'Yatırım talebindeki iyileşme devam ediyor'
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, sıkılaştırıcı yönde olacağı belirtilen politika tedbirlerinin yılın ikinci çeyreğinden itibaren kredi kullanımı ve yurtiçi talebin artış hızını sınırlayacağını tahmin ettiklerini belirterek, ''Ancak, 'yeterli midir?' diye sorarsanız, henüz yeterli değildir. O nedenle son aldığımız kararları bu çerçevede değerlendirebilirsiniz'' dedi.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Ankara Sanayi Odasında (ASO) düzenlenen ''ASO Gündem Toplantısı''nda yaptığı konuşmada, dünya ve Türkiye ekonomisi konusunda değerlendirmelerde bulundu. Dünya ekonomilerinin içinde bulunduğu duruma bakıldığında, 2010 yılının ortalarında bazı Avrupa ülkelerinde kamu borçlarının sürdürülebilirliğine ilişkin sorunlar nedeniyle bozulan küresel risk iştahının, aradan geçen zaman zarfında daha olumlu bir seyir izlediğinin görüldüğünü kaydeden Yılmaz, fakat sorunların henüz bitmediğini, özellikle son dönemde Portekiz'de yaşanan olayların belirsizliği daha da artıran unsurlardan bir tanesi olduğunu söyledi.
Yılmaz, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan siyasi gelişmelerin de küresel ekonomi üzerinde kalıcı bir etkide bulunup bulunmayacağı konusunun belirsizliğini koruduğuna dikkati çekti. Küresel krizin zirve yaptığı dönemden bugüne kadar Türkiye'nin, risk primi benzer kredi notuna sahip ülkelerden daha olumlu bir performans izlediğini anlatan Merkez Bankası Başkanı, kredi, gayrimenkul ve emek piyasalarına bakıldığında küresel ekonomiye ilişkin belirsizliklerin henüz ortadan kalkmadığını vurguladı. Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında Türkiye'de emek piyasasının daha hızlı bir toparlanma gösterdiğini ifade eden Yılmaz, ''Bununla birlikte ülkemizde işsizlik oranlarının bir müddet daha kriz öncesi seviyelerin üzerinde seyredeceğini tahmin ediyoruz'' diye konuştu.
Petrol fiyatları
Dünyadaki enflasyon gelişmelerine bakıldığında, özellikle son dönemde petrol ve diğer emtia fiyatlarının artış eğilimine girdiğinin gözlemlendiğini kaydeden Durmuş Yılmaz, bu gelişmelerde küresel ekonomideki toparlanma kadar gelişmiş ülkelerde uygulanan parasal genişleme tedbirlerinin de büyük rol oynadığının düşünüldüğünü söyledi. Yılmaz, ''Son günlerde özellikle ham petrol fiyatlarında yaşanan hızlı yükselişin kalıcı olup olmaması, önümüzdeki dönemde küresel ekonominin gideceği yön konusunda belirleyici olacaktır. Dolayısıyla şu anda içinden geçmekte olduğumuz ve uluslararası emtia fiyatlarını da etkileyen faktörlerin ne kadar kalıcı olmadığı son derece önem arz ediyor'' dedi.
Türkiye ekonomisi
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, mevcut veriler ışığında 2010 yılı büyüme hızının Orta Vadeli Program hedefinin oldukça üzerinde gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini, yani yüzde 8-9 arasında bir büyüme beklendiğini söyledi. Türkiye'de 2010 yılının ikinci çeyreğinden sonra, kriz öncesi seviyelerin üzerine çıkılmaya başlandığını anlatan Yılmaz, şu ana kadar ortaya konulan ekonomik performansın, büyümenin motorunun da yurt içi talep olduğunu ortaya koyduğuna dikkati çekti.
Üretim göstergelerine bakıldığında Aralık ayında sanayi üretim endeksinde aylık ve çeyreklik bazlı yüksek oranlı artışlar gözlendiğine işaret eden Merkez Bankası Başkanı, bununla birlikte imalat sanayi kapasite kullanım oranının hala kriz öncesi seviyesinin altında olduğunu ifade etti. Yılmaz, ileriye yönelik olarak sipariş eğilimlerine bakıldığında, iç talepteki artışın desteğiyle iktisadi faaliyetlerin güçlenmeye devam ettiğini, dış talebin ise bir miktar hızlanmakla birlikte zayıf seyrini sürdürdüğünü bildirdi.
Son alınan kararların nedeni
Sıkılaştırıcı yönde olacağı belirtilen politika tedbirlerinin yılın ikinci çeyreğinden itibaren kredi kullanımı ve yurtiçi talebin artış hızını sınırlayacağını tahmin ettiklerini belirten Yılmaz, şöyle konuştu: ''Tüketici kredileri, otomobil satışları gibi tüketim talebine ilişkin göstergelerde gözlenen yavaşlama eğilimi bu öngörüyü doğrular niteliktedir. Ancak 'yeterli midir?' diye sorarsanız, henüz yeterli değildir. O nedenle son aldığımız kararları bu çerçevede değerlendirebilirsiniz. Yatırım talebindeki iyileşme devam ediyor. Ancak yatırım talebi yine 2008'in birinci çeyreğini 100 olarak aldığımızda hala kriz öncesi seviyelerin altında. En son geldiği nokta 89,9 ve son zamanlarda yatırım harcamalarındaki artış yüzde 34-35 seviyelerine gelmiş durumda, ancak bu hala bizim gibi ülkelerde kriz seviyesinin altında.''
'Gerçekten ekonomimizde büyüme var'
Yılmaz, istihdam koşullarındaki iyileşmenin devam ettiğini, ancak işsizlik oranlarının halen yüksek seviyesini sürdürdüğünü söyledi. İstihdamdaki gelişmelerin Merkez Bankası'nın, ''3. çeyrekte tarım dışı istihdamda yaşanan duraklamanın geçici olduğu ve yılın sonuna doğru tarım dışı istihdam artışının tekrar başlayacağı'' yönündeki öngörüsünü doğrular nitelikte gerçekleştiğine dikkati çeken Yılmaz, nitekim güçlü üretim artışlarına paralel olarak sanayi istihdamının da son çeyrekte belirgin bir artış kaydettiğini söyledi ve ''öncü göstergeler tarım dışı istihdamın önümüzdeki dönemde artmaya devam edeceğine işaret etmektedir'' dedi.
İşsizlik oranlarının bir müddet daha kriz öncesi düzeyinin üzerinde seyredeceği ve birim iş gücü maliyetindeki artışı sınırlamaya devam edeceğini tahmin ettiklerini ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti: ''Kayıt dışı ve kayıt içi istihdama baktığımızda 2006 Ekim ayından bu yana, son 4 senelik dönemde kayıt dışı ücretli istihdam yaklaşık 200 bin kişi azalırken, kayıtlı istihdamın 2 milyon kişiden fazla artması ekonominin istihdam yaratma kapasitesinin kalitesini gösteriyor. Gerçekten ekonomimizde büyüme var. Bu büyüme belki çok fazla istihdam yaratmıyor ama kriz dönemlerinin özelliği bu. Kriz dönemlerinin arkasında iş adamlarımız daha dikkatli oluyorlar, ihtiyatlı davranıyorlar ve verimlilik artışları oluyor. Bizde de yaşanan bu, dünyada da yaşanan bu. Kriz sırasında duraksayan bu eğilim, ekonominin toparlanma sürecine girmesiyle birlikte tekrar ortaya çıkmış. Ücretli ve yevmiyeli çalışanlar içinde kayıtlı istihdam oranı artmaya devam ederken, kayıt dışı istihdam yatay bir seyir izlemiştir.''
'İş-kur'a kayıtlı açık iş oranı kriz öncesi seviyesine ulaştı'
Öncü göstergelerin sanayi sektöründeki istihdamın üretim gelişmelerine paralel olarak artışının sürdüğüne işaret ettiğini belirten Yılmaz, bununla birlikte dış talepteki toparlanmanın gücüne ilişkin belirsizliklerin sanayi istihdamı üzerinde sınırlayıcı bir unsur olmaya devam ettiğini söyledi. Yılmaz, işsizlik sigortasına yapılan başvuruların düşük seviyesini koruduğu, İş-Kur'a kayıtlı açık iş oranının kriz öncesi seviyesine ulaştığının görüldüğünü kaydederek, hane halkının iş bulma olanaklarına ilişkin beklentilerinde kademeli artış devam ederken, işsizlik sigortasına yapılan başvuruların da kriz öncesi eğilimine geri döndüğüne dikkati çekti.
Merkez Bankası'nın aldığı kararlar
Yılmaz, bugün artık kredi genişlemesinden şikayetçi olunduğunu, ekonominin orta ve uzun vadede sağlığını koruması için kredi genişlemesinin sürdürülebilir bir çerçevede gelişmesi gerektiğini söylediklerinin altını çizdi. Bugün itibariyle kredi hacmindeki genişlemenin ekonominin büyüklüğüne kıyasla kriz öncesi seviyesinin üzerinde seyrettiğini söyleyen Yılmaz, şunları kaydetti: ''Kredi hacmindeki bir yıldan diğer bir yıla artışa baktığımızda milli gelire oranı eğer düşükse, oranın çok büyük olması çok önemli olmayabilir ama asıl bakılması gereken milli gelirle kıyaslanması. Dolayısıyla bugün bizim geldiğimiz nokta itibariyle milli gelirimizin yüzde 12'sine yakın bir kredi hacmi söz konusu. Kredi hacmine baktığımızda artış hala belki 2008 seviyesinin altında olabilir ama milli gelire oranına baktığımızda artışın oranı daha yüksek. Dolayısıyla Merkez Bankası olarak bu konuda dikkatli olmamız gerekir diye düşünüyoruz. Yeni açılan kredi miktarında geçmiş yıllar ortalamasına kıyasla ortaya çıkan yukarı yönlü sapma alınan tedbirler neticesinde azalma eğilimine girmiştir. Merkez Bankası'nın Kasım ayından bu yana aldığı tedbirlerin yılın 2. çeyreğinden itibaren krediler ve iç talep üzerinde etkili olmaya başlayacağı beklense de finansal istikrara ilişkin riskleri azaltmak için zorunlu karşılıklarda bir miktar daha artışa ihtiyaç duyulduğu değerlendirilmiştir ve bu konuda tedbirler alındı. Kredi maliyetlerine baktığımızda kredi faizlerinde önemli bir değişiklik gözlemlemiyoruz. Tabii bu son aldığımız karardan önceki durumu gösteriyor. Önümüzdeki günlerde bunun farklılaştığını göreceğiz. Bu durumun para politikasına ilişkin alınan son kararların, daha ziyade likidite kanalı üzerinden etkili olduğuna ve BDDK'nın yeni düzenlemeleri doğrultusunda bankaların kredi standartlarını sıkılaştırmaya başladıklarına işaret etmektedir. Son aldığımız tedbirler her zaman olduğu gibi etkisini gösterecektir. Bu, bir miktar kanalı üzerinde, kredi verilebilir toplam miktarı üzerinden onu daraltıcı etki yapacaktır ve bir de maliyetler üzerinden. Bizim üzerinde durduğumuz asıl etki kredi verilebilir toplam miktarı etkilemesi yönünden. Ama demek değil ki fiyatlar da etkilenmeyecek.''
'Son 2 günde TL'de değerlenme oldu'
Kriz döneminde ekonomik aktivitedeki yavaşlamaya paralel olarak işadamı, sanayici ve tüccarın yazdığı çeklerle ilgili sıkıntıya düştüğünü anımsatan Yılmaz, artan ekonomik aktivite ve sanayici ile işadamının göreceli olarak daha iyi olması sonucunda karşılıksız çek sayısında gerek miktar gerek adet olarak bir düşme söz konusu olduğunu söyledi.
Yılmaz, önümüzdeki dönemde iktisadi temelleri sağlam ve yüksek büyüme potansiyeline sahip ülkelerin para birimlerinin daha istikrarlı performans göstereceğini düşündüklerini, Türkiye'nin de bu grup ülkelerin başında yer aldığını ifade ederek, ''Son dönemde özellikle son aldığımız para politikası kararlarıyla, para politikası sıkılaştırıcı olduğu için bunun sıkılaştırıcı etkisi nedeniyle son 2 günde TL'de bir miktar değerlenme oldu'' diye konuştu.
Cari açık
Yılmaz, cari açığın arttığını belirterek, ''Cari açığın sürdürülebilir olması lazım. OVP'de öngörülen cari açık seviyesinin gerçekleştirilebilmesi için kredi genişlemesinin yüzde 25 civarında olması gerektiğini söylemiştik. Bu bir hedef değildi, bir sınır da değildi ama bir egzersizdi. Cari açığın sürdürülebilir olması için yüzde 25'ler civarında kredi büyümesinin ülkemiz ekonomisi için uygun olacağını söyledik. Ama bu kontrol edilmesi gereken bir hedef değil, bu bir egzersizdi'' dedi.
Yılmaz, soruları yanıtladı
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, katıldığı Ankara Sanayi Odası Gündem Toplantısının ardından soruları yanıtladı. Yılmaz, bir gazetecinin ''Daha önce yaşınızın mahkeme kararıyla düzeltildiğinden söz ettiniz. Sözünü ettiğiniz mahkeme kararıyla düzeltilen yaşınız yeniden atanmanız noktasında sorun teşkil etmeyen bir seviyede mi'' şeklindeki sorusuna karşılık, ''Benim bu konuda söyleyeceğim sadece şu; deniliyor ki; görevler istenmez görevler verilir. Eğer buysa ben görev talepkarı değilim. Bu yaş olayı 51 yıl önce olan bir olay'' yanıtını verdi.
Durmuş Yılmaz, 18 Nisan'da görev süresinin dolduğu belirtilerek, ''son bir gelişme var mı? emekli mi olacaksınız yoksa devam mı edeceksiniz'' sorusuna cevaben de ''Bu dakika itibariyle benim bildiğim 18 Nisanda benim sürem doluyor ve ben o gün arkadaşlarımın elini sıkıp bankadan ayrılacağım. Bende yeni bir bilgi yok'' dedi. Merkez Bankası Başkanı, siyasete atılmayı düşünüp düşünmediğinin sorulmasına karşılık da siyasete atılması için istifa etmesi gerektiğine işaret etti ve ''o dönem geçtiğine göre siyasette değilim'' dedi.
''Daha sonra siyasete girmeyi düşünüyor musunuz'' sorusuna da Yılmaz, kendisine ''sen siyaset yapabilir misin'' diye sorduğunda cevabının yüzde yüz ''evet'' olmadığını söyledi.
Bir gazetecinin Para Politikası Kurulu'nun toplandığı 23 Mart tarihinin aynı zamanda doğum günü olduğunu belirterek, ''o gün pasta kestiniz mi veda kutlaması yaptınız mı?'' diye sorması üzerine de Durmuş Yılmaz, toplantıda çalışma arkadaşlarına veda ettiğini, ancak pasta kesmediklerini ifade etti. Yılmaz, toplantıdan sonraki gün ise sekreterlerinin masasına üzerinde mum bulunan bir kek bırakarak doğum gününü kutladıklarını anlattı.
Başkan Yılmaz, bir iş adamının ''kendi döneminiz için karnenizi nasıl değerlendiriyorsunuz'' şeklindeki sorusuna yanıt verirken de ''İnsanlar hayattayken değerlendirme yapmak son derece zor. Aslında doğru da bulmuyorum bunu. Ben diyorum ki (yağmur yağsın, seller aksın, derelerde kumlar sürüklensin mutlaka bir şey kalacaktır. İnsanlar geriye döndüklerinde kalana bakarak bir değerlendirme yapsın)'' dedi.
'Doğru olan kendi ulusal paramız üzerinden borçlanmak'
Durmuş Yılmaz, bir sanayicinin, 2002-2010 döneminde kamu borçlanması incelendiğinde dış borçlanmadan iç borçlanmaya dönüldüğünün görüldüğünü belirterek, ''iç borçlanmanın maliyeti ise yüksek acaba bunun nedeni dışardan kaynak bulamamamız mı? yurt dışındaki kreditörlerin istediği mali disiplinin sonuçlarından kaçmak mıdır? kur riski midir'' diye sorması üzerine de şunları söyledi: ''Birçok neden saydınız bunların hepsi geçerli olabilir ama burada asıl husus bir ülkenin kendi parasının değeri ve kendi ülke parasının muamele aracı, borçlanma aracı ve tasarruf aracı olarak kullanılması. Geçmişte bir dolarizasyon olgusu vardı. Bankalardaki mevduatın yüzde 70'e yakını yabancı para üzerindendi ve en küçük bir güven kaybında ekonomimiz tehdit altına alınıyordu. Dolayısıyla doğru olan politika kendi ulusal paramız üzerinden borçlanmayı sağlamak ve makro dengeleri o şekilde sağlamak ki enflasyonu kontrol altına almak ve buna paralel olarak faiz oranlarını aşağı çekmek. Türkiye'nin bugün itibariyle yaptığı budur. Doğru olan da budur ve burada da son derece başarılı olmuştur. Buradan geri adım atılmamalıdır.''
PPK'de alınan kararlar
Yılmaz, Para Politikası Kurulu'nda faiz oranlarına ve zorunlu karşılık oranlarına ilişkin alınan kararlara ilişkin Bankalar Birliği'nin değerlendirmeleriyle ilgili yorumunun sorulmasına karşılık olarak da Bankalar Birliği Genel Sekreterinin demecini okuduğunu, değerlendirmelerinde kendi açısından haklı olabileceğini söyledi. Aldıkları kararların elbette bankacılık sektörü üzerinde etkilerinin olacağını, zaten bu kararların belli sonuçları elde etmek üzere alındığını dile getiren Yılmaz, ''Ama kararlarımızın bankalar üzerine etkisinin (vergi olarak) nitelendirilmesi sayın genel sekreterin takdirindedir. Kararlarımızın bankacılık sistemi üzerinde etkisi olmayacaksa neden alalım? Ortaya koyduğumuz hedefe ulaşmak için bir adım attık'' dedi.
Önceki tedbirlerin yeterli gelmemesi üzerine bu yeni kararların alındığı şeklindeki yorumu değerlendirirken de Yılmaz, reel olarak baktıklarında kredilerde bir yavaşlama olduğunu ama bunun nominal olarak yeterli olmadığını gördüklerini ifade etti. Finansal istikrar ve fiyat istikrarı açısından bir sıkılaştırmaya ihtiyaç olduğunu düşündükleri, orta ve uzun vadede ülke çıkarları bunu gerektirdiği için söz konusu kararları aldıklarını anlatan Yılmaz, ''Artık dur-kalk olmaması lazım. O nedenle bu kararı aldık. Finansal istikrarla ilgili olarak başka kurumların da yapabilecekleri var. Hazinenin, hükümetin yapabileceği şeyler var. Eğer bu tedbirler de yeterli olmazsa ki biz yeterli olacağını düşünüyoruz biraz bekleyelim oralardan da destek gelmesi, tedbirler alınması gerektiğini düşünüyoruz'' diye konuştu.
Kararların istihdam üzerindeki olası etkileri
Durmuş Yılmaz, ''alınan kararlar neticesinde kredi almak zorlaşacak sermayeye ulaşamayan firmalar da küçülecek ve bu işsizliği artıracak bununla ilgili bir önlem aldınız mı'' şeklindeki soruya cevaben de şunları kaydetti: ''Biz selektif, seçici, kredi daraltıcı politika uygulamıyoruz. Genel olarak oranları tespit ediyoruz. Buna reel sektöre verilen krediler de dahil, tüketici kredileri, kredi kartları da dahil ama bizim açımızdan özlenen; özellikle tüketici kredilerindeki yavaşlama nispi olarak reel sektöre verilen kredilere göre daha etkin olursa bu tercih edilebilir bir durum ama bizim böyle bir selektif kredi politika amacımız yok. Genel oranları belirledik, burada tüketiciler de sanayiciler de iş adamları da bu kredi havuzundan kredi talep edecekler. Kredi maliyeti elbette yükselecek. Biz zaten kredi hacminin daralması için bu kararı alıyoruz. Dolayısıyla siz biraz daha fazla maliyet ödeyerek kredi talep edeceksiniz ya da kredi talep etmekten vazgeçeceksiniz ama (üretmeyin) demiyorum siz almaya devam edin...''
Başkan Yılmaz, petrol fiyatlarının geldiği seviyenin ne ölçüde bir risk olduğuna ilişkin soruyu yanıtlarken de Ocak ayı Enflasyon Raporunda ithalat fiyatlarındaki artışı yüzde 8'ler seviyesinden yüzde 10,9'a revize ettiklerini hatırlattı. Bugün itibariyle bu rakamın geldiği yerin 10,9'un da üzerinde olduğuna işaret eden Yılmaz, Kuzey Afrika'daki olaylar ve Japonya'daki doğal afetin kısa vadedeki etkisinin ekonomik aktivitenin yavaşlaması, petrol talebinin azalması şeklinde olabileceğini, fakat Japonya çok hızlı toparlanmaya başlarsa da tekrar emtia fiyatlarında artışın söz konusu olacağını, dolayısıyla iki yönlü bir belirsizliğin söz konusu olduğunu ve bunu yakından takip ettiklerini söyledi.
'Dünyada yeni bir oluşum söz konusu'
Merkez Bankası Başkanı ''Hazine'nin de tedbirlere destek olması gerektiğini söylediniz. BDDK'nın ve Hazine'nin ne gibi tedbirler alması gerekir? Bankaların Merkez Bankasından borçlanmasında bir limit olması gerekir mi'' sorusuna da bankanın her gün sabah piyasadaki likidite ve faiz oranlarının gitmesi gerektiği yönü dikkate alarak piyasaya likidite verdiğini ve bu uygulamanın süreceğini söyledi. ''Orada bir limit söz konusu değil bu günün koşullarına göre azalıp çoğalabilir'' diyen Yılmaz, kendisinin ''şu kurum bunu, bu kurum şunu yapsın'' demediğini yapılacakların belli olduğunu dile getirdi.
Avrupa'da bir risk birimi kurulduğunu ve başına da Avrupa Merkez Bankası Başkanının getirildiğine dikkat çeken Yılmaz, bu kurumun finansal istikrardan sorumlu olduğunu ve bunun altında da ulusal gözetim ve denetim otoritelerinden oluşan 3 kurum daha bulunduğunu anlattı. İngiltere'de de Merkez Bankası nezdinde bir bakıma para politikası kuruluna benzeyen bir kurul oluşturulduğunu belirten Yılmaz, bu kurulun da finansal istikrardan sorumlu olduğunu ifade etti. ''Yani dünyada yepyeni bir oluşum söz konusu'' diyen Yılmaz, finansal istikrarla fiyat istikrarının biri diğerini tamamlayan, biri diğerinin alternatifi olmayan iki önemli ve gerekli olgu olduğunu, şu anda birçok ülkenin bu ikisini birlikte sağlayacak kurumsal düzenlemeler üzerinde düşündüğünü söyledi.
'Öyle ideal dünya yok'
Yılmaz, büyümenin en yüksek düzeyde olduğu, cari açığın bulunmadığı, kurun ihracatı destekleyecek şekilde olduğu, kamu borç yükünün sürdürülebilir olduğu, bütçe açığının, işsizliğin olmadığı bir ülkenin istendiğini ama bunun mümkün olmadığını belirten Yılmaz, ''Keşke böyle bir dünya olsa. Böyle bir dünya yok'' dedi. Bir takım tercihler yapılması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, ''İthalatınız artıyor, ithalattan alınan vergi artıyor, kamu gelirleriniz artıyor, borç-milli gelir oranının, faiz dışı fazla oranı düzeldiği, bunun üzerine kamu maliyeniz de para politikanız da düzgün olduğu, enflasyon da kontrol altında olduğu için iki defa reyting artışı alıyorsunuz. Geldiğimiz noktada (cari açık var o zaman tedbir almamız lazım) diyoruz bir taşı oynattığınız zaman A noktasından B noktasına yatay bir geçiş yok. Bir taşı oynattığınız zaman birden fazla değişkeni oynatıyorsunuz. Onun için de zaten demokrasi var, tercihler var. Millet de bu tercihleri seçimlerde belirliyor. Dolayısıyla ekonomik karar alıcılarının ekonomi yöneticilerinin karar oyun alınını da bu belirliyor. Her şeyin hepsini alalım ama maalesef bu mümkün değil böyle ideal bir dünya yok'' dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'