Ulus olma yolunda: Kıyafet Devrimi

Atatürk, bundan 95 yıl önce, 24 Ağustos 1925’te, Kastamonu gezisinde şapka ile Kıyafet Devrimi’ni tanıtmıştı. Atatürk, ziyaret sırasında yaptığı konuşmalarında, yapılan ve yapılacak olan devrimlerin hedefini “Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamı ile ve bütün şekilleriyle medeni bir toplum haline getirmek” olarak tanımlamıştı. 1925-1934 arasında atılan adımlar ile de devrim gerçekleştirilmişti.

Yayınlanma: 26.08.2020 - 02:00
Ulus olma yolunda: Kıyafet Devrimi
Abone Ol google-news

Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, 95 yıl önce çıktığı Kastamonu gezisinde tanıttığı şapka ile uluslaşma ve çağdaşlaşma yolunda önemli bir adım olan Kıyafet Devrimi’nin işaret fişeğini yaktı. Kıyafetlerin ve özellikle başlıkların farklı ırk, din, tarikat, sınıf ve mesleği temsil ettiğini belirterek devrimin uluslaşma amacına dikkat çeken Prof. Dr. Seçil Karal Akgün, kimi giysilerin halkı istismar etme amacıyla da kullanıldığını vurguladı. Akgün, “Hedef, halkın giysi ile bilimin ışığından uzaklaşıp sözde inanç adına çıkar çevreleri tarafından istismar edilmesini önlemekti” dedi.

Başkent Üniversitesi Ord. Prof. Enver Ziya Karal Tarih Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Seçil Karal Akgün, devrimi oluşturan şartları, nedenleri ve sonuçlarını Cumhuriyet’e anlattı. Osmanlı Devleti’nin, çeşitli ırk, din ve uluslardan oluşan, çeşitli dilleri konuşan nüfusu ile ulusal olmaktan uzak olduğuna dikkat çeken Akgün, “Giysi, bu çoklu yapının, değişik halkların hemen tanınmasının bir yöntemiydi. Dinsel, ırksal, ulusal köken ve düşünceler başa takılan başlıkla kolayca görsel olarak anlatılmıştır. İnsanların kimlikleri giysiyle dışarıya yansıdığından, bunun en güçlü göstergesi olan başlığı görmek, sahibinin düşüncesini kavramak için yeterli olmuştur” ifadelerini kullandı. Fransız Devrimi ile birlikte ulus devletlerin oluşmaya başladığını, nüfusu farklı dinsel, etnik veya ulusal kökenli uyruklardan oluşan Osmanlı’da ayaklanmalar başladığını söyleyen Akgün, yöneticilerin dağılmayı önlemek adına reformlara yöneldiğini, 2. Mahmut’un askeri ve bürokratik kanattaki tüm Osmanlılara tek tip başlık olarak fesi getirerek Müslüman olan ve olmayanlara yönelik farklı uygulamaların son bulacağını anlatmak istediğini vurguladı. Akgün, “Atatürk’ün çağdaş uygarlığı yakalamak hedefiyle önderlik ettiği Türk devriminin giysi devrimi halkası da benzer bir düşünce taşır” diye konuştu.

‘KİMSE İDAM EDİLMEDİ’

Dini semboller olarak görülen bazı giysiler aracılığıyla bazı kimselerin “inanç istismarcılığı” yaptığına dikkat çeken Akgün, şunları kaydetti: 

“Hedef, illaki Batı ülkelerindeki giysiyi giydirmek değil, halkın, bilim ışığından uzaklaşıp sözde inanç adına çıkar çevreleri tarafından istismar edilmesini önlemektir. Aynı çıkar çevreleri tarafından farklı anlatılmak istense de Kıyafet Devrimi ile resmi kullanımlar dışında katı yaptırımlar getirilmemiş, halkın aydınlandıkça doğruyu bulması beklenmiştir. İstiklal Mahkemeleri kimseyi şapka giymediği için idama mahkûm etmiş değildir; ancak Cumhuriyetin temel ilkelerini çiğneyenlere de hoşgörü göstermemiştir.”

‘AYDINLANMADAN KAÇMIYORLAR’

Ekonomik özgürlüğünü sağlayan hiç kimsenin türbelerden, yatırlardan, hurafelerden, sarıklardan beklentisi olmadığını söyleyen Akgün, “Ekonomik çöküntünün çaresizliği içinde inanmış görünenlerse, doğru gösterilince aydınlanmadan kaçmayıp ona yöneliyor. Bunun içindir ki Atatürk’ün açtığı ışıklı yolu karartmak isteyenler, tam da eskiden olduğu gibi halkın cahil kalması için uğraşıyor” dedi. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler