Milyonlarca İstanbullu yurttaşın oylarıyla seçilen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, gözaltına alınmadan bir gün önce diploması iptal edildiğinde, “Benim 35 yıllık diplomamı iptal ettirmeye çalışanlar başarılı olurlarsa, yarın sizin bağınıza, bahçenize, paranıza çökerler” demişti. İmamoğlu’nun Silivri Cezaevi’ndeki tutukluluk hali sürerken, söylemlerinin bir örneği 6 Şubat depremlerinde büyük bir yıkıma uğrayan Hatay’ın Samandağ ilçesinde gerçekleşti.
İktidar, depremzede yurttaşlara ‘yardım ettiği’ iddiasıyla yurttaşların tapulu tarım arazilerini, bahçelerini ve zeytinliklerini, “acele kamulaştırma” adı altında, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) aracılığıyla konut projeleri için elinden alıyor ve ranta teslim ediyor. İktidarın tepki çeken hareketi, yurt genelinde büyük bir hareketlilik yarattı. Yurttaşlar hep bir ağızdan iktidara tepki gösterdi. Bir tepki de, yazılı açıklama yapan TMMOB Gıda Mühendisleri Odası’ndan geldi.
KÖYLÜLERİN TAPULARI ANİDEN ELLERİNDEN ALINDI
Açıklamada, söz konusu işlemler yapılırken bölgede yaşayan köylülere danışılmadığı, tapularının bir sabah ellerinden alındığı belirtilerek şu ifadelere yer verildi:
“Samandağ, ne yazık ki bu sorunun yalnızca bir örneğidir. Türkiye’nin dört bir yanında tarım arazileri, meralar, zeytinlikler, sulak alanlar ve su havzaları, çeşitli projeler uğruna yok edilmektedir. Balıkesir’de verimli tarım arazileri ve fıstık çamları, acele kamulaştırma ile maden şirketine devredilmiştir. Bölge halkı, bu kararların kamu yararı değil, şirket çıkarları için alındığını vurgulamaktadır. İzmir, Çeşme’de, Narlıdere’de turizm ve sağlık turizmi projeleri için zeytinlikler ve tarım arazileri yapılaşmaya açılmak istenmekte, bölgenin tarımsal üretimi tehdit altına girmektedir.
Muğla, Milas, İkizköy’de zeytinlikler ve tarım arazileri, termik santraller ve maden ocakları için yok edilmekte, köylüler yaşam alanlarını savunmak için yıllardır direnmektedir. Konya, Karapınar’da verimli tarım arazileri, enerji ve sanayi projeleri için kamulaştırılmakta, bölge çiftçileri gıda üretiminde büyük kayıplar yaşamaktadır. İstanbul’da Kanal İstanbul projesi kapsamında, tarım arazileri, meralar ve su havzaları geri dönüşü olmayan bir şekilde tahrip edilecek, bölgenin gıda üretim kapasitesi ve su kaynakları büyük tehdit altına girecektedir. Bu proje, İstanbul’un ekolojik dengesini bozarak gıda güvencesini riske atmaktadır.”
‘GIDA GÜVENCESİ TEHDİT EDİLİYOR’
1990’dan bu yana Türkiye’de tarım alanlarının yüzde 40 azaldığına vurgu yapılan açıklamada, “Tarım arazilerinin kaybı, Türkiye’nin gıda güvenliğini ve güvencesini doğrudan tehdit etmektedir. Hızla artan dünya nüfusuyla birlikte gıda ihtiyacının karşılanması giderek zorlaşırken, Türkiye’de tarım arazilerinin azalması, üretimi de sınırlandırmaktadır. Tarım arazilerinin kaybı, ithal gıdaya bağımlılığı artırmakta, bu da ekonomik ve stratejik riskler doğurmaktadır.
Gıda egemenliği, bir ülkenin kendi kendine yeterliliğiyle doğrudan bağlantılıdır. Tarım arazilerinin kaybı, kırsal kesimde geçim kaynaklarının azalmasına, genç nüfusun kente göç etmesine ve tarım işçisi temininde zorluklara yol açmaktadır. Bu durum, gıda üretiminde sürdürülebilirliği dolayısıyla gıda güvencesini tehdit etmektedir” denildi. Açıklamada, çeşitli çözüm önerileri de sunulurken Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’ya “görevini yap, devlet eliyle yapılan bu talana dur de, beton ekonomisi yerine üretim ekonomisini destekle” çağrısı yapıldı.