Unilever Global CEO’su Paul Polman: Siyaset çok konuşuldu artık işsizliğe odaklanın

Unilever Global CEO’su Paul Polman, 'Türkiye yakın geçmişinde yeterince politika konuştu siyasete odaklandı. Artık Türkiye’nin odağının ekonomi olması gerekiyor' dedi.

Unilever Global CEO’su Paul Polman: Siyaset çok konuşuldu artık işsizliğe odaklanın
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.05.2017 - 21:49

Yaklaşık 100 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteren ve 5 bin kişiye istihdam sağlayan Unilever Global Üst Yöneticisi (CEO) Paul Polman, Türkiye’ye bakış açılarının kısa vadeli olmadığını söyledi.

Türkiye’nin, dünyanın herhangi bir ülkesinde olabileceği gibi, zor dönemler geçirebileceğine işaret eden Polman, “Son yıllardaki olumsuzluklar hepimizin malumu. Türkiye yakın geçmişinde yeterince politika konuştu, siyasete odaklandı. Bugün gelinen noktada artık Türkiye’nin odağının ekonomi olması ve burada alınacak önlemlere yoğunlaşması gerektiğine ve bunun Türkiye’nin çıkarına olacağına inanıyorum” dedi. Unilever’in Konya fabrikasının açılışı dolaysıyla Türkiye’ye gelen Polman sorularımızı yanıtladı. Paul Polman’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

* Her ülkenin ekonomisi belirli riskler taşıyabilir. Türkiye’nin ekonomik anlamda en önemli önceliklerinin; cari açığı kontrol altına almak, enflasyonu düşürmek ve işsizliği azaltmak olması gerekir. Mali piyasalara yönelik önlemler açısından Türkiye’nin doğru yolda olduğunu gözlemliyorum. Unilever gibi küresel şirketler için ana risk kurdaki dalgalanmalardır. TL’nin değer kaybetmesine bağlı olarak enflasyonun artması, ekonomi için iyi değildir. Zira hane halkı gelirini enflasyon oranında ya da üzerinde artırmayı başaramazsanız, bunun sonucunda talep daralması riski doğar.

Cari açık risk

* Türk ekonomisinin önümüzdeki dönem için taşıdığı en önemli risklerden biri cari açık ve bunun döviz bazlı olmasıdır. ABD Merkez Bankası’nın olası faiz artırımları, TL’nin değer kaybına yönelik bir baskı oluşturabilir ve bu da cari açığın yönetilmesini zorlaştırabilir.

* Oysa cari açığın kontrol altına alınması Türkiye açısından çok önemli. Cari açığınız olduğu için, cari açığı kapatmak adına ihracat yapabilecek uluslararası yatırımı çekmeniz her zamankinden çok daha büyük bir önem taşıyor. İhracatınızı sürekli geliştirmenin en önemli katma değerlerinden biri de size dünya pazarlarında kendinize yer edinmeniz için rekabetçilik kasınızı güçlendirmesi. Zira herhangi bir üründe siz rekabetçi olamazsanız, başkaları sizin yerinize o ihracatı yapar.

İşimiz ikiye katlandı

* Unilever açısından değerlendirildiğinde Türkiye pazarı, dünya geneli ortalamamızın çok üzerinde çift haneli rakamlarda büyüyor. Avrupa’da bu büyüme daha da sınırlıyken, Türkiye özellikle büyüme anlamında başı çeken ülkelerin başında geliyor. Son 8-9 yılda Türkiye’deki işimizi ikiye katladık. Bunun sürmemesi için bir neden göremiyoruz.

30 bin kişilik istihdam

* Son 10 yıl içinde Türkiye’ye yatırımımız 600 milyon Avro’ya ulaştı. Yeni Konya Tedarik Köyü yatırımımızla birlikte 1300- 1500 kişilik yeni iş yarattık. Bu istihdamı, ek hizmet alımları ve çevresinde yaratılan ekonomi olarak değerlendirdiğinizde en az 20 ile çarpabilirsiniz. Bu da Konya için yaratılan 30 bin kişilik bir istihdam ekosistemi anlamına gelir.

* Önümüzdeki dönem bu yatırımlarımızın geri dönüşü için çalışacağız. Artan kapasitemizi değerlendirmemiz ve tabii ki büyümeye devam etmemiz gerekiyor. Yakın gelecekte yatırım bütçemiz bu kadar büyük olmayacaktır. Ancak Unilever olarak her yıl 2 milyar Avro fabrika yatırımı yapıyoruz. Tek kalemde 350 milyon Avro ve iki fabrikada ulaşılan 450 milyon Avro’luk rakam hiç küçümsenecek bir ölçek değil.

Türkiye’de olmamak, aptallık olur

Unilever Global Üst Yöneticisi (CEO) Paul Polman, Türkiye’yi artık “gelişmekte olan ülke” kategorisinde tanımlamadıklarını, Türkiye’nin artık bir orta gelir ülkesi olduğunu anlatarak, “Bu açıdan da birçok fırsatı bünyesinde barındırıyor. Bölgenizdeki jeopolitik sıkıntılara rağmen, gelecek için son derece avantajlı bir konumdasınız. Avrupa ekonomisinde iyileşme yavaş da olsa gerçekleşiyor; bu durum Türkiye’ye yarayacaktır. Afrika pazarlarına erişim konusunda herkesten bir adım öndesiniz. Geçmişten günümüzde hem ülke içindeki hem de uluslararası bütün parametreler değerlendirildiğinde, Türkiye’de olmamak aptallık olur” dedi.

Altyapı çözülmeli

Polman, Unilever olarak, Türkiye’den 21 ülkeye yıllık 150 milyon dolar düzeyinde ihracat yaptıklarını kaydederek, “Elbette ki, yeni yatırımlarımızla Türkiye’den ihracatımızı artırmayı hedefliyoruz. Sadece bölge ülkeler değil, Uzakdoğu ve Afrika gibi pazarlara daha rahat erişim için tüm fırsatlara bakıyor ve seçenekleri değerlendiriyoruz. Bu noktada da Türk hükümetinin altyapı yatırımlarına hız kesmeden devam etmesini diliyorum” ifadesini kullandı.

Polman, Türkiye’de yatırımları olan küresel şirket olarak, diğer uluslararası şirketlere Türkiye’nin yatırım ve iş yapmak için harika bir ülke olduğunu anlattıklarını kaydederek, “Biz, Türkiye’nin iyi gününde de kötü gününde de dostuyuz. Zira, asıl güvenin ve sadakatin, olumsuzlukların ve zorlukların yaşandığı, ekonominin iyi olmadığı zamanlarda geliştiğine ve güçlendiğine inanıyoruz. Biz zor zamanlarında Türk tüketicisinin hep yanında olduk. Şirketimizi ve markalarımızı da bugünkü olduğu noktalara tüketicilerimizin taşıdığının bilincindeyiz ve bunun için minnettarız. Bu ülke insanı için yatırım yapıyoruz, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz” dedi.

Barış için ekonomik özgürlük şart

“Dünyada barışı ve huzuru sağlamak için insanlara iş ve ekonomik özgürlük ortamı yaratmaktan daha iyi bir yol bilmiyorum” diyen Paul Polman, dünyada her gece 800 milyon kişinin ertesi sabahı çıkarabileceğinden emin olmadan aç yattığını vurguladı. Polman, “Bu insanları doyurmanın bir yolunu bulmak için çözüm üretmeye adanmış bir şirket olsanız, bu müthiş bir fırsat değil mi? Ya da hala 1 milyar kişinin temiz suya erişimi yok. Bu insanlara temiz su ulaştırmanın ucuz yolunu bulmak, hem sorumlu hem de kârlı bir iş modeli yaratabilir. Çok gururluyum ki, Türkiye’de büyümemizin yüzde 80’lik bölümü, toplumsal bir sorumluluğa çözüm üretmeye odaklı markalarımızdan geliyor. Örneğin Türkiye’deki gıda hammadde tedariğimizin yüzde 89’u bugün itibarıyla sürdürülebilir kaynaklardan geliyor. Bunun için Knorr markamızda 1500 çiftçimizle birlikte çalışıyoruz. Lipton markamızla Karadeniz’de iş hacmi yarattığımız çiftçi aile sayısı 45 bine ulaştı” şeklinde konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon