"Veli Küçük üzerinden Türk ordusuna gidiliyor"

Birinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük, ''Her şeyin içine maydanoz gibi Veli Küçük'ü soktular. Mesele Veli Küçük değil. Küçük üzerinden Türk ordusuna gidilmesidir'' dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.02.2010 - 08:28

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada konuşan tutuklu sanık Veli Küçük 24 aydır tutuklu olduğunu, ancak tutukluluğunu, 20'inci tayin yeri olarak gördüğünü söyledi.
''Her şeyin içine maydanoz gibi Veli Küçük'ü soktular'' diyen Küçük, yaptığı görevleri anlatarak, kendisinin yerinde olan her subayın bunları yapacağını kaydetti.

Vatanına en ufak bir yanlışlık yapmadığını belirten Küçük, ''Mesele Veli Küçük değil. Küçük üzerinden Türk ordusuna gidilmesidir. Türk ordusu dünya üzerinde birinci ordudur. Benim ordum 30 sene dağda gerilla muharebesi yapmış bir ordudur. Bölgeye hakim olmak için bu ordunun yıpratılması gerekirdi. Türkiye'yi Türklere yedirmeyeceğiz diye uğraşıyorlar. Bunun için de ordunun yıpratılması gerekir. Veli Paşa'da kalmaz o iş'' dedi.

Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümünün ardından pek çok yakınının ''Ecelen ölmedi. Etkin güçler öldürdü'' dediğini, bunları kim olduğunun sorulması üzerine de ''Veli Küçük diyorlar'' şeklinde bir cevap verildiğini ifade eden Küçük, kendisinin o dönemde Ağrı'da terör örgütü PKK ile savaştığını dile getirdi.

Küçük, ikinci davanın sanıklarından Adil Serdar Saçan'ın da savunmasını yaparken 100 kere ''Veli Küçük'', 30'un üzerinde de ''Veli Küçük ve ekibi'' dediğini belirterek, Saçan'ın tahliye olduğunu anlattı.
 

''Fişlendim"

Yine ikinci davanın tutuklu sanıklarından Tuncay Özkan'ın da JİTEM diye bir kitap yazdığını ve kendi adını kullandığını dile getiren Küçük, ''Tahliye olacak ya. JİTEM diye bir kuruluş yok, Jandarma İstihbarat Komutanlığı var'' dedi.

Veli Küçük, fişlendiğini ve fişleyenin de AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan olduğunu savunarak, neden fişlediğinin de AKP'ye sorulmasını istedi.

Yukarı Karabağ'ın Hocalı kentinde Ermenilerin 24-25 Şubat 1992'de Azeri katliamı yaptıklarını anlatan Veli Küçük, ''Tutukluluğuma neden olan Ermenilere karşı olmamdır. Hocalı katliamını lanetlediğim için, ASALA'ya karşı mücadele ettiğim için buraya geldim'' dedi.
 

''1 Mart tezkeresinin hesabı sorulmaktadır"

Tutuklu sanık Muzaffer Tekin de 4 yıldır saldırılara maruz bırakıldığını belirterek, ''Çuval rejime geçirildi. 1 Mart tezkeresinin bugün hesabı sorulmaktadır'' diye konuştu.

Bir gazetede Telekomünikasyon İletişim Başkanlından (TİB) gelen kayıtlara göre kendisinin 26 Aralık 2006 tarihinde el bombalarının bulunduğu Ümraniye Çakmak Mahallesi'nde olduğuna dair haber yapıldığını belirten Tekin, aynı konuya Osman Yıldırım'ın avukatı Murat Eken'in de savunmasında yer verdiğini kaydetti.

Muzaffer Tekin, avukat Eken'in kendisinin Ümraniye'de bulunduğu konusunda çok ısrarcı olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

''Eken'i yönlendirenler eksik done sunmuşlardır. Bu haberde de benim telefonumun 4 kere bu bölgede sinyal verdiği iddia edilmiş. Ben ısrarla 'Bu hat benim değil' dememe rağmen avukat da ısrar etmiştir. Ben 1997'den beri kullandığım hattım var. Ümraniye'de sinyal veren telefon cep telefonu İpek Akgün adlı kişiye ait. Bu kişi Kasım 2006 ve Mart 2007 tarihleri arasında bu telefonu kullanmıştır. Bu kadının kullandığı telefon bana ait değildir.''

Kadıköy'de bir telefon adlığını, ancak bozuk çıkması üzerine geri verdiğini ifade eden Tekin, ancak iddia edilen tarihlerden dört ay sonra aldığı telefonu bir günlüğüne sadece Kadıköy'de kullandığını söyledi.

Akgün'ün telefonunun, Ümraniye'de sinyal verdiği tarihlerde kendisinin telefonunun da Ziverbey ve Tuzla'da sinyal verdiğini anlatan Tekin, Akgün'ün telefonunun sinyal verdiği 26 Aralık 2006 tarihinde kendi telefonunun da Göztepe Cemil Topuzlu'da sinyal verdiğini savundu. Sinyal saatlerinin de aynı olduğunu belirten Tekin, ancak kendisinin telefonunun sinyalinin, Akgün'ün telefonunun sinyalinden 30 saniye öncesine ait olduğunu kaydetti.

Tekin, Yıldırım'ın, Erhan Timuroğlu'nu kendisinin ve Veli Küçük'ün yönlendirdiğini söylediğini ifade ederek, ''Erhan Timuroğlu ve arkadaşları şayet Yıldırım gibi yönlendirilselerdi, onun gibi iftiracı olurlardı'' şeklinde konuştu.


"Sizin arkanızda hangi kılıç var?"

Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın bugünkü duruşmasında söz alan Perinçek, hukukun arkasında devletin yaptırım gücü bulunan kurallar bütünü olduğunu belirterek, ''Adaletin simgesi olan o güzel hanımın elindeki kılıç devlet zorunu temsil ediyor. Hukukta o kılıç vardır. Şimdi size soruyorum. Sizin arkanızda hangi kılıç var? 13. Ağır ceza mahkemesi diye adlandırılan mahkemenin arkasında hangi kılıç var?'' dedi.

''Devletin kılıcının ordu olduğunu'' savunan Perinçek, ''Peki ordu bu davanın neresinde? Ordu bu davanın sanığıdır. Kimse kendisini kandırmasın. Elinizdeki şemaya bakın. Eşref Bitlis, Hüseyin Kıvrıkoğlu. Şemada Türk Silahlı Kuvvetleri var. Türk Silahlı Kuvvetleri burada zanlıdır. Şanlı ordu, bu soruşturmada zanlı olmuştur. O zaman sizin arkanızdaki kılıç ne?'' diye konuştu.

Beşiktaş'taki hakimlerin Türk yargısından koptuğunu, yargının da Yargıtay, Danıştay, HSYK ile bu tertibe isyan ettiğini öne süren Perinçek, ''Yargı, sizin içine memur olarak dahil edildiğiniz tertibe isyan etmiştir. Sizin arkanızdaki kılıç Amerikan kılıcıdır'' dedi.

Soruları ve cevaplarıyla Demokratik Açılım Süreci Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ne ilişkin kitapçığın kapak fotokopisini gösteren Perinçek, ''altında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasının bulunduğu bu kitapçığa göre mahkemenin özel bir mahkeme olduğu'' iddiasında bulundu.

''İşte bu sizsiniz. Yani sizin arkanızda Türk yargısı yok, Türk ordusu da yok'' diyen Perinçek, şöyle devam etti:
''Amerika'ya dayalı hesaplar geçicidir. Hesaplaşmaya gelindiğinde bu tertipte rol alan ve yasaları çiğneyen hakimler ve savcılar Türk yargısının karşısına oturtulur. Ayağımıza kapansanız kimse sizi affetmeyecektir. Suçlarınız büyüyüktür. Bu adaletsizlikleri yapanların gecelerinin korku içinde geçtiğini çok iyi biliyorum. Özel tertiplerde hakim ve savcılardan kimler rol almışsa ayarlanmışlardır diye söz ediliyor. Siz de biraz hakim onuru olması gerekmez mi? Ayarlanmış olmayı kabul ediyor musunuz? Sizi ayarladılar mı? Sizin yerinize 3 çoban oturtun, 2 gün sonra fasa fiso der. Çoban, Osman Yıldırım'ın 3 dakika içinde yalan söylediğini görür. Birbirimize burada çalım atmayalım, çalım satmayalım.''

Sanık olmadığını, Türkiye emekçilerinin iktidar davasının adamı olduğunu belirten Perinçek, herkesin yerini belirleyeceğini, mahkemenin de yerini belirlemesi gerektiğini savundu.
Perinçek'in, ''Şu an bulunduğunuz yer iftihar edeceğiniz yer değildir. Çocuklarınıza bırakacak, övünülecek yerde değilsiniz'' sözleri üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, ''Size öyle geliyor'' dedi. Perinçek de ''Ben burada sizin şahsınız ve kişiliğinizle uğraşmıyorum'' diye konuştu.

Başkan Şengün'ün ''Mahkeme bunları kabul etmiyor'' demesi üzerine Perinçek de ''Her şey meydanda. Sizin arkanızda cemaatin silahlanması dışında ne var? Akşamları rahat uyuyamıyorsunuz'' dedi. Şengün ise ''Ben her akşam çok rahat yatarım'' diye konuştu.

Şengün'ün ''Lütfen durun'' uyarısı üzerine Perinçek, savunmasını yaptığını söyledi. Şengün de ''Böyle savunma olmaz. Hakkınızdaki delilleri anlatın dinleriz'' dedi. Perinçek de ''Sizde vicdan olduğunu anladım. Vicdanınıza söylüyorum. 4'ünüz birlikte iddianameyi açın okuyun. Mülakat diye bir delil var mı?'' dedi.

''Demokratik açılım'' konulu fotokopi sayfasını Şengün'e gösteren Perinçek, ''Sizin hakkınızda özel yetkili denmesi yalan mı?'' dedi. Şengün ise ''Mahkeme asla bunu yapmaz. Hepsi yalan'' diyerek, haklarında bu tür iddialarda bulunanların alnını karışlayacağını söyledi.

 

"Yıldırım'ın istihbarat elemanı olarak kullanıldığına dair bir kayıt yok"

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada konuşan sanık Mehmet Zekeriya Öztürk, Danıştay saldırısının ardından gözaltına alındığında bazı kişilerle birlikte kendisinden de kan örneklerinin alındığını söyledi.

Öztürk, kendisinden alınan kan örnekleriyle genetik inceleme yapıldığını öğrendiğini ifade ederek, ''DNA'larım neden inceleniyor? Bunların imha edildiği söylendi. Ben kan örneklerinin imha edildiğine inanmıyorum. Yarın benden üretilen numunelerle başka bir suçla suçlanabilirim'' diye konuştu.

Duruşmada sanık ve avukatların taleplerine ilişkin görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Danıştay Başkanlığının suçtan zarar görmesi nedeniyle, avukat Perihan Özcan'ın müdahil olma talebinin kabul edilmesini istedi. Duruşmada daha sonra Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, ara kararlar doğrultusunda gelen evrakları okudu.

Doğu Perinçek'in, Gonca Bahar adlı kadın ile sanıklar Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır ve Tekin Irşi'nin hesaplarına 2006 yılında para yatırılıp yatırılmadığına ilişkin talebi üzerine MASAK'tan gelen yazıda, bu şahıslarla ilgili hesap ekstrelerinin gönderildiği kaydedildi. Danıştay çevresi, orduevi ve bir bankanın görüntü kayıtlarının incelenmesiyle ilgili ekspertiz raporu da dosyaya gönderildi.

Tutuklu sanık Muzaffer Tekin'in talebi üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığından gelen yazılarda Osman Yıldırım'ın istihbarat elemanı olarak kullanıldığına dair herhangi bir kaydın bulunmadığı, MİT'ten gelen yazıda da Yıldırım'ın kendileriyle bir ilgisi olmayıp, kayıtlı haber kaynağı olarak yer almadığı belirtildi. Tutuklu sanık Mehmet Demirtaş'ın talebi üzerine sanıklardan Ümit Sayın'ın savcı Zekeriya Öz'e gönderdiği mektuplarla ilgili APS dökümlerinin geldiği, Sayın'ın Öz'e 6-27 Ocak 2010 tarihleri arasında beş mektup gönderdiği kaydedildi.

Öte yandan, Mehmet Zekeriya Öztürk'ün belirttiği kan örneklerinin alınmasıyla ilgili Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün ekspertiz raporuna göre, Danıştay saldırısının ardından gözaltına alınan ''Ergenekon'' davası sanıklarından Mahmut Öztürk, Zeki Yurdakul Çağman, Muzaffer Tekin ve Mehmet Zekeriya Öztürk'ten kan örnekleri alındığı belirtildi.
Raporda, bu kişilere ait DNA örneklerinin Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkındaki Yönetmeliğin 14. maddesi gereğince imha edildiği aktarılarak, olay yerinden elde edilen bulgulara ait DNA analiz sonuçlarının DNA arşivine kaydedildiği, DNA örneklerinin ise laboratuvarda bir yıl süreyle muhafaza edildiği bildirildi.

 

Duruşma 22 Mart'a ertelendi

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada verilen aranın ardından mahkeme heyeti tarafından alınan ara kararlar, üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından açıklandı.
Buna göre mahkeme heyeti, Danıştay dosyasının tutuksuz sanıkları Aykut Metin Şükre, Süleyman Esen ve Salih Kurter'in savunmalarının alınması amacıyla bir sonraki celsede hazır edilmeleri için yazı yazılmasına karar verdi.

Hakkında daha önce davaya katılımı yönünde karar verilen Danıştay Başkanlığını temsilen hazine avukatı Perihan Özcan'ın müdahil vekili olarak duruşmalara katılmasını kabul eden mahkeme heyeti, yargılamanın Silivri'de yapılmasıyla ilgili olarak da şu açıklamayı yaptı:
''CMK'nın 252/1-c maddesi gereğince dosyaların içerikleri ve sanık sayısı da göz önünde tutulup güvenliğin en üst düzeyde sağlanmasına yönelik olarak tamamen mahkemenin inisiyatifi ve takdiri ile yargılamanın Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinde müstakil girişi bulunan duruşma salonunda yapılmasına karar verildi. Bu kararın alınmasında hiçbir kişi veya kuruluşun tavsiye ve telkininin bulunmadığı gibi herhangi bir özel amaç da güdülmedi. Bu yönde yazılıp çizilenlerin mahkememizle bir alakası olmayıp, mahkememizi de bağlamayacaktır.''

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün, Nusret Senem, Hikmet Çiçek, Sevgi Erenerol ve Kemal Kerinçsiz'in de aralarında bulunduğu 13 kişinin tahliye edilmesi yönünde oy kullandığı görüldü.

Sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı 22 Mart Pazartesi günü saat 09.00'a erteledi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler