‘Bir Uyumsuzun Motel Notları’

Ahmet Önel’in otobiyografik özellikler taşıyan ve çoğu metinlerinde olduğu gibi yer, tarih ve isim vermediği romanı Bir Uyumsuzun Motel Notları (Red Kitap), orta yaşı çoktan geride bırakmış, kendisini “uyumsuz” olarak niteleyen bir yazarın üç günlük bir gezide kitabıyla ilgili söyleşi yapmak için gittiği küçük bir yörede yaşadıklarını merkeze alıyor.

‘Bir Uyumsuzun Motel Notları’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.12.2021 - 00:01

Yazarların yine yazarları kaleme anlattığı yapıtları elbette vardır. Sonuçta, yazar da bir ölümlüdür ve güdüleri, tavır davranış ya da tepkileri sokaktaki bir insandan farklı olamaz. Ancak, böylesi anlatılar aslında bu türden zaafları sergilemenin de ötesinde, yazınsal dünyaya ait kimi gizleri açığa çıkarma çabasına da hizmet etmektedir.

Bir insanı yazmaya iten temel gerekçeler esas alındığında, dünyayı anlama ve algılama çabasına yönelik ve yeni bir model ya da tarz önermekle ilgili kimi metinler okur nezdinde her zaman ilgiye mazhar olmuştur.

Ahmet Önel’in yeni yayımlanan Bir Uyumsuzun Motel Notları da yaklaşık olarak bu türden bir yapılanma çerçevesinde, bir yazarın yaşadığı yerden uzakta, üç günlük bir gezi çerçevesinde, gerek kendisi, gerek ilişkileri, ama en önemlisi bir birey olarak yine kendisi ile sokakta akmakta olan hayat, insanlar, kısaca yaşamakta olduğu temel çelişkiler çerçevesinde ilerliyor.

Kanımca bir parça öznel bir yapısı olan, daha ileri gidecek olursak bir ölçüde otobiyografik özellikler taşıyan bu metin, aynı zamanda çağımızda yaşamakta olan bir aydın profilinin kendisi ve değerleriyle ile ilgili çatışmaların bir izdüşümü biçiminde de okunabilir.

Önel’in , çoğu metinlerinde olduğu gibi yer, tarih ve isim vermediği bu anlatıda, orta yaşı çoktan geride bırakmış, genel geçer kurallarla arası hoş olmayan ve bu nedenle kendisini bizzat kendisinin de tanımladığı gibi “uyumsuz” olarak niteleyen bir yazarın, kitabıyla ilgili olarak söyleşi yapmak için gittiği küçük bir yörede yaşadıklarını temel alıyor.

Kahramanımızın dışındaki çoğu karakter (resepsiyoncu kız, motel sahibesi, küçük kadın, yazı grubu başkanı…gibi) kadınlardan oluşuyor.

Bu durum, bir ölçüde yaşlı bir erkeğin geride bıraktığı hayatla ilgili olarak, kadın erkek meselesinde kendisini nasıl konumlandırdığı sorunsalına da bir bakış getirmiyor değil. Ancak, yazarımız uzlaşmadan da yana değil.

Yerleşik kurallar, dayatılanlar bir ölçüde kemikleşmiş ve sapmalarından kurtulmayı başaramamış değerlerden ibaret. Onun iyi bildiği bazı şeyler var ve son tahlilde bütün bunlar aslında ne kadar basit göstergeler!

Çok sevmesine rağmen hiçbir zaman gönlüne göre şöyle taze demlenmiş, kokusu üstünde bir bardak çaya ulaşamayacak örneğin! İnsanların kurduğu diyaloglar tuzak dolu yollardan ibaret bir de. Peşin yargıyla her insan kendisini doğru ve olması gerektiği bir noktada görüyor çünkü.

Öz eleştiriden uzak, hoşgörüsü eksik bu ilişkiler bütünü yaşamı bir karabasana dönüştürüyor ve bütün bunlardan kurtulmak boş bir hayal! Sonuç olarak, yazınsal ustalık, anlatımın öznelliği ya da söyleşide de sunulacak olduğu gibi yazınsal sırlar ve incelikler bile aslında içi boş gevezeliklerden ibaret!

İnsanlar, Ozanın da söylediği gibi “inceliklerden anlamaya” zaman ayırmaktan yana değil; boş hayaller, vurdumduymazlıklar, kabalıklar, bir yerden sonra yaşamın “saçmalıklar bütünü” olduğuyla ilgili tarife malzeme üretiyor yalnızca.

Önel, bu noktada kahramanını daha çok yaşamayanlarla, daha doğrusu olmayan, hayal kişilerle de buluşturmaktan çekinmiyor. Yeşil kedi, anonim çocuk, albay horoz, konuşan duvar resimleri, içinden seslenip duran genç adam gibi yan karakterler, bir ölçüde anlatının asal yönlendiricilerine dönüşüyor.

Kahramanımızın anonim çocuk için uydurduğu ve metaforik göndermelere açık olan “Prenses İrmik” masalı bile, bu noktada çağdaş insanın yaşadığı kaos ve sahipsizlik duygusuna işaret eden sağlam bir malzeme olarak karşımızda duruyor.

Önel’in bu türden anlatılarında (Sesin Kabuğu’nda da olduğu gibi) masalsı öğelerle anlatısını zenginleştirmesi, belki de yaşadığımız dünyanın dayanılmaz gerçekleri ve kabalıkları karşısında bir karşı öneri gibi duruyor.

Uyumsuz yazar aracılığıyla okura sesleniyor ve “bütün bu saçmalıklar yalnızca seni tüketip bitirmeye yönelik; silkin ve masalların aydınlığında kendine bir çıkış yolu bul” der gibi.

Bir yazarın, kendi olgunluk döneminde okuruna, yine kendi hayatından yapabileceği çıkarsamalarla kimi cümleler söylemesini anlayışla karşılamak zor olmasa gerek. Önel’in bu özgün metninde yine böylesi bir çabayı sezinlemek mümkün.

Bir aydının, ötesinde bir yazarın yaşam yolculuğu sırasında pek çok ara durağı ardında bırakmış olması, ne ki, bu durakların hiçbirinde aramakta olduğu huzur ve dingiliği bulamamış olmanın öfke ve tepkisiyle kendisini böylesi bir “anlam mı; o da neymiş?” mealinde bir durakta dinlenmeye alıkoyması, belki de anlayışla karşılanabilecek bir durum.

Öyle ki, bir dinleyicisinin kendisini “apolitik” bulmasına karşı verdiği yanıtta bile böylesi bir başkaldırının ayak izleriyle karşılaşıyoruz:

“Pekala, size itiraf edeceğim; sanırım ben bir korkağım. Yanı sıra sokağı, yaşanan hayatı tam olarak okuyamıyorum diyelim. Ötesinde, evet yaşananlar tam anlamıyla bir hakikat ama benim işim bir başka tür hakikat tanımıyla ilgili…”

Evet, bir kaçış cümlesi bu; ancak hangimiz kimi zaman sokağın acımasızlığı karşısında kaçış gerekçeleri bulma konusunda daha acemi, daha çaylak kalabiliriz ki!

“Bir Uyumsuzun Motel Notları” ile, Önel’in olgunluk dönemine merhaba dediğine de tanık oluyoruz. Çocuklar için de kitaplar üretmeyi sürdürmekte olan yazarımızın böylesi karmaşık bir kimlikle karşımızda duruyor olması, belki de farklı ama içtenlik barındıran bu türden yapıtların ortaya çıkması konusunda da yüreklendirici bir yazınsal çaba.

Ayrıca yazarımızın anlatım dilinin, Türkçe kullanımının hoşluğu da, önceki yapıtlarındaki özen ve ustalığı aratmayacak ölçüde keyifli bir okuma vaat ediyor.

Aslında her birimiz için yaşamın gerçekte ne olduğu konusunda küçük bir sınama çağrısı da taşıyor bu anlatı; son tahlilde, okurundan da en az yazarı kadar içtenlik, cesaret ve hayal gücü bekliyor.

Pek çoğumuz hayattan süzdüklerimizle ilgili olarak henüz kendi tanımımızı yapamadık çünkü.

Bu konuda bir biçimde gerçekten yana durmak, anlamın gücüne sarılmak, hepsinden de önemlisi “politik olmak” bir çeşit ayak diremek mi dersiniz? Yanıtları yine okurun kendisi verecek.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon