Özgür Özel, Paris'te konuştu: 'Dış politika bu tutarsızlığı kaldırmaz'
Paris’te çeşitli temaslarda bulunan Cumhuriyeti Halk Partisi (CHP) Grup Başkanı Özgür Özel, Paris temsilcimiz Süleyman Tosunoğlu’na özel açıklamalarda bulundu.
Fransa'nın başkenti Paris'te çeşitli temaslarda bulunan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, iktidarın ve AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dış politika yaklaşımını, gazetemizin Paris temsilcisi Süleyman Tosunoğlu'na değerlendirdi.
Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde...
- İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girme baş vurusu yeni bir süreci başlattım Cumhurbaşkanı Erdoğan özellikle İsveç’in NATO‘ya girmesine karşı duracaklarını belirtiyor, bu iki ülkenin NATO‘ya girme hamlesi Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkileri nasıl etkiler?
Recep Tayyip Erdoğan dış politikayı dış politika gibi yapmıyor. Dış politika gerçek bir satranç oyunudur ve bütün hamleleri önceden planlayıp ülkemizin menfaatine ve tutarlı bir şekilde ilerlememiz lazım. Oysaki o bunu bir dama oyunu Gibi görüyor ve süreklide strateji değiştiriyor bu strateji değişikliklerini kendi kitlesinde eleştiriliyor olmamasından dolayı bunu konforlu bir alan olarak görüyor oysa dış politika bu kadar zik zakı bu kadar u dönüşünü bu kadar tutarsızlığı kaldırmaz. Daha geçtiğimiz haftalarda Finlandiya Başbakanı, Erdoğan’ın kendisine NATO’ya başvuru yapması konusunda henüz başvuru yapmasından önce Erdoğan’ın kendilerine NAT ya üye olmalarını isterken şimdi ise Erdoğan’ın bu tutumundan dolayı şaşkın olduğunu söyledi. Şimdi Erdoğan bu iki ülkenin NATO ya girmesine PKK ya verdikleri destekten dolayı karşı çıktığını söylüyor. Bunu hem iç politika malzemesi yapıyor hem de dışarıya bunu güçlü bir argüman olarak sunuyor. Oysa daha on gün önce bu ülkeleri NATO ya davet eden kendisi bunu Finlandiya Başbakanı açıkladı Erdoğan’da yalanlamadı. Yani eğer PKK ya verdikleri desteği NATO ya girmelerine engel ise bu on gün gönce gerekli değil miydi? On gün önce bunları NATO ya davet edip On gün sonra siz PKK'ya destek veriyorsunuz diyorsun bunu on gün demi vermişler. Bu büyük bir tutarsızlık ve çok hızlı bir pozisyon değiştiriyor bu da dış politikanın kaldırabileceği bir tutum değil. Bu bir esneklik değil dış politikada bazı esneklikler olabilir ama bu tam bir kırılma noktası. Bugün gelinen noktada Türkiye şu an kaybetmiş durumda. Çünkü eğer NATO'ya girmelerini veto edersek geçmişte Türkiye’nin NATO konusunda NATO'nun genişlemesinden yana olduğu söylemlerinden çelişeceğiz, işte bu ülkelere NATO ya girmelisiniz diye onları teşvik eden tutumuyla çelişeceğiz yok eğer Amerika ve diğer NATO ülkeleri tarafından ikna edilirse bu seferde bugünkü tutumuyla çelişip Rusya’yla ters düşeceğiz, bu şimdiden Türkiye’yi sıkıntıya sokmuş bir durum. Doğrusu Türkiye’nin geleneksel NATO'nun genişlemesiyle ilgili stratejisi teyit edip Türkiye’nin endişelerini ve bunun ortadan kaldırılması İçin taleplerini dile getirmesiydi, bunu yapmadı, ve bu u yapmayarak aslında bir fırsatı kaçırdı ve şimdide sonuç ne olursa olsun Türkiye taraflardan birtanesinin düşmanlığını kazanmış durumda, ama diğer tarafında güvenini zaten şimdiden kaybetmiş durumda yani bu iki ülke NATO'ya girse de Türkiye'nin bu tutumundan dolayı Türkiye’yi eleştirecektir. Ve bu tutumu unutmayacaklar, NATO'ya girmeseler de Rusya sen geçenlerde bunların NATO'ya girmesini istemişsin bunları başımıza sen açmışsın deyip yine eleştirecek şimdiden kaybetmiş durumdayız oysaki Türkiye’nin pozisyonu her iki durumda da kazanabilecek bir pozisyondu.
- Atatürk Havalimanı yıkımından Erdoğan geri adım attı mı?
Atatürk Havalimanı meselesinde Erdoğan beş farklı noktada suçüstü yakandı. Bir Ata ismini ortadan kaldırdı, o çok övündüğü büyük Havalimanına Atatürk ismini vermedi, bu ortaya çıktı. İkincisi o havalimanı ile ilgili belli eleştiriler var bu sene anlaşıldı, belli hava koşullarında bir anda kullanın dışına çıkabiliyor. O zamanda Atatürk Havalimanı pistleri kurtarıcı olabiliyor, bu pistler yıkılarak büyük bir risk aldı bu konuda da suçüstü yakalandı, üçüncüsü bu pistler Türkiye’nin hem askeri hem stratejik hem politik hem siyasal hem insani açıdan güvencesi olarak bir kenarda duruyordu, bu pistlerin ortadan kaldırılmasının izahı yok. Dördüncüsü anlaşılıyor ki CHP ve Millet İttifakının iktidara geleceğini anlayan beşli çete elindeki havalimanını satmak istiyor. Çünkü iktidara geldiğimizde ne yapacağımızı biliyorlar. Kararlılara Arap sermayesine satmak istiyorlar Arap sermayesi Atatürk havalimanının yerinde durması ve halen kullanılır olmasından rahatsız olup onun tamamen ortadan kaldırılmasını şart olarak ortaya koyduğu net olarak ortaya çıktı. Beşincisi de havalimanı ortada durdukça satamayacağı peşkeş çekemeyeceği anlaşıldığında bir statü değişikliğine gitmek istiyor. Arap sermayesi de bunu takip ettiği ortaya çıkıyor. Erdoğan’ın bu yaptıklarını CHP suçüstü kamuoyuna ilan edince başka bir yere sığındılar. Genel Başkanımız söylemişti bizim Atatürk havalimanı İçin güzel bir projemiz var işte CHP'nin Projesi’de buydu diye bize bizim söylediklerimizi savunmaya başladı oysa bizim projemizde pistlerin yıkılmadığı ama boş alanların çok iyi değerlendirildiği hem kütüphaneler hem yeşil alan hem Atatürk ismi altında sosyal alanlarla bol ağaçların olduğu görülen projemiz ortaya çıkınca mecburen bir üniversite öğrencisinin sorusu üzerine u dönüşü yapmak geri adım atmak zorunda kaldı. Bize bu konuda sürekli duyumlar geliyor beşli çete CHP geldiğinde genel başkanımızın kendilerine ifadelerinden dolayı elindeki yeni havalimanını paraya çevirip bu paralıda yurt dışına kaçırmak istiyor. Bunun içinde burayı satmak istiyor. En kuvvetli alıcı Arap sermaye ise CHP iktidara gelip Atatürk havalimanını açarsa zarar edeceklerini düşünerek Atatürk havalimanının ortadan kaldırılmasını şart koştuğu bilgileri beşli çete içerisinden bizlere gelen bazı bilgilerden öğreniyoruz.
- Kadıköy ve Maltepe Belediyelerine yolsuzluk iddiaları üzerinden yapılan operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Maltepe ve Kadıköy'e yapılan operasyonlar, şimdi birincisi AKP ve Süleyman Soylu ellerinde bulundurduğu kamu gücünü muhalif Belediyelerin üzerinde birtakım denetimler yaparak baskı aracı olarak kullanıyorlar ve kamuoyuna da bir algı dayatmaya çalışıyorlar. Örneğin şunu söylemek isterim eğer ellerinde bir kanıt varsa zaten bu u ortaya koyarak kamuoyunu aydınlatmaları lazım ama bir Handan’da örneğin daha geçtiğimiz gün ben Bartındaydım Bartın Belediyesi MHP'li. MHP'li Bartın Belediyesi'nde büyük bir yolsuzluk var. Bartın savcısı Belediyeye operasyon yaparak bazılarını tutuklamış. Belediye Başkanının bu yolsuzlukta doğrudan ilgili olduğu iddialar var ama Süleyman Soylu bu konuda ağzını açmıyor. TV'ler gazeteler yamıyor hiçbir gazete bunu haber yapmıyor ama iş CHP'li Belediye olunca bunu büyütüyorlar biz nerede bir yolsuzluk varsa üzerine gidilmesini isteriz. Öyle bir iddia varsa ama belediyeler Millet İttifakından CHP'li olduğunda muhalefette olduğunda bu u fevkalade köpürtülür Cumhur İttifakı belediyelerine ise suspus olduğunu görüyoruz. Özellikle geçtiğimiz dönem çok sayıda Belediye Başkanını AKP istifa ettirmişti. İstifa ederken de şöyle söylemişti siz yapmazsanız gereğini biz yaparız, bir Belediye Başkanını bir parti görevden alamaz onun görevden alınması için iki ihtimal var ya terörle FETÖ ile suçlayacaksınız ya da yolsuzlukla AKP den zorla istifa ettirilen Belediyelerde FETÖ veya yolsuzluk şüphesi vardı ama bunlarla ilgili hiçbir tane savcılık soruşturma açmadı istifa edenler kurtuldular ama bu konuda ne FETÖ ne de terör soruşturması açıldı bu çok büyük bir tutarsızlıktır, ve çok büyük bir çelişkidir. Oysa CHP her zaman kendi Belediyelerini sıkıca denetliyor, örneğin Menemen Belediyesinde yaşananlar henüz savcılığa intikal etmeden önce gereği yapılarak partiden atılmıştır. Bu şu demek değil yani Kadıköy Belediyesi Maltepe Belediyesi yandaş medyanın yazmasıyla suçlu ilan edilecek değil. Yine belirteyim CHP bütün Belediyelerini iç denetime tabi tutuyor.
- SADAT ve benzeri yapılarla ilgili yapılanmalara karşı bundan sonraki süreçte ne gibi adımlar atacaksınız?
SADAT Kılıçdaroğlu'nun SADAT ziyareti aktif bir demokrasi savunmasıdır bu aynı zamanda uyarıcı ve önleyici bir çıkış yani reaktif değil proaktif muhalefet anlayışı göstergesi bir şeyler olduktan sonra buna itiraz etmek yerine olmadan önlem almak buna dikkat çekmek önemli. SADAT'la ilgili çok fazla duyum var ama sade duyumda değil kendi açıklamaları var mesela SADAT Başkanı diyor ki biz 15 Temmuz sonrası ordunun yapılanma sürecinde aktif rol aldık, bu çok ciddi bir kanıt ayrıca SADAT Başkanının Ulusal Güvenlik Zirvesinde masada yeri var yani yanında MİT Müsteşarı oturuyor, diğer tarafta Milli Savunma Bakanı oturuyor İçişleri Bakanı oturuyor Cumhurbaşkanı oturuyor ve bu masaya SADAT başkanını oturtuyorlar şimdi bu SADAT'a ne iş yapar diye baktığımızda bunların paramiliter birtakım faaliyetler olduğu işte terör dahil birtakım yöntemler iç karışıklık çıkarmak gayrinizami harp psikolojik harp hepsi ortada ve seçimlerin güvenli ortamda yapılacağı bir dönemde bu SADAT'ın önceki Başkanının Türki6enin sınırları dışında işte ASRİKA diye Asya’nın Afrika’nın bir araya getirildiği bir islam devleti kurulması bunun resmî dili a4apça olduğu dininin Müslümanlık olduğu ama Baş kentinin İstanbul olduğu bir ASRİKA diye bir devlet hayallerinin kurulu olması da Türkiye sorunu açısından her gün beke sorunu diyorlar her şeyde o mu bölücü numune Türkiye düşmanı diyorlar esas Türkiye Cumhuriyetinin düşmanı bu yapı olduğu açıkça or5Ya çıktı. Çünkü başkenti İstanbul olan büyük bir islam İmparatorluğunu kurmayı hayal ediyor bu Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak demektir.
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu