YARSAV: Sırbistan örneği endişe yarattı
YARSAV, anayasa değişikliği ile Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin parlamento ağırlıklı seçilmesine yönelik çalışmaları Sırbistan'ı örnek vererek eleştirdi.
Sırbistan'da yapılan hukuk reformu ile Yüksek Yargıçlar Konseyinin parlamento ağırlıklı seçildiğini, bunun Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler'de "yargının bağımsızlığın konusunda endişe yarattığını" dile getiren YARSAV, Türkiye'de de parlamento ağırlıklı oluşturulacak HSYK'nin ileride yaratacağı sakıncalara dikkat çekti.
YARSAV Yönetim Kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada, anayasa değişikliği ile gerçekleştirilmek istenen yargıdaki yeni düzenleme eleştirildi.
Yapılması planlanan anayasa değişikliğinin, bağımsız yargının güçlendirilmesi yerine, "HSYK'nın yapısının parlamento ağırlıklı olarak değiştirilmesi noktasına indirgendiğine" dikkat çekilen açıklamada, son günlerde Hükümet tarafından dünyanın her yerinde sistemin 'bu şekilde ve sağlıklı işlediği' yönündeki ifadeler anımsatıldı. Bu çerçevede son yıllarda Sırbistan'da gerçekleştirilen hukuk reformu ile Yüksek Yargıçlar Konseyi'nin nasıl oluşturulduğu anlatılan açıklamada şöyle denildi:
"Sırbistan'ın 8 Kasım 2006 tarihinde yeniden yapılan anayasaya göre, 11 kişilik Sırbistan Yüksek Yargı Konseyi Yargıtay Başkanı, Adalet Bakanı, parlamentodan seçilen bir parlamento üyesi, parlamento tarafından seçilen 6 yargıç, bir akademisyen ve bir avukattan oluşmaktadır. 2002-2008 yılları arasında Sırbistan'da dava sayısı yüzde 54 artmasına karşın, Haziran 2009'da Yüksek Yargı Konseyi'nce, ülkedeki yargıç sayısının yüzde 25 azaltılmasına ve yeni bir seçim sürecine tabi kılınmalarına karar verilmiştir. Temmuz 2009'da yargıçların yeniden seçimi sürecine başlanmış, seçim sonuçları ise 17 Aralık 2009 tarihinde açıklanmıştır. Yeni alınan yargıç ve savcıların çoğu, belirli bir hukuk formasyonu olmayan devlet memurlarıdır. Sırbistan, hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesini değil, istemediklerini tasfiye ederek kendi yargıç ve savcı ordusunu yaratmayı tercih etmiştir. Kendi yargıç ve savcı ordusunu yaratmıştır, çünkü, özellikle, görevlerinden alınanlar, yargı bağımsızlığını savunan ve kamuoyunun duyarlı olduğu davalara bakan yargıçlardır. Eski Sırp liderler hakkında yürütülen davalarda görev almış tüm yargıçlar görevden alınmışlardır."
"Sırbistan örneği endişe yarattı"
Sırbistan'ın da Türkiye gibi AB'ye aday ülke statüsünde olduğu anımsatılan açıklamada, bu ülkenin anayasasında yapılan değişikliğin uluslararası kuruluşlar tarafından endişe ile karşılandığı dile getirildi. Açıklamada, şöyle denildi:
"AB'nin 2008 ve 2009 tarihli ilerleme raporlarında Sırbistan'daki Yüksek Yargı Konseyi'nin oluşumunu, yargının yeterince katılımının sağlanmaması ve siyasi etkilere açık olması sebebiyle aynı Türkiye' de olduğu gibi eleştirilmiş, yargıçların yeniden seçilmesinin yargıya çok büyük oranda müdahale olduğunu belirtilmiştir. BM Genel Kurulu nezdinde çalışan bağımsız yargıç ve avukatlar raportörünün hazırladığı raporda, Sırbistan'daki yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ilkesi ve yargıçların statüsünün endişe verdiği belirtilmiş, Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu, Sırbistan'daki yargıçların yeniden seçimi ile ilgili izlenen prosedürün, yargı bağımsızlığına, yargının etkin çalışmasına ve politik etkilerden uzak kalmasına yönelik ciddi endişeler yarattığını vurgulamıştır. Ancak bütün bu uluslararası denetim mekanizmalarına karşın Konseyin parlamento ağırlıklı ve yargıyı tamamen kıskaca alan yapısından kaynaklanan bir anlayışın ve kararlılığın sonucu olarak Sırbistan, hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesini değil, istemediklerini tasfiye ederek kendi yargıç ve savcı ordusunu yaratmayı tercih etmiştir."
"Tek adam iktidarı tehlikesi"
Açıklamada, "Sırbistan örneğinde olduğu gibi, yargıç ve savcıların parlamento aracılığı ile seçilmesinin, bağımsız yargıyı yok etmenin en kestirme yolu" olduğu ifade edildi. Açıklamada, "Hele seçim sistemi ve siyasi partilerinin yapısı demokratik olmayan ülkelerde bu durum yürütme ile yasamanın birleşerek yargıyı yedeğine alması, yürütmenin denetimsiz kılınarak tek adam iktidarına dönüşmesi gibi daha büyük bir tehlikeyi içermektedir. Demokrasiye ancak bir araç olarak bakan ve kendi yargıç ve savcı ordusunu yaratmak isteyen her iktidarın bu yolu deneyeceğini tahmin etmek güç değildir. Ülkemizde, özellikle son dönemlerde yargıya ve yargıçlara karşı halkın duyduğu güveni aşındırmaya yönelik olarak siyasal iktidar ve yandaşlarının Türk ulusu adına yargı yetkisini kullanan bağımsız mahkemelerin, yasama organı tarafından çıkartılan yasaları uyguladıklarını görmezden gelerek yaptıkları; hatta 'İmam hatipli olduğum için mi yapıyorsunuz?' biçiminde yargıyı hedef göstererek yaptıkları sorumsuz açıklamalarla, toplumu kin ve nefret duygusu ile ayrıştırma tehlikesi yarattıkları da görülmektedir" denildi.
Hakim ve Savcılar "ayarlanmasın"
YARSAV'ın açıklamasında ayrıca, hakim ve savcıların siyasi iktidar temsilcilerince "ayarlandığı" iddiaların da ayyuka çıktığı belirtilerek, şu görüşlere yer verildi:
"Yargıya yönelik nefret yüklü, toplumu yargıya ve yasalara uygun verilen kararlara karşı kışkırtma çabaları da göstermektedir ki, bunlar daha büyük ölçekte bir planın hazırlık hareketleridir ve yukarıda örneği açıklanan yöntemin ülkemizde uygulanmayacağı yolunda bir güvence de mevcut değildir.
Siyasal iktidarın Yüksek Kurulun yapısını istediği yönde dönüştürerek, uzun süredir yargıç ve cumhuriyet savcıları üzerinde, hukuk dışı iletişimin tesbitinden, yasadışı cemaat yapılanmalarına göz yummayanlara karşı tasfiye girişimlerine kadar uyguladığı baskılarla yetinmeyip, yayın organlarında yeraldığı biçimde artık "yargıç ve savcıların ayarlanmasına" da gerek duyulmayacak bir yöntemle Sırbistan benzeri örneği uygulamak istediği yolundaki kuvvetli kuşkumuzu Türk kamuoyu ile paylaşıyor, bugüne dek hiçbir sorumuza yanıt alamadığımız sayın Adalet Bakanına yeniden sesleniyoruz.
Siyasal iktidarın müdahalesinin yargıya ne denli zarar verdiği ve kuşkularımızın doğrulanmasına neden olan, yargıç ve cumhuriyet savcılarının siyasal iktidar temsilcilerince "ayarlandığı " iddialarının ayyuka çıktığı bugünlerde Adalet Bakanı ve bağlı müfettişleri yargıya bu yöndeki saldırılara karşı sadece ve hala Dinlenmede midirler? Sorumlu makamdaki sayın bakan ya dayanaklarını göstererek uygulamanın doğru, iddiaların yalan olduğunu açıklamalı, ya derhal gereğini yapmalıdır."
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!