Bir belleğin kendini arayışı!

Türkiye’den Kesitler-Yıllar, Yollar, Yerler’de (Kırmızı Kedi Yayınevi), edebiyatımızın gezgin anlatıcılarından Uğur Kökden günlük-denemelerinde yola çıktığı yerden varış noktasına kadar, yol boyunca gözlemlerini, bilgi birikimini ve tanıklıklarını aktarırken, “yolda olma” durumunu tüm canlılığıyla yazıya döküyor. Tarih ile günceli, geçmiş ile o anı bir araya getiriyor. Kimi yerde salt günlük, kimi yerde deneme, kimi yerde anıyla karışık öykü tadında metinler kaleme alıyor. Türkiye’den Kesitler-Yıllar, Yollar, Yerler farklı zaman dilimlerinden ve farklı bölgelerden şehirler, kasabalar, köyler ve yollardan sesleniyor.

Bir belleğin kendini arayışı!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.01.2023 - 00:01

Fotoğraf: Kaan Sağanak

Türkiye’den Kesitler-Yıllar, Yollar, Yerler (Kırmızı Kedi Yayınevi), Uğur Kökden’in kaleminden özyaşam öyküsü. Kökden’in ülkemiz coğrafyası içinde ve değişik bölgelere bürünerek kendisini yadsıması ve yeniden oluşturması aynı zamanda da ülkesini, öz varlığını keşfetmesi, yaşamına yeniden bir anlam vermesi... Bu arada Alanya, İstanbul, Trabzon, Yalıkavak, Sinop ve Konur Sokak (Ankara) da, o yaşamın belli başlı merkezleri.

Temelde bir deneme yazarı olan Kökden’in yolculukları zaten bitip tükenmiyor. Geçmişte Fransa yılları (1961-1966) var söz gelimi: Paris Kahveler Atlası, Geçmişe Açılan Pencere gibi iki ana kitap örneğin.

Ardından İsviçre günlükleri birbirini izlemekte: Leman Gölü Yalnızı, İsviçre Kahvehaneleri (2017), İsviçre’de Geçen Zaman (2022) gibi. Daha önce ise Rusya’da yaşanmış uzun nehir yolculuğu Gece’ye Evet (2009).

Aslında, Fransa onun için bir odak noktası olmuş. Aynı zamanda Avrupa içi hareketin de merkezi. İlk ülke, İspanya. Söz gelimi “Port-Bou” isimli deneme bu açıdan dikkat çekici. Ve sonra irili ufaklı küçük deniz ülkeleri. Ardından Fransa doğusu Avrupa gündeme geliyor: Almanya, İtalya, Orta ve Doğu Avrupa, sonra da Rusya (SSCB).

Denemeci Kökden’in yaşamının bir bölümü, 1975-78 yılları arası İsmail Cem’in yönetimindeki Politika gazetesindeki dış politika yazarlığında geçiyor. Orada bir köşesi var dolayısıyla bu dönemde kimi zaman da “İ. Cem” imzasıyla başyazı yazmış.

Yazar hem Ortadoğu hem de özellikle Afrıka’da seyahat olanağı buluyor ve bu bölgeleri yansıtan yazıları da dikkat çekiyor.

Sonuçta, 2022 yılında Sözcükler dergisinde yer alan “Bir Evliya Çelebi mi?” başlıklı denemesi, bu yılları yansıtan, adeta özet sayılacak bir değerlendirme. Sonra, onun için Türkiye’nin odak noktası - merkez kenti - olarak İstanbul geliyor: İstanbul: Zamana Açılan Kapı (YKY) ve Mevsimlerle İstanbul (YKY).

Ardından Türkiye’den Kesitler’de yer almış, bir döneme damgasını vurmuş uzun “Yalıkavak (Bodrum) Günlüğü”.

Bir inşaat şantiyesinde geçen gönüllü sürgünlük dönemi (1985-86). Ancak bu sürgünlük dönemini, yine de gerçek cezaevi günleriyle karıştırmamak gerekir. Çünkü o günlerin de, yazarın yaşamında yer aldığını ve kitaplarının olduğunu unutmamalıyız. Hem doğrudan cezaevlerinin içinde tutulmuş günlükler (1972 ve 1982 yıllarının acılı ürünleri)...

Fotoğraf: Kaan Sağanak

Hepsinden sonra bir yaşamın / bir dönemin / bir aile bütünlüğünün dönüm noktası: Sinop Gecesi (1988). Bu arada kitabın iki denemesi de hayli dikkat çekici: “İğneada” ve bir de “Cumhuriyet’in Simgesi Konur Sokak” (Ankara) yani Türkiye’nin siyasal gelişme merkezinin sergileniş alanı...

İğneada, Türkiye’nin iki toprak bütününden biri - az bilineni -, diğeri de Anadolu elbette. İki öğe dikkat çekici: Askeri birliklere ayrılmış yerleşim alanlarıyla rüzgâr santralleri. Ve, sanayileşmenin kirlettiği Ergene Çayı.

Ama, sormak gerekiyor: İğneada’ya nükleer santral inşa etmek ne derece akla uygun? Oysa Kökden’in dediği gibi, hiç olmazsa “İğneada Nükleer Santrali’ni engelleyecek türden birtakım enerji üretim santralları kurulsa...”

Konur Sokak öyküsüne gelince, yazar, aslında, Ankara’da Çankaya-Oran’da oturuyor. SSK kredisiyle inşa edilmiş Sigorta Blokları’nda. Aynı bölgede, Sigorta Blokları dışında Bülent Ecevit ile bazı siyasiler de oturuyormuş.

Ama, yazarın daha önce oturduğu esas kiralık yapı Konur Sokak. 1968-69-70-71 yıllarında. Kızılırmak Sokağı’ndaki yan komşusu ise Ayşe Abla Ana ve İlkokuluKökden’in de iki çocuğu orada okumuş. Dört katlı yapının en üst katı felsefeci Prof. Nusrret Hızır’ın eviymiş. Bu arada Prof. Mümtaz Soysal’ın iki kızı, İsmail Cem ve Uğur Mumcu’nun çocukları da oradaymış. Keza Korkut Özal’ın torunları da...

Ünlü Mahmut Esat Bozkurt’un adını taşıyan geniş cadde de yine oralarda. Nurullah Ataç’ın eviyse Konur Sokak’ta, yani yazarın eşinin oturduğu sokakta. Aynı sokakta karşı sırada ise ünlü bir hekim, “Kalpaksız Kuvvacı, kış güneşi Ceyhun Hoca”nın (Ceyhun Atuf Kansu) evi. Öyle ki, burası bir tür “Yazarlar Evi”ne dönüşmüş giderek. İşte, Ankara’lı Konur Sokak’ın öyküsü.

“Sonunda bir sokağa, bir kente, bir döneme anıların merceğinden bakmak demek, unutulmayanlarla unutulanları devşirmek demek” diye sözü bitiriyor Uğur Kökden. Yani, “bir belleğin kendini arayışı.”

 

Türkiye’den Kesitler-Yıllar, Yollar, Yerler / Uğur Kökden / Kırmızı Kedi Yayınevi / 272 s. / 2022.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler