TYÖK Yasa Taslağı'nın Eleştirisi
Üniversitede karar alma yetkisi katılıma açık kurullara, bu kararları yürütme yetkisi ise seçilmiş görevlilere verilmelidir. Yeni üniversiteler yasası, oldubittiye getirilmeden, tüm üniversite bileşenlerinin ve eğitim örgütlerinin katkılarıyla biçimlenmelidir.
Yükseköğretim (YÖK) Yasası 1981’den bu yana üniversitelerimizin üzerine bir karabasan gibi çökmüş durumda. Süreç içinde 2547 sayılı yasanın birçok maddesi değiştirilmiş olmakla birlikte, yasanın üniversiteler üzerindeki baskıcı havası kırılamamıştır. Bunca yıldır tüm siyasiler, seçim bildirgelerinde bu yasayı kaldırma sözü vermiş olsalar da iktidarlarının ilerleyen yıllarında YÖK’ü değiştirmeye ya da kaldırmaya yanaşmamışlar, tam tersine, bu olumsuzlukları bir fırsata dönüştürüp kendi çıkarları için kullanmaktan çekinmemişlerdir.
2012 yılının son aylarında YÖK’ün web sitesinde yeni bir yasa taslağı yayımlandı ve görünüşe göre de ilgili tarafların görüşleri alınmak üzere tartışmaya açıldı. Yeni taslakta YÖK adı TYÖK’e (Türkiye Yükseköğretim Kurumu) dönüşüyor. TYÖK’ün oluşumunda temel yaklaşım değişmiyor; TYÖK üyelerinin eskiden olduğu gibi cumhurbaşkanı, hükümet, TBMM ile YÖK’ün belirlediği üyelerden oluşması öngörülüyor. Taslağa göre, devlet üniversitelerinden belirli koşulları taşıyanlar konsey üniversitesi oluyor. Mütevelli işlevi üstlenen üniversite konseyleri de bir kısmı ilgili üniversitenin seçeceği, çoğunluğu ise hükümetin ve YÖK’ün önereceği üyelerden oluşuyor. Böylece konsey yapılanması aracılığıyla üniversitelerde ikinci bir YÖK oluşturuluyor.
Akademik özgürlük, özerklik ve demokratik katılım ilkeleri açılarından TYÖK Yasa Taslağı’nın yapısını daha iyi anlayabilmek ve değerlendirebilmek amacıyla, ülkemizde gerçekleştirilen üniversite yasası değişikliklerine göz atmak yararlı olacaktır.
Cumhuriyetten günümüze üç önemli üniversite reformu yapılmıştır. Bu reformların ilki 1933, ikincisi 1946 ve üçüncüsü 1981 reformudur. 1933 ve 1981’de üniversite yöneticileri atama yolu ile getirilirken, 1946’da seçim yolu benimsenmiştir. 1933 reformu kişilerin, 1946 reformu kurulların, 1981 reformu ise Yükseköğretim Kurulu yanında üniversite içinde kişilerin etkin olduğu bir yönetim biçimi getirmiştir.
4936 sayılı yasa (1946 Üniversite Yasası) ile üniversitelere özerklik verilmiş ve rektörlerle dekanların seçimle gelmeleri ilkesi getirilmiştir. Karar yetkileri de makamlardan kurullara kaydırılmıştır.
TYÖK Yasa Tasarısı’nda temel ilkeler olarak akademik ve bilimsel özgürlük, kurumsal özerklik, çeşitlilik, saydamlık, hesap verebilirlik, katılımcılık, rekabet ve kalite sıralanmış olmakla birlikte, tasarının tümü incelendiğinde bu ilkelerden ne anlaşıldığı belli değildir. Öğretim elemanlarının rektör ve dekan seçme hakkı ellerinden alınmıştır; üniversite yönetimleri siyasallaştırılmaktadır.
Üniversiteler özerk ve demokratik bir yapıda olmalı, bu yolla eğitim ve bilimsel araştırmada daha nitelikli konuma gelmelidirler. Özerklik, yükseköğretim kurumlarının kendi bilimsel, yönetimsel ve bütçeleme işleyişine ilişkin kararlar almada ve eğitim, araştırma, dışa yönelik çalışmalarda kendi politikalarını oluştururken kurum dışı tüm güçler karşısındaki bağımsızlıkları anlamındadır. Bilim üretmenin temel koşulu ve güvencesi özerkliktir. Başka bir gücün egemenliği altında özgür bilim yapılmayacağından üniversitede özerklik bir önkoşul işlevi taşımaktadır. Akademik özgürlük kavramının genel kabul gören tanımı, Dünya Üniversiteler Birliği’nce 1965’te yayımlanan Yükseköğretim Kurumlarının Özerkliği ve Akademik Özgürlük Üzerine Lima Bildirgesi’nde yer almaktadır.
Akademik özgürlük, akademik topluluk üyelerinin araştırma, inceleme, tartışma, belgeleme, üretme, yaratma, öğretme, anlatma ve yazma yoluyla bireysel ya da birlikte bilgi edinmeleri, geliştirmeleri ve iletmelerinde özgür olmaları anlamına gelmektedir.
TYÖK Yasa Taslağı’na göre, bir mütevelli organı olan konsey, üniversitenin tüm birimlerinin yönetimini ve akademisyenlerin atanmalarını belirleme yanında, her açıdan üniversiteyi denetim altında tutacaktır. Konsey yapılanması üniversitelerde ikinci basamak YÖK kurumu işlevi görecek, üniversiteler siyasal etkilenmelere daha açık konuma geleceklerdir.
Sonuç olarak, TYÖK Yasa Tasarısı, dayandığı temel yaklaşımla uyumlu biçimde, yükseköğretimde akademik özgürlük ve kurumsal özerklik bağlamında bir kazanım getirmediği gibi, eldekileri de yok edecek bir yapı sergilemektedir. Bu açıdan olumlu bir yanı bulunmamaktadır; yükseköğretimi daha da geri konuma taşıyacağı çok açıktır. 21. yüzyılda Türkiye yükseköğretim alanında böyle bir yasayı hak etmemektedir.
Öneri olarak; YÖK’ün işlevini üstlenecek üst kurul ile üniversiteler kurumsal açıdan özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır. Üst kurul, rektör, dekan, bölüm başkanı gibi tüm yönetim ve denetim organlarının seçilme süreçleri demokratik, katılımcı olmalı; atama yolu tümüyle kapatılmalıdır. Üniversitenin rektör ve dekanları ile yönetim ve akademik organları üniversitenin tüm bileşenlerinin temsilcileriyle yapılacak seçimlerle belirlenmeli, seçim süreci kurum içinde tamamlanmalıdır. Rektör dört yıllık süre için, üniversitenin fen ve mühendislik, sağlık, sosyal bilimler olmak üzere üç alanından dönüşümlü olarak seçilmelidir. YÖK’ün yerini de üniversiteler arasındaki eşgüdümü sağlayacak üst kurul olarak Rektörler Komitesi almalı, kurulun başkan ve yürütme kurulunu doğrudan bu komite seçmelidir. Rektörler Komitesi, hem Üniversitelerarası Kurul’un akademik işlevini hem de YÖK’ün yönetsel işlevini üstlenmelidir. 4936 ve 1750 sayılı yasalar bu konularda yol gösterici olabilir. Üniversitede karar alma yetkisi katılıma açık kurullara, bu kararları yürütme yetkisi ise seçilmiş görevlilere verilmelidir. Yeni üniversiteler yasası, oldubittiye getirilmeden, tüm üniversite bileşenlerinin ve eğitim örgütlerinin katkılarıyla biçimlenmelidir.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza