Kasabada değişen yok: Kurak Günler
Kurak Günler bu kadar çok ödül alınca, eyvah çok sıkıcı, çok ağır ilerleyen festival filmlerinden diye düşünmedim değil ama gazeteci meraktan ölür, tabii ki izledim ve sürpriz: Çarpıldım!
Başta müziği sardı sarmaladı beni, sonra kamera ve görüntüler. Film tokat gibi bir obruk görüntüsüyle başlıyor, sonra kasabanın içinde silah sıkarak sürek avı yapan avcılar ve kanlar içinde sürüklenen bir yaban domuzu! İspanyol filmleri atmosferi. Kasabaya dair sevmediğimiz ne varsa filmde. Kötü niyetli belediye başkanı; onun daha da kötü niyetli oğlu, yeni atanan genç ve iyi niyetli savcıyı kafakola almaya çalışmalar.
Cinsel açlık. İstismar, şiddet. Yerel gazetecinin karşılaştığı baskı, evdeki fareler, ya hâkim hanım? İyi mi, kötü mü? Her şey bir sis perdesi altında, bir tekinsizlik durumu. Genç, deneyimsiz ve yakışıklı savcı, ilk görevinde kasabanın asıl avı! Ve ilk hatasını başkanın avcı oğluyla boğma rakı muhabbetine katılarak yapar. O gece neler olur? Kimin sonu olur? Toprağın çökmesi ve açılan obrukların evleri yutması gibi savcının ayağının altında da obruklar açılmakta ve onu yutmaya hazırlanmaktadır! Filmin sonunda yönetmen finale karar vermeyi bize bırakıyor.
“Ama bitmedi ki” hissiyle çakılıp kaldım koltukta. Son dönemlerin en başarılı, övgü ve ödüllerini ekip olarak en çok hak eden, Türk sinemasının yüz akı bir filmi olmuş, Yılanların Öcü gibi Susuz Yaz gibi, bir kasaba gerçeği. Değişen hiç mi bir şey olmaz?
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza