkiye'ye gösterebilse, Türkiye'ye karşı iki yüzlü, ikircikli politika izlememiş olsaydı Avrupa'daki ticaretimizde çok daha önemli mesafe kat etmiş olacaktık. Ama biz sabırlı milletiz, sonuna kadar bunu devam ettireceğiz'' diye konuştu.

Türkiye'nin çok emin adımlarla yoluna devam ettiğini söyleyen Çağlayan, küresel krize rağmen Türkiye'nin ihracatının yüzler kulübünden aşağı düşmediğini ifade ederek, 2023 yılındaki 500 milyar dolarlık ihracat hedefine vurgu yaptı. GB'nin Türkiye'nin, Türk sanayisinin, Türk üreticisi ve tüketicisinin menfaatine olduğunu belirten Çağlayan, ''Türkiye GB anlaşmasını yapmamış olasaydı bugünkü ihracatları ağzımızla kuş tutsak yapmamız mümkün değildi'' dedi.

 

'Türk sanayicisi kendine yeterli moral verildiğinde neler yapacağını gösterdi'

Çağlayan, Türk sanayicisinin kendisine yeterli moral verildiği zaman neler yapacağını gösterdiğini söyledi. Zafer Çağlayan, 1 Ocak 1996'da AB ile Gümrük Birliği (GB) anlaşması yapıldığı zaman Türkiye'nin Avrupa'dan ithalatının 23,2 milyar dolar, ihracatının 11,5 milyar dolar olduğunu, bugün ithalatın 56,5 milyar dolar, ihracatın 47 milyar dolar mertebesine geldiğine dikkati çekti. İhracatta 2009 yılındaki 29 milyar dolarlık gerilemenin sadece 20 milyar dolarının AB'ye yapılan ihracatın azalmasından kaynaklandığını belirten Çağlayan, bunun tamamıyla AB'deki talebin daralmasından kaynaklandığını bildirdi.

Zafer Çağlayan, ''Bizim AB'ye yaptığımız ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 85'ten yüzde 90 seviyesine gelmiştir. Ümit ediyorum ki bunu kısa sırada yüzde 100'ler seviyesine çıkaracağız'' dedi. Avrupa'da nüfusun yaşlandığına, birçok işletmenin devredip gideceği üçüncü nüfusu bulunmadığına dikkati çeken Çağlayan, ''Eğer başarabilirsek Avrupa'da dünyada nam salmış firmaların belki Türk firmaları tarafından alınması, ihracatımızı ve dünya üzerindeki payımızı artıracaktır'' diye konuştu.

Gümrük Birliğinin negatif etkisinin serbest ticaret anlaşması konusunda ortaya çıkan problem olduğunu söyleyen Çağlayan, ''AB'nin serbest ticaret anlaşması yapmış olduğu ülkelerle Türkiye de bunun tarafıdır, denilmiş olsaydı, sıkıntı daha az olurdu. Meksika'nın 10 yıldır, Cezayir'in 5 yıldır peşinde koşturuyor olmayacaktık. Türkiye'nin uğramış olduğu bu haksız rekabet ortamı yaratılmamış olacaktı'' dedi.
 

Güney Kore - Türkiye Serbest Ticaret Anlaşması

Güney Kore Ticaret Bakanı'nın 26 Mart'ta Türkiye'ye geleceğini bildiren Çağlayan, bu tarihte yapacakları toplantıda, Güney Kore ile Türkiye arasında serbest ticaret anlaşması müzakerelerinin resmen başlayacağını ilan edeceklerini söyledi. Mallara kota konulmasının kabul edilebilir olmadığını ifade eden Çağlayan, ''Bu konuda ümit ediyorum ki AB nezdinde önemli başarılar elde edeceğiz. Temel hedefimiz kotaların kaldırılması ve ticaretin nakliye işlerinin libere edilmesi'' diye konuştu.
 

'Vize uygulaması kabul edilebilir değil'

Bakan Çağlayan, vize konusunda ise şunları kaydetti: ''Vize konusundaki ayıbın Türkiye'nin değil AB'nin ayıbı olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu, AB'nin bana göre yüz karasıdır, başka bir şey değildir. Adı ne olursa olsun, Schengen mengen, ne olursa olsun Türk özel sektörüne, Türk işadamına vize uygulaması kabul edilebilir değil. Sanmayın ki ben kırmızı pasaportla giderken gönül rahatlığı ile gidiyorum. Sizlerin çektiği sıkıntıyı bire bir yaşıyorum.'' Çağlayan'ın bu konudaki sözleri salondan alkış aldı. Bunun üzerine Bakan Çağlayan, ''Ben de sanayici olsam ben de alkışlardım'' dedi.

İhracatta yüzde 29,5 artış

İhracat rakamlarında dün itibariyle Şubat ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 29,5'luk artış olduğuna da dikkati çeken Çağlayan, Ocak ayında taşıt araçları sektörünün 1,5 milyar dolara yakın ihracat yaptığını, bu sene taşıt araçları sektöründe, 20 milyar doları yakalayacak bir ihracata sahip olacaklarını belirtti. Gaz vermek için söylemediğini ifade eden Çağlayan, ''zaman zaman ihracatçının gaza da ihtiyacı olduğunu, zaman zaman ihracatçıların gazını aldıklarını, zaman zaman da gaz verdiklerini'' söyledi.

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon