Zamane Darbecisi
Bu ağır çekim darbe bir garip despotluk türü yarattı ki bazı kaynaklarda buna “Anadolu tarzı despotluk” diyorlar. Ortadoğu’da ise başka bir adı var. Belki bu topraklarda yaşayan ancak hâlâ bundan habersiz olanlara anlatmak gerekiyor olanları, olacakları...
Toplumun, darbecilerin tankı, topuyla da, yargısının kamçısı, polisinin copu ile de terbiye edilmesi neticede bir darbedir. Ve bugün yaşadığımız toplumu soluksuz bırakan sivil darbe bütün darbeler gibi korku iklimi yaratıyor ve vuruyor da vuruyor. Kendi enstrümanlarını oluşturmuş. Yargıyı kullanmaya devam ediyor. Biber gazı ve cop alımlarına hız veriyor. Medyadaki beslemeleri aracılığı ile çoklu uyuşturma ayinleri düzenliyor.
Son referandum süreci darbenin önemli kilometre taşlarındandı. O zaman söylemiştik diktatörlüğe giden yolun taşları döşeniyor, demokrasi gemisine bindiğini zannedenler gemiden ilk atılanlar olacak demiştik. Öyle de oluyor; darbe, destekçilerini yemeye başladı bile...
Zamane darbecileri
“Türkiye’de darbe geleneği bitti” diyenler yanılıyor ya da bizzat kendileri darbeci de ondan öyle söylüyor. Çünkü bugün darbenin tam da göbeğindeyiz, bu darbe demokrasiye karşı...
Darbeciler yine dış destekli ve kendi anayasasını hazırlamaya da çok hevesli. Eskiler daha aceleciydi, bunlar biraz daha temkinli ve kurnaz. Zamane darbecileri “kanlı mı kansız mı” ikilemini çözmüş, daha hesapçı. Güya muhalefetle uzlaşmaya da teşne. Ama fırsat buldukça kurdukları anayasa masasını sallamaktan da çekinmiyor. Yarattığım yargıya dokundurtmam diyor, sallıyor; başkanlık sistemi diyor, sallıyor. Sallıyor ki, muhalefet dökülsün. Sallıyor ki “Bize (b) planından başka yol kalmadı” diyebilsin. Ama biz biliyoruz ki, bu topraklarda başkanlık sistemi istemek aslında “Halifelik istiyorum” demenin kibarcasıdır, her şeyi yöneten kadir-i mutlaka öykünme, “Obama’dan neyim eksik” sığlığı, “Ya Özal gibi başbakanlığı özlersem” kaygısıdır.
Bunlar, bize bir özgürlük anayasası yapacaklarmış ha! Tutuklu milletvekilleri utancının silinmediği, MİT yasası ile sır küpünün korunduğu, 4+4+4 faciasının tekme tokat geçirildiği bir çatıda muhalefeti kale alacaklarmış öyle mi!
Kaldı ki, en mükemmel anayasayı yapmak bile onları günahlarından arındırmayacaktır, çünkü bu bapta günahları o kadar çok ki... Mevcut anayasanın en demokratik hükümlerine dahi uyma derdi olmayanlar, kendi koydukları anayasa hükümlerini boş bidon gibi işlevsiz kılanlar bize anayasa yapacaklarmış!
Anayasada yazılı ama, bu ülkede demokratik hukuk devleti var mı, ifade ve basın özgür mü, kadın erkek eşit mi, uluslararası sözleşmeler yasaların üzerinde mi söyler misiniz? Uygulamak istemediği her anayasa hükmünü donuk bir dolgu malzemesine çeviren zihniyete bir sorun. 10 yıldır bizi darbe yasaları ile yöneten zihniyet anayasa yapsa ne olur yapmasa ne olur...
Kadınla erkeğin eşit olmadığına inanan, “fişlemeye son” nutukları ile anayasa değiştirdikten hemen sonra yargıç ve savcı adaylarını fişlediğini söyleyen, kadına pozitif ayrımcılık getirdikten sonra ölü kadın bedenlerini manşetlere taşıyan, tutuklu gazetecilerin aslında gazeteci değil ırz düşmanı, milletvekillerinin ise terörist olduğundan dem vuran zihniyete bir sorun.
Hoş, tecavüz mağduru kadını tecavüzcüsü ile baş göz etmeye hevesli bir HSYK ile bize adalet dağıtacaklarını söyleyenler de bunlar değil miydi? Ama bu tıpkı Amerika’nın Irak’a adalet getirmesi gibi bir şey oldu. Heyhat uyduruk balkon konuşmaları ile “yetmez ama evet”çileri tavlayanlar bugün sesini çıkartan üniversiteli kızları saçlarından sürüklüyor, ama ses yok. “Yetmez ama evet”çiler!..
Sesinizi duyamıyorum. Nerede beklediğiniz ifade, düşünce, örgütlenme özgürlüğü, tartışma ortamı, bağımsız yargı, grevli-toplusözleşme hakkı, farklı felsefi ve dinsel inançlara saygı?
Dil sürçmesi(!) ile anayasada tek din olsun diyenler bile var. Salt kendi yaşam biçimi ve tüketim yöntemlerini dayatmak için bir kimliği, felsefeyi silmenin ve demokrasiyi deforme etmenin, baskının her aracını kullandılar, sizi de kullandılar farkında mısınız?
Kızlara bakışını “Kadın mıdır kız mıdır” söylemiyle taçlandırdıktan sonra evlenme yaşıyla ilgili baklayı da ağzından çıkartan Başbakan, kızların doğurganlık yaşına gelir gelmez evlenmesini sağlamak için 4+4+4 yetmezmiş gibi liselerde evlenme yasağını kaldırmak istiyor.
Çocuk gelin isteğini üçten beşe çıkardığı çocuk sayısı ile meydanlarda bağırarak tescilliyor. -Bir parantez açıp, sadece iki insanın vereceği dünyaya çocuk getirip getirmeme kararına bu kadar uluorta/kabaca müdahaleyi çirkin ve mahreme saygısızlık olarak nitelendirdiğimi belirtiyorum- Kızları evlendirmek ve çok çocuk sahibi yapmak için olağanüstü bir gayret içinde. Tıpkı terör sorununa kadınlar üzerinden çözüm üreten parlak fikirli hemşerisi belediye başkanı gibi. Peki bu zihniyetin fark edilebilmesi için illa Başbakan gibi telaffuz etmeli ve bu “zihniyyyet” diye uzatarak mı söylemeliyim dersiniz?
Herkese düşmanlar
Bunlar, tüm darbeciler gibi itiraza, demokratik kitleye, üniversite öğrencilerine düşman. Kendisine ram sanatçı, gazeteci seven, “Yetmez ama evet”çilerle faşist ve gerici yüzünü maskeleyen, beş vakit ezanla kendisine selam çakılmasından mutlu, mesut, ama darbeyi deşifre edecek her şeye, herkese de bir o kadar şedit ve tahammülsüz. Öylesine tahammülsüz ki, artık pusulayı şaşırmış gibi her taşın altından bir provokatör veya darbeci çıkartmaya meyilli.
Referandum sürecinde olacakları sezen YARSAV nasıl terörist ve halledilmesi gereken bir hain, biraz mahcup da olsa sesini çıkartan TÜSİAD bertaraf olması mukadder bir mihraksa bugün de neredeyse; iktidarın palyatif çabalarına karşın, hâlâ öldürülmeye, dövülmeye, aşağılanmaya devam edilen “kadınlar”, not kıran “Standart and Poor’s”, TSK’yi maaş adaletsizliği nedeniyle eleştiren “dernek”, ne idüğü belirsiz sütleri yutamayıp kusan “minikler”, terörü finanse ettiği şüphesi ile Başbakan’ın dostu Haşimi’ye kırmızı bülten çıkaran “İnterpol”... Hepsi neredeyse hükümeti yıpratmak isteyen darbeci provokatörler...
Orman kanunu
Bunlar, evrensel hukuku değil, orman kanununu kutsallaştırıyor. Gerçeği söyleyecek olanları -ki onlar Soner Yalçın’lar, Müyesser Yıldız’lar ve daha niceleridir- Silivri’ye kapatarak gerçekleri hokus pokusla yok ediyor.
Bizleri söylemeyen, yazmayan, hatta “yapmayan” robotlara dönüştürmek için kurduğu kitap yakma ustası özel yetkili mahkemeleri tepemizde dururken, darbe yasalarını kaldırmak için sunduğumuz her öneri geri çevrilir, “mazeretim var asabiyim ben” nöbetleri ile toplum kamplaştırılır, her gün biraz daha barış duygusundan uzaklaştırılırken ileri demokrasi masalı ile bunlar demokratik anayasa yapacaklar bize ha! Bu ağır çekim darbe bir garip despotluk türü yarattı ki bazı kaynaklarda buna “Anadolu tarzı despotluk” diyorlar. Ortadoğu’da ise başka bir adı var. Belki bu topraklarda yaşayan ancak hâlâ bundan habersiz olanlara anlatmak gerekiyor olanları, olacakları. Kendilerine sıra gelmeden asla anlayamayacak olanlara. Ve çok acılar çekmiş, yoksulluğun, adam yerine konulmamanın, güzelin ve canavarın da her türünü görmüş bu topraklar “yeni” despotluklarla anılmamalı. Haksızlıklara isyanına ve ifşasına yardım edilmeli. Ben bu darbenin sadece “girişim”de kalmasını istiyorum. Ve onun için yazmaya ve sadece “yapmaya” karar verdim.
Emine Ülker TARHAN CHP Ankara Milletvekili ve Grup Başkanvekili
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Edirne'de korkunç kaza