Ülkesini Kötüleyen Yönetim...
Milletvekilleri, göreve geldiklerinde, ülkeye ve anayasaya bağlılık andı içerler. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar da bu andı içerler. Anayasamıza göre, bu andın içerisinde, Atatürk ilkelerine, ülkenin bütünlüğüne, laik ve demokratik yapısına, çıkarlarına ve anayasaya bağlılık vardır.
TBMM’de, farklı siyasal partilerden milletvekilleri bulunur. Farklı siyasal görüşleri bulunan milletvekilleri, ülke sorunları konusunda farklı düşünebilirler. Ama, ülke çıkarları konusunda, ulus yararı konusunda ortak paydada buluşurlar. Ülke çıkarları söz konusu olduğunda birleşirler. Hele dış ülkelere karşı, kendi ülkelerinin çıkarlarını savunurlar. Ülkelerinin sorunlarını dışarıya yansıtmazlar. Ülkelerini dışarıya karşı kötülemezler. Ulusumuzun ve parlamentomuzun geleneğinde de böyle bir durum yoktur. Devlet olarak, ulus olarak bir eksiğimiz olsa bile, bu durum, ülkemizi dışarıya karşı kötüleyerek dile getirilmez. Dışarıya karşı, ülke çıkarlarının korunmasına özen gösterilir.
AKP yönetiminin, bu onurlu geleneği, kendi dinsel çıkarları uğruna terk ettiği görülüyor. AKP yönetimi, kendi dinsel amaçlarına varmak için, AB ile, ABD ile kurduğu ilişkiler içerisinde, ülkemizi karalamayı, kötülemeyi, gerçek dışı söylemlerle küçük düşürmeye çalışmayı hiç de sakıncalı görmüyor.
Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre, sıkmabaş, kamu kurumlarına ve okullara giremez. Bu kararlar artık kesin hüküm olmuştur. Bir başka deyişle, bu kararlardan artık geriye dönüş yoktur. Geriye dönüş yolu kapanmıştır. Ama, AKP yönetimi, yargı kararlarını hiçe sayıyor, görmezlikten geliyor. Seçimlerde aldığı oyu, hukukun üstünde görüyor, hukuk ve yargıyı tanımıyor. Sıkmabaş uğruna verdiği çağdışı savaştan geri adım atmıyor. AB, her yıl üye olan ve üye olmaya çalışan ülkeler konusunda raporlar hazırlıyor. Geçen yıl AB’nin Türkiye raporuna, sıkmabaşın girmesi ve sıkmabaşa, sözde özgürlük tanınması konusunda Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı, istekte bulunuyor. Neden sıkmabaş konusunda Türkiye’yi kınamadınız diye, AB görevlilerine çıkışıyor. Cumhurbaşkanı’nın, Dışişleri Bakanı iken, eşinin, AİHM’de, Türkiye’ye karşı sıkmabaş için dava açtığını, ancak davayı kaybedeceğini anlayınca, davasını geri çektiğini biliyoruz.
TSK’nin, ülke sorunları ile ilgilendiği, laiklik konusunda taraf olduğu gerekçesiyle eleştirilmesi, kınanması yolunda AB görevlileri ile görüşüldüğü, her fırsatta, AB görevlilerinin bu konuya değinmesinin istenildiği, geçen dönemlerde çok açık biçimde görüldü. Özetle, AKP yönetimi, TSK’yi, AB ülkelerine, AB görevlilerine eleştirilmesi konusunda hedef gösterdi. AB, her yazılı raporunda, AB’nin her görevlisi Türkiye’ye geldiğinde, TSK’nin etkinliğinin azaltılması gerektiğine değindi. Oysaki TSK, Cumhuriyeti kuran ordudur. Cumhuriyete ve onun ilkelerine sahip çıkması doğaldır.
Anayasa Mahkemesi’nde, AKP için açılan kapatma davasında, davayı açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, davaya bakan Anayasa Mahkemesi, dış güçler tarafından AKP’nin istemi ile hep eleştirildi, kınandı. Türkiye’nin bir iç sorunu olan ve tümüyle anayasaya ve hukuka uygun biçimde yürütülen bu dava sonuçlanıncaya kadar, hep AB ve ABD’nin eleştiri oklarına hedef oldu. Avrupa Parlamentosu Başkanı, bu konuda AP’nin yapacağı eleştiri açıklamasının, kendilerinden, TBMM’den gelen kurulun başkanı olan AKP’li milletvekili tarafından istendiğini açıkladı.
Bundan bir süre önce, yurtdışına giden Dışişleri Bakanı Ali Babacan, orada, “Türkiye’deki Müslüman çoğunluğun, dini özgürlüğünü yaşayamadığını” söyledi. Oysaki böyle bir durum söz konusu bile olamazdı. Müslümanların dini özgürlüklerini en rahat ve en kolay yaşadıkları ülke Türkiye’dir. Kim, dinin gereklerini yerine getirmekten alıkonulmuştur? Ama Ali Babacan, kendi açısından belki haklıdır. Çünkü onun, dini özgürlükten kastı şeriattır. Aydınlanma devrimini yaşamış laik Türkiye’de ise, şeriat hükümlerine göre yaşamak olanağı yoktur. Dışişleri Bakanı’nın bu gerçek dışı açıklaması, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın resmi yayın organında yer aldı ve bu nedenle, Türkiye, izlenmesi gereken ülkeler listesine alındı.
İçeride, görülmemiş dinci bir kadrolaşmayı gerçekleştiren, dinci bir düzen kurmak için yol alan ve her türlü hukuksuzluğu gerçekleştirmekten çekinmeyen, Cumhuriyet tarihimizin en büyük yolsuzluklarına imza atan AKP yönetimi, dışarıda ise amaçlarına varmak için kendi ülkesini kötülemeyi sürdürüyor.
Bu yönetim Türk ulusunun ve Türkiye’nin hakkı olamaz. Her ulus, hak ettiği yönetime kavuşur. Türkiye de hak ettiği yönetime kavuşacaktır.
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'da berber ücretlerine dev zam!
- 'Hukuki başvurular yapılacaktır'
- Kılıçdaroğlu’ndan videolu mesaj
- Özgür Özel, Erdoğan'a seslendi
- Anlattığı anlar ortaya çıktı!
- Kayak merkezinde korkunç anlar... 17’si ağır 30 yaralı!
- Erdoğan'dan Özel'in 'savaş ilanı' sözlerine yanıt
- Akaryakıt tankeri patladı!
- 'Daha sert adımlar atacağız'
- Kızılcık Şerbeti'nin 'Nilay'ı senaryoyu ifşa etti!