"Türkiye'de yargı bağımsızlığı yok"

Hakkında fezleke düzenlenen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İtalya'da çıkan Limes dergisinin sorularını yanıtladı.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.01.2012 - 07:43

Hakkında fezleke düzenlenen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de basın özgürlüğü yok, yargı bağımsızlığı yok, insan hakları ihlalleri var. Biz bu konularda mücadele ediyoruz ve mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İtalya'da çıkan Limes dergisinden Yasemin Taşkın'ın sorularını yanıtladı.

"Türkiye'nin, küresel bir aktöre dönüşmesini arzu ediyoruz"

Türkiye'nin, küresel bir aktöre dönüşmesini arzu ettiklerini belirten CHP Genel Başkanı, şöyle dedi:

"Türkiye jeopolitik konumu nedeniyle önemli bir aktör olmayı hak ediyor. Ayrıca Türkiye, bölgenin sorunlarının çözümüne, insan haklarının gelişimine ve demokrasiye katkıda bulunabilir. Bunlar Türkiye'nin temel görevleri olmalıdır. Ancak yaşamakta olduğumuz tablo gösteriyor ki Türkiye, bölgedeki net anlaşmazlıklara çözümler geliştirmek konusunda zorluk yaşıyor. Suriye ile sert karşıtlıklarımız var, aynı şey İsrail için de geçerli, Azerbaycan ile ilişkiler ve Ermenistan'la sınır sorunları endişe verici. Türkçe konuşulan ülkelerle yapılacak sözleşmeler konusunda az sayıda girişimcimiz var. Güney Kıbrıs Rum Kesimi; Mısır, Lübnan ve İtalya'yla yapılan anlaşmalar sayesinde Akdeniz petrolleri ve gazını ele geçirdi. Ankara Lefkoşa (burada Kıbrıs Rum kesimi Başkenti olarak kullanılmıştır)'ya karşı koymayı başaramadı."


"Türkiye'nin dış politikasını büyük dış güçler yönlendiriyor"

"Benim kanaatimce, Türkiye'nin dış politikasını büyük dış güçler yönlendiriyor" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Ortadoğu, enerji kaynakları açısından zengin bir bölge. Büyük güçler bölgede kendi egemenliklerini kurmak için Türkiye'yi kullanıyorlar. Biz, CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) olarak buna karşı çıkıyoruz. Biz bölgenin insan hakları, demokrasi ve cinsiyetler arası eşitlik anlamında gelişmesini istiyoruz. Fakat bölgeye bu değerleri getirmek için savaş yöntemleri kullanmayı onaylamıyoruz. Bu konuda Irak tipik bir örnektir: Demokrasinin kurulması gerekiyordu ancak ülke bölündü. Bugün Irak, bir ülke görüntüsü vermekten çok uzak. Günümüzde aynı metot başka ülkeler için de uygulanmak isteniyor. Bu adil değil. Ortadoğu her zaman, bölgedeki enerji kaynakları hakkında son söz sahibi olmak konusunda batının iştahını kabartmıştır. Bu süreçte kaybeden her zaman yoksulluk ve baskıya maruz kalan Ortadoğu halkları olmuştur. Bölgeye demokrasi, özgürlük ve hukuk getirmek için farklı yollar izlenmelidir. Sorunların çözümüne katkıda bulunmak için bölge halkları arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi gerekir."


"Batının güçlü devletlerinden söz ederken sadece Amerika Birleşik Devletleri'ni mi kast ediyorsunuz" sorusuna da CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Sadece Amerika değil. Kuzey Afrika'da bazı Avrupa Birliği ülkelerinin üstlendiği rolü gördük. Libya'ya ilk savaş uçaklarını Fransa gönderdi. Askeri müdahaleler Birleşmiş Milletler'in kararından önce gerçekleştirildi ki, bu doğru değildi. Sonuç olarak Amerika her ne kadar dünyanın büyük gücü olsa da sadece Amerika'yı kast etmiyorum" yanıtını verdi.


AB ile ilişkiler

AB ile müzakerelerin başlamasının Türkiye'de bir bayram havası yarattığını, olağanüstü bir destek olduğunu kaydeden CHP Genel Başkanı, şöyle dedi:

"Maalesef, müzakerelerin başlangıcı ile geldiğimiz nokta arasında çok büyük farklılıklar var. AKP Hükümeti, açılan tüm müzakere başlıklarından şu ana kadar sadece bir tanesini sonlandırdı. AB üyesi olmak bizim için birincil amaç olmasına rağmen, bunu gerçekleştirmeyi başaramazsak bile, hukuksal temellere dayanan, eşitlikçi etik değerler geliştirmek ve yeni yasal düzenlemeler yapmak istiyoruz. Bizim bunları başarmayı her durumda gerçekleştirmemiz gerekiyor."


"Despot bir yapılanma yaratmak istiyordu ve bunu başardı"

AB'ye uyum sürecinde hükümetin yapılması gerekenleri gerçekleştiremediğini belirten CHP Genel Başkanı, "Aksine süreci geriye çevirdi. Bunun birinci nedeni Erdoğan hükümetinin AB'den almak istediği şeyi elde etmesidir. Despot bir yapılanma yaratmak istiyordu ve bunu başardı. Adalet mekanizmasını ele geçirmeyi yasal bir düzenleme ile sonuçlandırmış oldu. Erdoğan hükümeti Türkiye'de şimdi bu sistemi kurdu ve artık AB'ye ihtiyacı kalmadı. İkinci neden mevcut kriz. Avrupa'nın Almanya, Fransa gibi baş aktörleri, Türkiye'nin AB'ye girişine karşı her türlü engeli oluşturdular. Bu tutum Türk yurttaşlarının ' Eğer siz bizi AB'ye almak istemiyorsanız, bizim için sorun değil, size ihtiyacımız yok' diye düşünmelerine yol açtı. Kısacası, hükümet AB'ye giriş sorumluluğunu üzerinden atmış oldu" dedi.


"CHP olarak Türkiye'nin AB'ye üye olmasını istiyoruz"

"Biz CHP olarak Türkiye'nin AB'ye üye olmasını istiyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, "Bunun için düşündüğümüz bir 'modernizasyon projesi' var. İnanıyoruz ki AB'ye uyumla birlikte, demokrasi ve eşitlikle ilgili kanunlar ve yargı bağımsızlığı -yani demokrasinin kaçınılmaz kuralları - ülkede sağlam biçimde kurulacaktır" dedi.


"Türkiye'ye karşı bir çifte standart var"

"AB yapması gerekenleri yerine getirmedi" ifadesini kullanan CHP Genel Başkanı, şöyle dedi:

"Kuzey Kıbrıs'ı ele alalım; sözde Annan Planı'ndan sonra Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri referandumda 'evet' oyu almak için adanın yeniden birleşmesini sağlamak adına, adanın kuzey kesimiyle serbest ticareti açacağına söz verdi. Kıbrıs Türk kesimi evet, Yunan kesimi hayır dedi. Direkt ticaret düzenlemeleri uygulamaya konulmadı. Kısacası Türkiye'ye karşı bir çifte standart var. Biz bu durumdan çok rahatsızız. Çünkü bizden sonra AB üyeliğine başvuran ülkeler bu süreç içinde mi geliştiler? Onlara karşı ayrı bir tutum sergilendi. Türkiye, Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirmiş olmasına rağmen her zaman yeni engellerle karşı karşıya bırakıldı. Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi kendi gelişimi için vazgeçilmez bir ülke olarak görmesi gerekiyor. Biz Avrupa için genç, dinamik ve enerjik nüfusumuzla, tüketim eğilimi yüksek olan önemli bir ülkeyiz. Avrupa kendi içine kapanıyor. Türkiye yeniden açılma için önemli bir dinamizme sahip. Türkiye'ye bu perspektiften bakmak gerekir. Fakat Avrupa devletlerinin yaklaşımı iç politika hesaplarına dayanıyor. Sonuç olarak kaybeden yine Avrupa oluyor."


"Bizim demokrasimizin esası laiklik temeline dayanıyor"

"Bizim demokrasimizin esası laiklik temeline dayanıyor" diyen CHP Genel Başkanı, "Farklı inançların ve etnik grupların birlikte yaşadığı Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçılarıyız. Bir millet çatısı altında bütünleşmenin yolu etnik kimliklere ve farklı dinlere saygıdan geçer. Demokratik düzende ilerleme bu şekilde sağlanır. Bu şekilde benzer bir yapı Arap ülkelerinde de yer bulmalı. Eğer sağlıklı bir demokrasi istiyorsak, bunun için laik düzenlemelere ihtiyaç vardır" şeklinde konuştu.

"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Afrika'yı son ziyaretinde laik devletin demokrasi için kaçınılmaz gerekliliğinden bahsetti. Katılıyor musunuz?" sorusuna da Kılıçdaroğlu, "Evet elbette, bu açıklamadan memnuniyet duyduk" dedi.

Gazze krizinin ardından Türkiye ile İsrail ilişkilerine yönelik soruya CHP Genel Başkanı, şöyle dedi:

"İsrail askerleri tarafından uluslararası sularda dokuz Türk vatandaşının öldürülmesi kabul edilemez. Bunun ne insan hakları açısından ne de uluslararası hukuk açısından kabul edilebilir tarafı yoktur. İsrail öldürdüğü vatandaşlar için Türkiye'den özür dilemeli ve tazminat ödemelidir. Bu konuda kamuoyunun görüşü net. Fakat Türk hükümeti sorunu Beyaz Saray'la görüştükten sonra, Birleşmiş Milletler raporu tarafsızlığımıza gölge düşürdü. Ayrıca Gazze kuşatmasını meşrulaştırdı. Gazze işgalini de Gazze şeridindeki insanlara yapılan baskıyı da kabul edemeyiz. Bir yandan size insan hakları ve özgürlükten söz ediyorlar, diğer yandan kuşatma altındaki Gazze'de yaşanan insanlık dramına sessiz kalıyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değildir.

Türk hükümetinin temel yanlışı Mavi Marmara'nın yola çıkmasına izin vermesiydi. Türk Kızılay'ı Gazze'de bulunuyor, çadırları var, Gazze şeridindeki insanlara her türlü gıda ve yaşamsal malzeme gönderebilecek durumda. Zorlukları aşmak ve Filistin halkına eşit destek sağlamak için diplomatik yollar kullanılabilirdi. Bu Türk dış politikası açısından bir hataydı."

"Gelecekteki İsrail Türkiye ilişkilerini nasıl görüyorsunuz. Gerilim uzun sürebilir mi" sorusuna CHP Genel Başkanı, "Biz bir çıkış yolu bulmak için çalışılırsa sağduyunun geri döneceğine inanıyoruz. Tüm ülkelerle problemlerin giderilmesini arzu ediyoruz" yanıtını verdi.


Suriye

"İstanbul'da kurulan Suriye Ulusal Konseyi, Şam yönetimini devirmek istiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?" sorusuna da CHP Genel Başkanı, "Suriye muhalefeti şu anda Türkiye'de misafir konumunda. Suriye'de insan hakları ve özgürlükler konusunda eleştirilecek çok şey var. Farklı grupların temsilcilerinin bize gelmesi de bu anlamda anlaşılır. Bunu önlememizi gerektiren bir sebep yok" dedi.


"Kürt sorunu silahlarla çözülemez"

"Kürt sorunu hassas bir aşamada. Devlet organları PKK ile müzakere etme sürecinde iken doğuda ordu ile PKK çatışmaları daha da sert bir hal aldı. CHP'nin bu konudaki düşüncesi nedir?" sorusuna da Kılıçdaroğlu, şöyle yanıt verdi:

"Seçimler sırasında bana İmralı'yla (PKK lideri Abdullah Öcalan'ın hükümlü olduğu cezaevinin bulunduğu ada, redaktörün notu) görüşmenin sorunun çözümü için doğru olup olmadığını sordular. Ben evet diye yanıtladım. Öcalan'la karşı karşıya gelmek sorunun çözümü için belki yararlı olabilir. Daha sonra Başbakan zaten devlet ve MİT'in - bizim gizli servisimiz - PKK ile görüştüğünü deklare etti. Bu durum kamuoyunda endişe verici olarak tepki bulmadı. Benzer görüşmeler AKP'den önce de gerçekleştirilmişti.

Fakat internette yayınlanan görüşme kayıtlarından bu görüşmelerin MİT ve PKK arasında gerçekleşmediği, Erdoğan ve PKK arasında gerçekleştiği anlaşıldı. Çünkü MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı ve Başbakanlık Özel Temsilcisi idi. Görüşmelerden anladık ki Hakan Fidan PKK ile Erdoğan'ın temsilcisi olarak bir araya geldi. Bunun anlamı hükümetin PKK ile aynı masaya oturmuş olmasıdır. Biz bunu onaylamıyoruz. PKK ile hükümet arasında bir görüşme yüzde 95 bir anlaşma ile sonuçlanıyor. Ancak biz bu anlaşma içeriğinin yüzde 95'lik kısmının içeriğini bilmiyoruz, ayrıca geriye kalan yüzde 5'in içeriğinin de ne olduğu bilinmiyor.

Fakat bizim görüşümüze göre görüşmeler terörün durdurulması yönünde sonuçlanmadı, ancak sadece seçim dönemi için askıya alınmasıyla sonuçlandı. PKK, seçimler sırasında üç kez ateşkes yapmayı erteledi. Herkes bu görüşmelerin anlaşmayla sonuçlandığını biliyor. Ancak hükümet ile PKK'nın birbirlerine ne söz verdiklerini bilmiyoruz.

Kürt sorunu silahlarla çözülemez. Bu kriz otuz yılı aşkın süredir devam ediyor ve kurumların çabaları herhangi bir çözüm sağlayamadı. Çözümsüz bir noktadayız. Bizim önerimiz bütün partilerden temsilcilerin yer aldığı bilimsel bir komite oluşturmak. Bir çözüm bulmak için birlikte oturup konuşacak ve çalışacak bir komite. Biz bu öneriyi sunduk ancak Başbakan'dan olumsuz yanıt geldi."


"Türkiye'de yargı bağımsızlığı yok"


"Başbakan anayasal bir reform yapmak konusunda kararlı görünüyor. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir" sorusuna da CHP Genel Başkanı, şu yanıtı verdi:

"Biz, kurucu iradenin çekirdeğini oluşturan, Anayasanın ilk üç maddesinin tartışma konusu edilmesinden yana değiliz. Örneğin 'Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik sosyal bir hukuk devlettir. Başkenti Ankara'dır'. Ayrıca yargı bağımsızlığı, üniversitelerin özerkliği, özel hayatın dokunulmazlığı, basın özgürlüğü, bunlar bizim için kesin olarak belirleyici konular. Türkiye'de basın özgürlüğü yok, yargı bağımsızlığı yok, insan hakları ihlalleri var. Biz bu konularda mücadele ediyoruz ve mücadelemizi sürdüreceğiz."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler