Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Abdülhamid tartışmaları neyi gösterdi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sultan II. Abdülhamid’in, saltanatında bir karış toprak kaybetmediğini söyleyince, yine bir Abdülhamid tartışması başladı. Doğal. Çünkü bu tartışma tarihsel değil, siyasal. Bilimsel değil, ideolojik. Düne ilişkin değil, güncel.
Eskilerin deyimiyle, Devlet-i Aliyye’nin 34. Padişahı Abdülhamid-i Sani, politikada söylem olarak İslamcılığı öne çıkarmış, ülke yönetiminde koyu bir istibdat rejimi kurmuş, uygulamada son derece pragmatik davranmış bir sultandır. Saltanatında da Osmanlı Devleti, 1.5 milyon kilometrekareden daha fazla toprak kaybetmiştir. Kaybettiği toprakların büyüklüğü, Türkiye’nin yüzölçümünün iki katından fazladır. Fakat Sultan Abdülhamid’i, özel hayatıyla, Galata bankerleriyle kurduğu dostlukla, klasik Batı müziğine ve operaya olan merakıyla değil, dönemin nesnel koşullarıyla değerlendirmek gerekir. O nedenle, ne “ulu hakan” ne de “kızıl sultan” benzetmeleri doğrudur. Nesnel koşullar Osmanlı Devleti’nin aleyhinedir. Sultan Abdülhamid’in de yapabileceği fazla bir şey yoktur. Konuyu, “Şark Meselesi”, yani “Doğu Sorunu” kapsamında kavramak, bilimselliğin ve nesnelliğin gereğidir.
DOĞU SORUNU NEDİR?
Doğu Sorunu; 18. yüzyıl sonlarına doğru başlayan, 19. yüzyıl boyunca süren, 20. yüzyıl başında Osmanlı Devleti’nin parçalanması ve paylaşılmasıyla sona erdiği sanılan sorundur. Bu soruna noktayı, gerçekte Mustafa Kemal Atatürk koymuştur. Osmanlı Devleti’nin, Sanayi Devrimi’ni kaçırması, özellikle İngiltere’nin denetim ve etki alanına fazlasıyla girmesi, adeta yarı sömürge durumuna düşmesi, iç pazarının tamamen yabancı mallara açılması, topraklarının, yeraltı zenginliklerinin, hammadde ve madenlerinin yabancılar tarafından talan edilmesi, sömürülmesi sürecidir bu. Sürekli borç alan, borcunu ödeyemeyince daha fazla borçlanan, sonuçta da iktisadi ve siyasi bağımsızlığını kaybeden bir devlettir Osmanlı.
Bu durumun kaçınılmaz sonucu olarak, İngiltere başta olmak üzere, dönemin büyük devletlerinin, Osmanlı üzerinde güçlü bir nüfuzu söz konusudur. Öyle ki, İngilizlerin İstanbul’daki büyükelçisi Stratford Canning, devlet katındaki etkisi nedeniyle, halk arasında “elçi sultan” diye anılmaktadır. Londra, İstanbul’da, istediği paşayı, bakanı görevden aldırıp istediğini göreve getirecek kadar güçlüdür. Bu nüfuz, devlet bürokrasisinde öylesine kök salmıştır ki İngiltere’yi eleştirmek bir yana, onun iyi niyetinden şüphe etmek bile vatan haini olarak görülme sebebidir. Osmanlı Devleti’nin çıkarı, İngiltere’nin çıkarıyla birdir ve aynıdır bu türden bürokratlara ve bakanlara göre. Bakanlar kurulunda görüşülen en mahrem konular, hatta devlet sırları bile, hemen İngiliz büyükelçisine bildirilmektedir. Bildirenler de bu davranışlarını, şöyle açıklamaktadır: “İngiltere’nin, Osmanlı Devleti’nin çıkarlarını en iyi şekilde koruyabilmesi için, devlet sırları dahil her şeyi bilmesi gerekir.”
O nedenle, Sultan Abdülhamid’in, devleti nasıl devraldığını ve nasıl devrettiğini iyi bilmek gerekir. Çünkü tarih bilgisi yanlış veya eksikse, tarih bilinci de çarpık olur. Bu da sadece bugünümüzü değil, yarınımızı da karartır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- DEM Partili vekillerle 'Suriye' atışması!