Yeni dünyanın Embry o’su
Kurulduğu günden bu yana içinden sayısız müzisyenin geçtiği bir kolektif haline dönüşmüş Embryo, Borusan Müzik Evi’nde müzikseverlerle buluştu.
Cuma akşamının kalabalığı karınca sürüsü gibi kıpraşıyor İstiklal Caddesi’nde; yakalar kalkmış, omuzlar yukarı çekilmiş, boyunlar içeri gömülmüş. Borusan’ın önünde de fazla bekleşen yok. Bunda aniden bastıran akşam soğuğunun olduğu kadar, konserin başlama saatinin çatmış olmasının da rolü var. İlk kez 1977 yılında gelmişti Alman topluluk Embryo. Pek tanımıyorlardı, doğuya yapacakları bir yolculuk için önce İstanbul’a uğramış, Seyyal Taner ile Açık Hava’da sahne almışlardı. Bir sonraki gün Ankara konserine çıkamamışlardı, çünkü AST’yi faşistler bombalamıştı. İkinci gelişleri 1998 yılında olmuş, Roxy’de Okay Temiz ile çalmışlardı.
Üçüncü kez 2000 yılında Babylon’a gelmişler; 17 Mayıs akşamı yapılan konser, Galatasaray’ın Kopenhag’da Arsenal ile oynadığı UEFA Kupası’na denk gelmişti. Bu dördüncü ziyaretleri, ancak artık topluluğun orijinal kadrosundan kimse yok. Kurulduğu günden bu yana içinden sayısız müzisyenin geçtiği bir kolektif haline dönüşmüş Embryo. Kurucu üye Christian Burchardt üç ay evvel vefat etmiş, boşluğunu mirası omuzlayan (daha önce geldiklerinde minicikti) kızı Marca doldurmuş. Embryo’dan evvel sahne alan Viyanalı üçlü Radian, loop’lara dayalı, deneysel ve karanlık bir topluluk. Seyirciden bilhassa -trampetin üzerine bir kampana yerleştirerek çalan- Martin Brandlmayr isimli davulcunun performansıyla tam not alıyor. 49 yıl önce Münih’te kurulan Embryo, şimdi genç müzisyenlerden mütevelli. 2016 yılında çıkan “It Do” albümünde yer alan “Hallo Didac” ile açtıkları konserde, eski parça çalmadılar. Belli ki bir devir kapanmış, şimdi yeni bir sayfa açmaya çalışıyorlar. Ama topluluğun caz ve rock temelli müziği, yerel müzisyenlerle yapılan oturumlardan süzülen etnik havalar devam ediyor. Sona doğru Batum havasına bağlanan, içinde uzun doğaçlamaların yer aldığı “Karadeniz”de eski dost Okay Temiz yine onlarla sahne alıyor.
En çok melodi ve solo çalan kişi trompetçi Sascha Lüer, sonra da babasının vibrafonu ve piyano arasında seğirterek çalan, bir kere de trombon üfleyen Marca. Gitarcı Louis Bankavs ha var, ha yok; birkaç vızıldama dışında pek duyamıyoruz. Bizi yukarılardan bir yerlerden izleyen Apaçi Ayhan, aramızda olsa bu durumdan mutlak yakınırdı. Topu topu 80 kişiyiz; o vakitler genç olan, eski konserleri izlemiş bir ya da iki kişi var içeride. Birkaç müzisyen, çoğunluk müzik okullarında öğrenci, bir avuç da müzik manyağı... Prog-Türk’ün ağır abi ekibi, üst katın cam duvarına yaslanmış profesör bakışıyla izliyor. Toplulukta basçı Maasl Maier ile davulcu Jakob Thun kusursuz görev adamları; İrlanda buzukisi çalan Didac Ruiz ise gerçek bir renk. Parçalar çok uzun ve özgür doğaçlama pasajlarla dolu. Mal Waldron bestesi “Maroc Mix”, yine son albümden “Gleis Drei” derken, konser yaklaşık 35 kişi ile tamamlandığında, kalanlar Marca’nın elinden imzalı bir plak ya da CD almak için barın solundaki masaya seğirtiyor. (muratbeser@muratbeser. com)
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği