Barış Doster

Vekil borsası ve terör propagandası

22 Ekim 2022 Cumartesi

Bir yandan milletvekili transfer sezonunun açılışı; bir yandan Türk Tabipleri Birliği (TTB) başkanının PKK terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetleri hakkındaki kabul edilemez yalan ve iftiralarını, terör örgütünün kanalında dillendirmesi; bir yandan dış politika; bir yandan hayat pahalılığı ve işsizlik... Gündem yoğun. 

İzliyoruz, milletvekillerini yeniden seçilme telaşı sarmış. Genel başkanlarının gözüne girme çabaları da bundan, suskunlukları da. Parti parti gezmelerinin nedeni de bu. 

Biliyoruz, Cumhuriyetçi hekimlerin, Tıbbiyeli Hikmet geleneğinin temsilcisi doktorların tabip odası seçimlerine olan ilgisizliği, ilgili olanların da kendi aralarında güçbirliği yapamamaları, etkisiz kalmaları, yeterince örgütlenememeleri, TTB’nin yönetimine, HDP çizgisinde bir başkanın seçilmesinin önünü açtı. 

Görüyoruz, milletimiz, emekçi halkımız, yoksul yurttaşlarımız, örgütlü demokratik mücadeleden uzak. O nedenle, İngiliz başbakanını 45 gün içinde istifa ettiren toplumsal tepkiden, siyasal mücadeleden, sendikal örgütlülükten bahsedemeyiz ülkemizde. Sağda veya solda, muhafazakâr veya devrimci fark etmez, sendikaların genel başkanları, sınıf mücadelesi vermek yerine, bir an önce kendilerine yakın bir siyasi partiden milletvekili olmaya çalışıyorlar, geçmiş örneklerde olduğu gibi. 

AYDIN SORUMLULUĞU VE TUTARLILIĞI 

Dün bir kez daha özlem ve saygıyla andığımız Cumhuriyet şehidimiz Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, yazılarında sıklıkla aydınların işlevini, sorumluluğunu ele alırdı. Düşünce tutarlılığının altını çizerdi. Hepsi de Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı olan numaracı cumhuriyetçilere, etnik ayrılıkçı bölücülere, din tacirlerine, iman bankerlerine, inanç hortumcularına karşı, kalemiyle mücadele ederdi. 

Kışlalı’nın ölümünden bugüne, toplumsal yapımızda, siyasal yaşamımızda, aydın malzememizde hiçbir iyileşme olmadı. Tersine hepsi daha da kötüleşti. Çürüme, yozlaşma, yolsuzluk, yalan, iftira, köşe dönme hırsı, tutarsızlık daha da yaygınlaştı. Tüm kurumlarda tek adam zihniyeti kökleşti. Her yerde, tek adamın çevresine toplanan yandaş, kariyer budalası, ezik, karaktersiz tiplerin şakşakçılığı sayesinde, kurumlar daha da kimliksizleşti, etkisizleşti. Bu durum siyasetten üniversiteye, meslek odalarından sendikalara dek istisnasız her yere yansıdı, yaygınlaştı. 

Cumhuriyetin devrimci, özverili, mücadeleci, yiğit aydınlarının sayısı azaldı. İç dinamiklerden çok dış dinamiklere güvenen, Batı’nın zorlamasıyla, dayatmasıyla atılan adımları “demokrasi” ve “ilerleme” adına savunan Tanzimat münevverlerinin sayısı arttı. O nedenle ülkemiz geçmişte, “Türkçe bilim dili değildir” diyen ve hiç utanmadan milliyetçiliğiyle övünen YÖK başkanı gördüğü gibi, Türkiye’ye emperyalist Batı’nın ve bölücü terör örgütünün diliyle saldıran meslek örgütü başkanı da gördü. Cumhuriyete “parantez, reklam arası” diyen din taciri siyasetçi gördüğü gibi, “Atatürk özgün bir fikir adamı değildir” diyen solcu profesör de gördü.

Peki, bu gördüklerimiz neyin kanıtı? 

Daha kötülerini göreceğimizin elbette. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları