Yazacak cesaretin var mı?

Türkiye'de 45 gazeteci ve basın çalışanı cezaevinde, üstelik çoğu tutuksuz yargılanıyor. Pek çok sivil toplum kuruluşu, bu gazeteciler için kampanyalar başlattı. Anayasa, Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Yasası'nda değişiklik istiyorlar.

Yazacak cesaretin var mı?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 04.07.2010 - 07:31

Bir haberin bedeli nedir? Yanıt, tahmin bile edemeyeceğiniz kadar ağır olabilir. Mesela, 166 yıl 6 aya ne dersiniz? Gazeteci Vedat Kurşun’a verilen ceza işte bu. Üstelik bu da iyileştirilmiş hali! Savcı, Türkiye’de günlük ve Kürtçe yayın yapan tek gazete olan Azadiya Welat gazetesi eski yazıişleri müdürü Vedat Kurşun için 525 yıl hapis cezası talep ediyor, mahkemenin insafıyla bu ceza 166 yıl 6 aya düşürülüyor. Kurşun’un suçu büyük, “Basın yolu ile örgüt adına eylem talimatı vermek” ve “PKK örgütü propagandası yapmak”. O, yaptığı haberler yüzünden yargılanan tek gazeteci de değil, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın açıklamasına göre Türkiye’de cezaevlerinde 45 gazeteci ve basın çalışanı bulunuyor. Çoğu henüz haklarında bir hüküm verilmeden tutuklu olarak yargılanıyor. Her geçen ay aralarına yeni gazeteciler de ekleniyor. Üstelik içlerinde ölümcül hastalığına rağmen tutulanlar da var. Odak dergisi sahibi ve yazıişleri müdürü Erol Zavar, bunlardan biri. Mesane kanseri, dışarıda tedavi edilmesinin zorunluluğuna rağmen 2001’den beri tutuklu... Mart 2007’de safra kesesi alınıyor Zavar’ın. Hâlâ kanama ve ağrıları devam ediyor. Daha önce geçirdiği tüberküloz, gözaltı sırasında gördüğü işkenceler ile dizlerinde oluşan menüsküs de hayatını iyice zorlaştırıyor.

Vedat Kurşun da, hapishanede Hepatit B hastalığına yakalanıyor ve hapishane koşullarında tedavisi mümkün değil...

Gözaltına alındıktan ya da bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan 17 gazetecinin de hâlâ hapis istemiyle açılan davaları sürüyor. Hepsi bu kadar da değil. Gazetecilerle ilgili olarak 700’den fazla ceza ve tazminat davası mahkemelerde görülüyor. Gerekçeler malum: Türk Ceza Kanunu’nun “gizliliğin ihlali” başlıklı 285’inci maddesi, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” başlıklı 288’inci maddesi ve Terörle Mücadele Kanunu’nun “terör örgütü propagandası yapmak” başlıklı 7’nci maddesi.

Gazeteci Hrant Dink’in sokak ortasında katledilmesi, Yürüyüş dergisi dağıtımcısı Engin Çeber’in işkenceyle öldürülmesi düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskıların daha ne kadar ağırlaşabileceğinin de göstergesi aslında. Gazetecilere yönelik bu baskılar yeni de değil, Marko Paşa’nın sahibi ve yazarı Sabahattin Ali’nin baskılar yüzünden yurtdışına kaçma girişimi sırasında kaybedilip, 2.5 ay sonra, 16 Haziran 1948’de öldürülmüş olarak bulunması, 90’larda Doğu’da Ferhat Tepe, Nazım Babaoğlu, İsmail Ağay ve Seyfettin Tepe’nin gözaltında kaybedilmesi, 96’da İstanbul'da Metin Göktepe’nin polislerce döverek öldürülmesi hâlâ akıllarda.

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu sözcüsü Necati Abay, hapishanedeki gazetecelerin 37’sinin sosyalist ve Kürt basın çalışanları olduğunu söylüyor.

Gazetecilere yönelik saldırılar, halkın haber alma özgürlüğünü de engelliyor. TMY, 301 vb. yasal düzenlemeler, antidemokratik fiili uygulamalar otosansürü koşullandırıyor. Pek çok yayın organının kapatılması, internet sitelerine erişimin engellenmesi de cabası.

11 basın meslek örgütünün oluşturduğu G 9 Platformu da bütün bu baskılardan endişeli; cezaevindeki bütün gazetecilerin tahliyesini istiyor. Bunun için “Gazetecilere Özgürlük” imza kampanyası başlattılar. Başta anayasa, Ceza Kanunu (TCK) ve Terörle Mücadele Yasası (TMY) olmak üzere basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan tüm düzenlemelerin kaldırılması da talepleri arasında.

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları çerçevesinde, insanlığın evrensel kabul görmüş değerlerini, temel insan haklarını, demokratik hukuk devleti ilkelerini dikkate aldığında Türkiye’de gerçek anlamda basın ve ifade özgürlüğü yok” diyorlar, “Türkiye’nin demokratik dünyadan kopmasına yol açabilecek bu tehlikeli gidişattan kurtulabilmek için hükümeti ve parlamentoyu ilgili yasalarda köklü değişiklikler yapmak üzere derhal harekete geçmeye çağırıyoruz”.

Bu çağrılarında yalnız değiller. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun (FIJ) İspanya’nın Cadiz kentinde yapılan Dünya Kongresi’nde de, Türkiye’deki cezaevlerinde tutuklu olan gazetecilerin serbest bırakılmasına ilişkin kampanyanın desteklenmesi kararı alındı. Çünkü “Özgür gazeteci varsa, özgür toplum vardır”! l


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler