Bir mor tebeşirim olsaydı… Emek Yurdakul’un yazısı...
Can Çocuk, yetişkinlikle törpülenen zihinlerimize, dikkati çeken ve hayal gücünün sınırlılığını sorgulatan çeviri bir seriyle sesleniyor. Yirminin üzerinde kitabı, yazmış veya resimlemiş Crockett Johnson’ın “Harold” serisi, 1983’te eşi Ruth Krauss tarafından yenilenmiş şekliyle okurla buluşmaya devam ediyor.
Zihninizden geçenleri “can”landırabileceğiniz mor bir tebeşiriniz olsaydı, siz neler çizerdiniz?
Uzaklaşmak istediğiniz ortamdan gizlice kaçmak için bir kapı, çocuk büyütenler için her öğün yemek, gürültüde ihtiyaç duyulan kulaklık, kaçırdığımız otobüs, yanımıza almayı unuttuğumuz bir belge, marketten alınacaklar, onarılacak su borularının sağlam hali, patlamış ampulün yenisi…
Liste uzadıkça gülmeye başlasak da, Harold’ınki gibi mor bir tebeşirimiz olsaydı yetişkinler evreninde, öncelikle çizeceklerimiz yaşamı kolaylamak üzerinden şekillenirdi.
Crockett Johnson’ın serisininn ilki Harold ve Mor Tebeşir, bu ikiliyle tanışma kitabımız. İstediği yerlere bir tebeşirle nasıl ulaştığını gülümseyerek okuyoruz. Kitabın sıcak dili, bizi içerde tutuyor. Metin de resimler de eksiltme açısından son derece başarılı.
Bu kadar az sözcük ve yalın çizimle ilk kitap bittiğinde Harold’ı tanıyoruz. Nazik, özgüvenli, eğlenceli ve meraklı bir bebek var karşımızda. Arada sırada başına iş açıyor; neyse ki korkuya kapılmadan çıkıyor işin içinden. Kaygılanmıyor çünkü o bir bebek. Tüm macera da bu noktadan açılıyor…
Desen CROCKETT JOHNSON
CAM TAVANA ÇARPAN HAYAL GÜCÜMÜZ
Harold’ın dünyasında şöyle işliyor süreç: “Gökte ay yoktu. Ve Harold’ın ayışığında yürüyüş yapabilmesi için ay gerekliydi. Ve üzerinde yürüyüş yapılacak bir yer.” İşte, bu kadar basit. Bir ay çizdi ve kaybolmadan yürünecek düz, uzun bir yol.
Yoldan sıkılınca kestirmeye saptı çünkü bu kadar basitti. “Kestirme yol, Harold’ın tam da orman olması gerektiğini düşündüğü yere çıkıyordu.” Kaybolmak istemediği için tek ağaçlı orman çizdi çünkü bu kadar basitti.
İKNA OLMAK ÖNEMLİ
Harold’ın “Tabula Rasa” tadındaki bembeyaz zihnine istediği her şeyi sınırsızca çizerek gerçekleştirdiği evreniyle karşılaşınca bir onun sınırsızlığına bir de kendi sınırlılığımıza bakakalıyoruz.
Son yıllarda toplumsal cinsiyetin kadınlarda yarattığı cam tavan sendromlarına ilişkin uyandırıcı pek çok saptama, eleştiri yazıldı.
İş ilanlarına, aranılan niteliklerin çoğunu taşımasalar da erkekler rahatça başvururken kadınlarda oran hayli düşük. Bu yetersizlik hissi “kadın” olmaktan gelen fazlalıkla yansısa da hemcinslerime, cam tavan sendromu tüm insanlığa bulaşmış bir virüs gibi.
Dünya için de kendimiz için de hayal etme kapasitemizi aşağı çekme görevini üstlenmiş durumda cam tavanlarımız.
Bugün içinde yaşadığımız sistemin devamlılığı için de insanın, kendi kapasitesinden aşağıda tutulması, kendine ve yaratıcı gücüne inancının düşük bir seviyeye indirgenmesi gerekli. Çünkü insanlık, yaşama şeklini değiştirebilmesinin mümkün olduğuna ikna olduğunda herhangi bir organizmanın varlığı ona engel olamaz.
İkna, buradaki kilit kavram bence. Zihnimizden geçirdiğimiz yüzlerce düşüncenin hangilerine ikna olmuşsak onları gerçekleştirebiliyoruz gözlemlediğim kadarıyla.
Yani kendimize inancımız ne konuda ve ne seviyedeyse, o alanda o seviyeye kaygılanmadan ulaşabiliyoruz. Tam da burada söz ettiğimiz konuyu ve seviyeyi kim belirliyor? Bir şey veya bir seviye için yeterli / yetersiz olduğumuza nasıl karar verdik biz?
Desen CROCKETT JOHNSON
HAROLD’IN ZİHNİ VE...
Harold’ın aklına gelen ve canının yapmak istediği şeylerin herhangi birine yapabilir miyim diye bir yaklaşımı olmuyor hiç. O, sadece “Nasıl?” diyor ara sıra. Düşünüyor, karar veriyor ve çiziyor (yapıyor).
Serinin ikincisi Harold’ın Masalı’nda kaleye inip kalkan bir kapı çiziyor. Ama dışarıda kalıyor kapalı çizdiği için. Endişe içinde değil, korku içinde değil, çaresizlik içinde değil…
Kale duvarı boyunca yürüyor, sonra bir fare çiziyor kendi boyunda ve bir fare deliği. Kendini kocaman kalede küçücük hissedince de çözüm olarak basamaklar çiziyor ve ilerliyor masalında.
Haroldevreninde yani Harold’ın zihninde, hiçbir düşüncede ya da duyguda sıkışma yok. Kendi yarattığı canavardan o da korkuyor ama korkusunda durmuyor.
Duvarda yanlışlıkla açtığı delikten ötürü utanıyor ama o duyguda da kaybolmuyor ve onu saate dönüştürüyor, çözüyor…
Harold’ın zihinsel kayboluşa düşmeyişi, iki idrakine dayanıyor diyebilir miyiz: “Yaratım gücüne olan inancına” ve “Olanı olduğu gibi kabullenme haline”.
Yetişkin olma yolculuğumuzda, Harold, evrenimizi yitirdiğimiz yer, kontrol hastalığına tutulduğumuz ve yetersizlik hissine kapıldığımız duraklar olabilir mi?
Bu haftanın soruları için teşekkürler Crockett Johnson ve başarılı çeviri için Mahir Ünsal Eriş.
Harold ve Mor Tebeşir / Harold’ın Masal / Harold’ın Göğe Yolculuğu / Crockett Johnson / Çeviren: Mahir Ünsal Eriş / Can Çocuk / 64’er sayfa / 4+ / 2021.
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!