Yalçındağ: Türk ekonomisi gerileme döneminde

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, küresel krizin Türkiye ekonomisini artık gerileme dönemine soktuğunu belirterek, "Ekim ayında imalat sanayindeki gerileme yüzde 10.3'e ulaşmış durumda" dedi. Yalçındağ, böyle bir dönemde IMF ile yapılacak bir anlaşmanın özel sektörün döviz yükümlülükleri açısından nefes aldıracak bir gelişme olacağını belirtti.

Yalçındağ: Türk ekonomisi gerileme döneminde
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 15.12.2008 - 08:54

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, TÜSİAD, DEİK ve İMKB tarafından düzenlenen "Küresel Ekonomi ve Türkiye" konulu toplantının açılışında yaptığı konuşmada, OECD'nin son tahminlerine göre Türkiye'nin büyüme hızının 2009 yılında yüzde 1.6 olacağını ifade ederek, "Bugün artık biliyoruz ki, ne kadar sağlam olursa olsun, ne kadar iyi yönetilirse yönetilsin, dünya üzerindeki tüm ülkeler, tüm sektörler, tüm şirketler için krizin bulaşma hızı ve şiddeti ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerden ayrıştığı, bu nedenle ABD kaynaklı bir yavaşlamanın dünya ekonomisi üzerindeki negatif etkisinin sınırlı kalacağı tezi de geçerliliğini yitirmiş durumdadır" dedi.
 

Aşağı doğru revizyon

TÜSİAD Başkanı, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerden ayrıştığı, bu nedenle ABD kaynaklı bir yavaşlamanın dünya ekonomisi üzerindeki negatif etkisinin sınırlı kalacağı tezinin de geçerliliğini yitirmiş olduğunu savunarak şöyle devam etti: "IMF, dünya ekonomisinde beklenen yavaşlamaya ilişkin tahminlerini sürekli olarak aşağı doğru revize ediyor. OECD de, birkaç hafta önce yayınlanan Kasım 2008 Ekonomik Görünüm raporunda, OECD bölgesine ilişkin büyüme hızı tahminini 2009 yılında yüzde 0.4 olarak açıkladı. Raporda 2009 üçüncü çeyreğinden önce OECD bölgesinde yeniden pozitif büyüme hızlarına geçilemeyeceği ve ekonomideki derin yavaşlamaya karşı yeni makroekonomik desteklerin gerektiği vurgulanmıştı. Küresel ekonominin geleceğine ilişkin endişelerin yoğunlaşması, tek tek ülkelerin krizle mücadele etme şansının sınırlı olduğunu ve ülkeler arasında iş birliği yapılması halinde alınacak önlemlerin etkisinin artacağını gösterdi. Aslında Bu krizden çıkartılan en büyük derslerden biri, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin birbirine ne kadar bağımlı olduğu ve ekonomik desteklerin eşgüdüm içinde alınması gerektiği oldu. Geçen ay toplanan G20 Zirvesi'nin de teyit ettiği gibi, bu krizin etkilerinin hafif atlatılması ve resesyonun mümkün mertebe kısa sürmesi, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik performansına bağlı."
 

"İthalat talebi düşerse işler daha da zorlaşır"

Yalçındağ, geçen ay toplanan G20 Zirvesi'nin de teyit ettiği gibi, bu krizin etkilerinin hafif atlatılması ve resesyonun mümkün mertebe kısa sürmesinin, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik performansına bağlı olduğunu ifade ederek, "Unutmayalım ki dünyadaki büyümenin dörtte üçünü yükselen piyasa ekonomileri sağlıyordu. 2009'da ise gelişmiş ülkeler gerilerken, tüm büyümeyi gelişmekte olan ülkeler sağlayacak. Gelişmiş olan ülkelerde iç talepteki durgunluğun üstüne, bir de gelişmekte olan ülkelerin ithalat talebinin yavaşlamasının eklenmesi durumunda, şüphesiz resesyondan çıkış daha zor olacak ve daha uzun sürecek" dedi.
 

"Likitidenin bollaşması gerekiyor"

TÜSİAD Başkanı, gelişmiş olan ülkelerde iç talepteki durgunluğun üstüne, bir de gelişmekte olan ülkelerin ithalat talebinin yavaşlamasının eklenmesi durumunda, resesyondan çıkışın daha zor olacağı ve daha uzun süreceğini dile getirdi.

 

"50 milyar dolarlık nefes alırız"

Yalçındağ konuşmasında, IMF ile yapılacak anlaşma sonucunda sağlanacak kredinin önemine değinerek, "Türkiye'de bayram öncesi Merkez Bankası'nın ihracatçı şirketlerin reeskont imkanlarını genişletmesi ve döviz cinsinden kredilerde zorunlu karşılık oranını indirmesi, piyasaları biraz olsun rahatlattı. Bu önlemler ile birlikte, IMF ile yapılacak bir anlaşma piyasalara ilişkin belirsizliği ortadan kaldıracak, uygulanacak ekonomi politikalarının genel çerçevesini çizerek geleceğin öngörülebilir olmasını sağlayacak ve uluslar arası piyasalarda Türkiye'nin kredibilitesini artıracaktır. Ayrıca anlaşma ile sağlanacak kredi imkanı, uluslararası likiditenin kuruduğu bu dönemde, bir yıl içinde yaklaşık 50 milyar doları bulan dış borç ödemesi olan Türkiye'nin nefes almasına imkan sağlayacaktır" diye konuştu.


"Denetimden sorumlu kurum yok"

Yalçındağ, bugün yaşanan krizin ana nedenlerinden birinin, dünya çapında serbestleşen sermaye hareketlerinin düzenlenmesinden ve denetiminden sorumlu bir kurumsal yapının olmaması olduğunu belirterek, "Bugün yaşadığımız krizin ana nedenlerinden biri, dünya çapında serbestleşen sermaye hareketlerinin düzenlenmesinden ve denetiminden sorumlu bir kurumsal yapının olmamasıdır. Bu durum finansal piyasaları risklere açık hale getirmiştir. Kriz sonrasında ki dönemde, küresel piyasaların düzenlenmesini gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler birlikte şekillendireceklerdir.Uluslararası finansal akımlar için kurgulanacak olan yeni denetim sisteminin başlıca özelliğinin daha fazla denetim yerine, daha akıllı denetim olacağını düşünüyoruz. Düzenlemeler, uluslar arası likiditenin bollaşmasına imkan sağlayacak esneklikte, ancak riskleri daha iyi yönetecek bir yapıda olacaktır. Eminiz ki, şimdiye kadar sürdürmüş olduğu çalışmalar ve bu çalışmalardan hükümetler için uygulamaya dönük pratik politikalar üreten OECD'ye bu süreçte önemli görevler düşmektedir" dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler