“Zelda Fitzgerald'ın Romanı”
Zelda Sayre. Bilinen adıyla, Zelda Fitzgerald. Var oluşunu F. Scott Fitzgerald’ın eşi olarak sürdürmüş, Fitzgerald’tan bağımsız ‘kendini’ arama çabası içinde, özgürlüğüne düşkün, yaratıcı bir kadın. Zelda Fitzgerald’ın Romanı, sıra dışı bir kadın Zelda Sayre’ın hikâyesini ve Scott Fitzgerald ile yaşadığı sıra dışı aşkı anlatıyor. Cem Tunçer'in yazısı...
'Zelda Fitzgerald’ın Romanı'
Zelda Sayre ve Scott Fitzgerald. 1918 yılı. Birinci Dünya Savaşı devam etmekte. Montgomery Golf Kulübü'nün yüksek tavanlı balo salonunda düzinelerce üniformalı subay. Hepsi yakında havacı ya da karacı olarak savaşa katılacak. Zelda gül rengi elbisesinin içinde. Henüz on sekizinde bile değil. Bir gazete haberinden fazlasını yazan kimseyle karşılaşmamış. Teğmen Scott Fizgerald. Yakında savaşa gönderilecek olmasına rağmen aklı bir karış havada, hayat dolu genç bir adam. Henüz hiçbir kitabı basılmamış. Scott, adını Zelda’nın Kısmeti romanından alan Zelda ile bu balo salonunda tanışmayı başarır ve Scott ile Zelda’nın hikâyesi böyle başlar: “Ben de yazarım, biliyor musunuz?”
Zelda’nın babası başhakimdir. Scott’ı üniversiteyi bitirmemiş, içkiyi fazla seven, gelecek için ümit vermeyen biri olarak görmektedir. Haksız mıdır? Pek değil. Kızına aklını başına alması gerektiğini söylese de, Zelda bu konuda babasını dinlemez Scott ile evlenmesiyle sonuçlanacak o yola girmeye karar verir; o artık Zelda Fitzgerald’tır.
SCOTT FITZGERALD’IN YEŞIL IŞIĞI
Scott, sonraları yazacağı büyük romanı Muhteşem Gatsby’de yarattığı karakter Jay gibi kendisine ait rüyaya, Daisy’sine, her gece uzaklardan baktığı o yeşil ışığa ulaşmak istemektedir; büyük bir yazar olmak, cemiyette bir masa, renkli galalar, büyük evler… Cemiyetteki masaya belki Jay gibi milyonlarla değil ama yazdıklarıyla, prestijle ulaşmak çabasındadır. Bu çaba için her şeyden feragat edebilir; buna eşi Zelda da dahildir. Başka şansı yoktur Fitzgerald’ın, o “yazar olmak için doğmuştur.” Zelda’ya hediye ettiği, Compton Mackenzie’nin Plashers Mead adlı romanında yazan ve Zelda’nın roman boyunca sık sık tekrarladığı gibi, “öyle sıra dışı keskin bir zekası var[dır] ki, şayet sonunda hiçbir şey yapamazsa gerçek bir felaket olur.”
Scott, bu yüzden hayatının merkezine kendisine ve yazarlık kariyerini koyar. Onun için önemli olan tek şey, yazdığı ve yazacağı kitaplardır ve öyküler ve senaryolar. Zelda onun için bir yükten başka bir şey değildir; ona destek olduğu sürece hiçbir sorun yoktur, fakat Zelda bir sinema yıldızı olamaz, bir yazar olamaz. Bir balerin? Hayır. Hatta çocuğuna kendi seçtiği adı bile veremez. Çocuk için çok daha iyi bir ad vardır ve Zelda bunu anlayacak düşünce yapısına sahip değildir çünkü bir yazar değildir; geriye bir ad bırakmanın ne demek olduğunu bilemez: Çocuğun adı tabii ki babasına ithafen Frances Scottie Fitzgerald olmalıdır.
Zelda kitap boyunca Scott’ın gölgesi altındaki kadın olarak resmedilir: Gerek yaptığı her şeyin Scott tarafından küçümsenmesiyle, gerek kendini her daim geri plana atıp Scott’ın yazın kariyeri için Amerika’dan Avrupa’ya hatta Afrika’ya, Paris’ten Güney Fransa’ya sürüklenmesiyle. Scott’a göre kadının kurtuluşu “evini derli toplu tutmak, kocası işten geldiğinde ona hoş görünmek, onu sevmek ve ona yardım edip yüreklendirmektedir.”
Scott Fitzgerald’ın, Zelda’yı yazınsal ve duygusal anlamda sömürdüğü hep söylenegelmiştir. Kurgularına evliliklerinden parçalar eklemesi, Zelda’nın öykülerinin zaman zaman Scott Fitzgerald adıyla basılması, hatta Scott’ın Zelda’nın günlüklerinden bölümleri karakterlerinde kullanması…
Bu yüzden Zelda Fitzgerald’ın Romanı, bir yanıyla Zelda’yı Scott’ın gölgesinden kurtarma, ona Fitzgerald’tan bağımsız bir var oluş kazandırma çabası aynı zamanda.
Zelda ve F. Scott Fitzgerald, her şeye rağmen şüphesiz caz çağının en göz alıcı çiftlerinden. Zelda’nın güzelliği ve zekâsı, Scott’ın döneminin iyi yazarlarından olması… Göz alıcı olmasalar tuhaf olurdu. Yaptıkları seyahatlerde, oturdukları masalarda, New York’ta ve Paris’te. Onlar Fitzgerald’lardır. Scott Fitzgerald tanınan bir yazardır artık, cemiyette bir yere sahiptir ve renkli galalara ve büyük evlere.
Zelda’nın hikâyesini okuyunca, birçok olaya ve kişiye de tanıklık ediyoruz kitap boyunca. Caz çağı. Resimden, müzikten, kitaptan konuşan tutkulu insanlar. Kitap, içinden D. W. Griffith, Ezra Pound, Jean Cocteau, Pablo Picasso, Gertrude Stein, ve tabii ki Ernest Hemingway gibi dönemin önemli isimlerinin geçtiği bir dönem romanı da aynı zamanda.
TABİİ Kİ HEMINGWAY
Hemingway’in Zelda’dan pek hoşlandığı söylenemez. Hemingway’in Scott ile arası ne kadar iyiyse Zelda ile o kadar kötüdür. Zelda’nın sık sık Hemingway’i “olmadığı biriymiş gibi davranmakla” ve “maço olmakla” suçladığı söylenir. İyi bir ailede yetişmiş Güneyli bir kadının, bu maço erkekten hoşlanması için pek sebep de yoktur.
Kitapta, Zelda ile Hemingway’in arasındaki gerginliğin, aralarında ilk başta gerçekleşen cinsel çekimden kaynaklandığı, Zelda’nın Hemingway’in erkekliğine hakaret ettikten sonra aralarının bozulduğu kurgulanmış. Yazar Therese Anne Fowler, konuyu araştırdığını ve böyle bir senaryoyu uygun gördüğünü söylüyor.
Hemingway ile Fitzgerald arasındaki ilişki ise homoerotik bir ilişki. Hatta Scott’ın Ernest’e aşk duyduğu ve bunun karşılıksız olmadığı da söylenebilir. Hemingway yüzünden Scott’ın Zelda ile sık sık arası açılır; Scott Hemingway’e tapmaktadır. Beat Kuşağı’ndaki Jack Kerouac ve Neal Cassady arasındaki duygusal ilişkinin, Kayıp Kuşak’ta Hemingway ve Fitzgerald arasında cereyan ettiği söylenebilir.
DÜŞÜŞ
Zelda, Fransa’da Edouard Jozan adlı Fransız bir pilotla tanışır ve ona bir süre sonra aşık olur. Scott –her zamanki gibi- romanını yazmakla uğraşmaktadır ve Zelda’ya ayıracak vakti yoktur. Zelda, Scott’a boşanmak istediğini, başkasına âşık olduğunu söyler.
Bu noktada, Fitzgerald’ın Zelda’yı eve kapattığı ve boşanmaktan vazgeçene kadar hapsettiği söylense de yazar Fowler kurgusunu, Zelda’yı ikna eden âşık Fitzgerald üzerine kurmuş. Fitzgerald o dönemde Muhteşem Gatsby üzerine çalışmaktaydı. Hem finansal sorunlar hem de kitabı ile boğuşmakta olan Fitzgerald’ı bu ilişkinin çok etkilediği söylenir. Zelda ve Scott, sonunda bunun da üstesinden gelirler. Bilinen ve bilinmesi imkansız her şeye rağmen, söylenecek tek şey belki de birbirlerini sevdikleridir; Muhteşem Gatsby basıldığında, ithaf kısmında yazan bu yüzden sürpriz değildir: “Bir kez daha, Zelda’ya.”
Zelda ve psikolojik sorunları, Scott ve alkol sorunu... Kimilerine göre Zelda bir şizofrendi, kimilerine göre bipolar, ya da borderline. Scott ve alkol sorunu ise daha bariz bir sorundu. Zelda, kimilerine göre Scott ile simgeleşmiş erkekegemen toplum yüzünden psikolojik rahatsızlıklar yaşamıştı, kimilerine göre halihazırda rahatsızdı, kimilerine göre her ikisi. Dönemin bilmemize imkan olmayan kimi olaylarını bir kenara bırakırsak, elimizde tek bir gerçek kalıyor; Scott ve Zelda’nın her şeye rağmen birbirlerinden kopamadıkları, birbirlerini sevdikleri.
F. Scott Fitzgerald 21 Aralık 1940’ta, Zelda Sayre 10 Mart 1948’de ölür. Mezar taşlarında ise tabii ki Muhteşem Gatsby vardır: "O ümitledir ki şimdi sefer etmekteyiz, biz o akıntıya karşı giden tekneler, durmadan geriye, geçmişe çarpılıp atılsak da ne gam..."
Zelda Fitzgerald'ın Romanı/ Therese Anne Fowler/ Çeviren: Omca Korugan/ Doğan Kitap/ 448 s.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza