Ben kusur kalmayayım
Işıl Özgentürk
Son Köşe Yazıları

Ben kusur kalmayayım

26.11.2023 03:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sevgili okurlarım geçen hafta duyurduğum gibi halen İzmir’deyim ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle “Hadi Bir Film Yapalım” başlıklı film atölyesinde barış için çekeceğimiz bir dakikalık filmin son aşamasına geldik. Bir duyuru: Uluslararası bir organizasyon bütün dünyadan 1 dakikalık barış temalı filmler istiyor. Daha sonra bu filmlerden seçilenlerden 90 dakikalık bir film yapılacak. İnternetten ulaşabilirsiniz. Filmi cep telefonlarınızla bile çekebilirsiniz. Yeter ki barış için bir sözünüz ve inadınız olsun.

Bu duyurudan sonra gelelim başlığa. Ne demişim? “Ben kusur kalmayayım.” Açıklayacağım efendim bir ara vakit bulup İzmir’in güzel bir sinemasında, ne demek güzel, yani AVM içinde olmayan sineması Karaca Sineması’nda Nuri Bilge Ceylan’ın “Kuru Otlar Üstüne” filmine gittim. Film hakkında öyle derin analizler yapıldı ki biraz tedirgindim. Bu kadar derin analizleri, yabancılaşma üzerine yazılan destanları anlayabilecek miyim? 

Film başladı. Öncelikle söylemeliyim karlar içindeki bir coğrafyada, sıkışan taşrayı (dar mekânlarda çekilen sahneler) pek bir güzel anlatıyor. Öyle metafor filan yok. Oyuncu yönetimi çok başarılı. Film sade bir biçimde ilerliyor. Fakat birden film duruyor; filmin esas oğlanı fotoğraf çekmeye meraklı ve ilk yarıda iki kez yaklaşık 6 dakika onun çektiği fotoğraflar perdeye yansıyor. Nuri Bilge Ceylan fotoğraf çekmeye meraklıdır; bize de filmi çektiği coğrafyada yaşayan insanları fotoğrafla anlatıyor. Benim de muzip aklıma ünlü İtalyan yönetmen Bernardo Bertolucci’nin Amerikalı yazar Paul Bowles’ın “Esirgeyen Gökyüzü” romanından uyarladığı “Çölde Çay” filmi düşüyor. (Bu film uğruna Fas’a gidip filmin çekildiği yerde çay içmişliğim var.) Bertolucci yıllar önce “Paris’te Son Tango” adlı, insanın kendine ve topluma yabancılaşmasını anlatan bir film çekmişti. Yaşı uygun olanlar bilir, bu film papanın gazabına uğramış, yıllarca kendi ülkesi İtalya’da yasaklı olmuştu. Neyse gelelim “Çölde Çay”a. Epey uzun bir film. Film akıp giderken Bertolucci birdenbire yaklaşık 15 dakika filmle hiçbir ilişkisi olmayan muhteşem çöl fotoğraflarını bizlere seyrettiriyor. Herkes birbirine soruyor: “Ne oluyor?” Sonra eleştirmenler bastırıyor: “Bu çöl manzaraları nereden çıktı? Filmi ansızın durdurdun.” Bertolucci sadece “Çöl beni büyüledi, kusura bakmayın” diyor. Sanırım daha sonra çöl manzaralarını filmden çıkardı.

Neyse devam edelim. Kuru Otlar Üstüne filmi ilk yarıda güzel güzel ilerliyor ve ikinci yarı başlıyor. İkinci yarının temel sahnesi bir bomba patlaması sonucu bir ayağını yitiren ve doğduğu kente dönen bir kadın öğretmenle esas oğlan arasındaki tartışma ve daha sonra birlikte olmaları. Gerçekten şunu söylemem gerek: Erkekle kadının adeta birbirlerini alt etmek için derin ve felsefi tartışmaları o kadar uzadı ki “Hadi bir an önce yatsalar” diye kendi kendime söylendim. Ve işte herkesin uzun uzun derin anlamlar yüklediği o sahne geldi. Sevişmeye geçecek esas oğlan bir anda yürüyerek herkesin işiyle meşgul olduğu film setinden geçip gitti. Pek çok kişi bu sahnede bir yabancılaştırma unsuru buldu, ben de hiçbir anlam veremedim!

Şimdi gelelim filmin sonuna. Son bölümde bahar gelmiş ve esas oğlan dört yıl sonra çekip gideceği bölgenin yeni yeşeren otları üzerinde uzun uzun yürüyor ama öyle uzun yürüyor ki son gelmek bilmiyor. Ve biz o yürürken inanılmaz bir özeleştiri yaptığını dış sesten anlıyoruz. Yürüyor Allah yürüyor ve bize “Belki anlamayanlarınız vardır” diyerek bir ahlak gurusu gibi ahkâm kesiyor.

Ve film bir türlü bitmiyor.

Ne oluyor? Neyse herkesin bayıldığı bir filmi ikinci yarıdan sonra sıkıntı içinde izledim. Ve Nuri Bilge Ceylan’ın son filmlerinde bir ahlak gurusu edasıyla kahramanlar üzerinden kendi düşüncelerini aktarmasından sıkıldım.

Neyse ki İzmir etkinlik bakımından çok zengin. Altın Kedi Ödülleri verilen İzmir Kısa Film Festivali’nin bu yıl 24’üncüsü. Festivalin sonlarına yetiştim ve Handan İpekçi’nin çektiği kısa film “Diyet”i izledim. Handan kıyı kasabalarında sıkça rastlanan mevsim dönüşü yola bırakılan bir köpek aracılığıyla, şenlikli bir tatil kasabasının (Foça), kış aylarında nasıl ıssızlaştığını; yaşlılar, askerler ve mülteciler aracılığıyla nasıl ölümü çağrıştırdığını çok etkili bir biçimde anlatıyor. Vallahi hep okuyordum “yola bırakılan köpekler” diye ama yaz aylarında ananın babanın çocuğun sevgilisi olan, denizde sürekli atılan kırmızı topun peşinden koşan bir köpeğin büyük kente doğru yola çıkan aile arabasından indirilip, babanın uzaklara fırlattığı kırmızı topu kapmak için koşarken arabanın hızla uzaklaşması beni acayip etkiledi.

Neyse, hadi Işıl işbaşına.

Yazarın notu: 1999 yılında Altın Portakal Film Festivali’nde Nuri Bilge Ceylan’ın Mayıs Sıkıntısı filmine en iyi yönetmen, en iyi ikinci film ve ayrıca tüm amatör oyuncularına özel ödül verildi. Ben jürideydim ve cansiperane Nuri Bilge Ceylan’ı desteklemiştim. Bu desteğim epey sürdü ama artık yok. Nasılsa çok hayranı var.

Yazarın Son Yazıları

Hereke yolunda

Sevgili okurlarım sevdiğim tahta heykeller diyarı Değirmendere’ye taşındığımdan beri dostlarım, okurlarım beni hiç yalnız bırakmıyorlar.

Devamını Oku
14.12.2025
Boji’yle dünyayı gezdik!

Sevgili okurlarım, son yazdıklarıma bir göz gezdirdim.

Devamını Oku
07.12.2025
Canım şaka yapmışlardır

Sevgili okurlarım, yıllar önce İspanya’nın Endülüs bölgesinde dolanırken nereden aklıma düştüyse yolda gördüğüm Çağlar Boyu İşkence Aletleri Müzesi’ne girivermiştim.

Devamını Oku
30.11.2025
Denize düşen yılana sarılır

Sevgili okurlarım gerçekten bıktım, neden mi?

Devamını Oku
23.11.2025
Müjde! Ölüm kokan parfümlerim var!

Sevgili okurlarım bir an kendimi bir reklam şirketinde çalışırken buldum.

Devamını Oku
16.11.2025
Dünya unuttuğu bir sözcüğü yeniden anımsadı: Sosyalizm!

Geçtiğimiz hafta, uzun zamandır siyasal ve ekonomik belirsizlik, biri biterken öteki başlayan savaşlar ve giderek şiddetini artıran emek sömürüsü karşısında umutsuzluğa kapılan dünya halkları, uzun zamandır egemen güçler tarafından özellikle unutturulan bir sözcüğü yeniden anımsadı: “Sosyalizm!”

Devamını Oku
09.11.2025
Kraldan çok kralcılar

Sevgili okurlarım tarih bize, ülkelerin çökmesine en çok yardım edenlerin kraldan çok kralcılar olduğunu gösterir.

Devamını Oku
02.11.2025
İmecenin muhteşem gücü

Sevgili okurlarım ülkemin içinde bulunduğu belirsizlik durumu, giderek çoğalan çocuk çetelerinden söz etmek, öldürülen yoldaşların ardından ağıt yakmak, her gün bir kadın cinayetiyle yüz yüze gelmek beni hiç olmadığım kadar umutsuzluğa sürükledi.

Devamını Oku
26.10.2025
Hakan Tosun sen gittin gideli

Sevgili okurlarım bu hafta bir vatanseveri, bir doğa koruyucusunu, işi sadece gerçekleri belgelemek olan bir güzel insanı Hakan Tosun’u toprağa verdik.

Devamını Oku
19.10.2025
Düzenin yeni kurbanları: Katil çocuklar!

Bir avukat İstanbul’da kalabalık bir caddede, ofisi önünde maskeli kişiler tarafından Kalaşnikoflarla taranarak öldürülüyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Ah bu ne sevgi bu ne ıstırap!

Sevgili okurlarım insanın tüylerini ürperten. “Bu kadar da olmaz” dedirten bir fotoğrafa bakıp duruyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Adana’nın yolları taştan sen çıkardın beni baştan!

Sevgili okurlarım hepiniz benim Adana sevgimi bilirsiniz.

Devamını Oku
28.09.2025
Kırmızı elbiseli küçük kız

Onun hiçbir şeyden haberi yoktu.

Devamını Oku
21.09.2025
Vahşetin korkunç sularında

Sevgili okurlarım şimdi gelin İtalya’nın Roma kentinde vahşet resimlerinin sergilendiği bir müzeye girelim.

Devamını Oku
14.09.2025
Bir kitap: ‘Sırlarım İpte Asılı Kaldı Balım’

Sevgili okurlarım bugüne kadar hiçbir kitap beni böylesine acıtmamıştı.

Devamını Oku
07.09.2025
Devlet bir sivil itaatsizlik örgütü müdür?

Sevgili okurlarım, sivil itaatsizlik özellikle yasalardan, yönetimden hoşnut olmayanların başvurduğu bir eylemdir.

Devamını Oku
31.08.2025
Bize kim düşe?

Sevgili okurlarım bugün yazıma Leonard Cohen’in “Herkes biliyor geminin su aldığını./ Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini./ Ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu” şiiriyle başlayayım dedim, herkes biliyor da ben neden böyle doktorun az önce biyopsi yaptığı bir hasta gibi endişeyle bekliyorum.

Devamını Oku
24.08.2025
Ah ah beni belediye başkanı yapmadılar!

Sevgili okurlarım iyice kafa sersemi olduk.

Devamını Oku
17.08.2025
Parayı veren düdüğü çalar!

Sevgili okurlarım bu yaz kendimi büyük bir açık hava tiyatrosunda oyun izliyor gibi hissediyorum.

Devamını Oku
10.08.2025
Şu nitelikli ol ne demek? Biri bana anlatsın!

Sevgili okurlarım bir hafta önce ülkemizde her yer yanıyordu.

Devamını Oku
03.08.2025
‘Kolay ölümler ülkesi’

Sevgili okurlarım başlık benim değil, sosyal medyada gördüm, sahibini aradım, bulamadım ama bu başlığa vuruldum.

Devamını Oku
27.07.2025
Asılacak kadınlar ülkesi

Sevgili okurlarım bu hafta yazar Pınar Kür’ü sonsuza uğurladık.

Devamını Oku
20.07.2025
Kavşaktayız yeni sorular sorma zamanı!

Sevgili okurlarım ne yazık ki kavşağa geldik arabayı ya uçurumdan aşağı süreceğiz ya da hepimiz yepyeni sorular sormaya, çözümler bulmaya çalışacağız.

Devamını Oku
13.07.2025
Topyekûn savaştayız!

Başlığım kimseyi şaşırtmadı değil mi? Evet, bu canım ülkede yepyeni bir savaş deneniyor.

Devamını Oku
06.07.2025
Zeytine ağıt

Sevgili okurlarım şimdilik füzelerle, insansız uçaklarla yapılan savaş bitmiş görünüyor, doğrusu ben bittiğine hiç inanmıyorum. Bir yerlerde gene füzeler uçacak, çocuklar ölecek, ölüyor da. Şimdi gelelim bizdeki asıl savaşa. Evet dostlarım ülkemizin zeytinliklerimizi bitirme savaşı bu.

Devamını Oku
29.06.2025
Dünyanın hali gibi halimiz

Sevgili okurlarım meğer bizim bu kadim ülkemizde ne kadar çok savaş uzmanı varmış.

Devamını Oku
22.06.2025
Yeniden Türkiş Dekameron

Sevgili okurlarım, epey bir zamandır yaklaşık 20 yıldır bu köşede neredeyse aynı sorunları yazmaktan bıktım.

Devamını Oku
15.06.2025
‘Bana denizi göster’

Sevgili okurlarım gene bir bayram günü, üstelik pazar. Açık konuşmayı severim bilirsiniz öyleyse açık konuşayım ben bu bayramı hiç sevmem.

Devamını Oku
08.06.2025
Unutma biz Anadolu’yuz!

Sevgili okurlarım bir kentten başka bir kente taşınmak ne kadar zormuş.

Devamını Oku
01.06.2025
Biraz mevzu değiştirelim

Sevgili okurlarım 50 yıldır yaşadığım İstanbul’u bırakıp Kocaeli’nin Değirmendere Mahallesi’ne taşınıyorum.

Devamını Oku
25.05.2025
Cebinde şiirlerle dolaşan bir film yönetmenini uğurlarken

Sevgili okurlarım 25 yıllık hayat ve iş arkadaşım, kızım Dünya’nın babası cebinde şiirlerle dolaşan tüm hayatı boyunca devrime inanan film yönetmeni Ali Özgentürk’ü sonsuzluğa uğurladık.

Devamını Oku
18.05.2025
Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Devamını Oku
11.05.2025
24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’nde toplu anılar

24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festival

Devamını Oku
04.05.2025
Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Devamını Oku
27.04.2025
Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Devamını Oku
20.04.2025
Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Devamını Oku
13.04.2025
Boykotun sessiz çığlığı

Boykotun sessiz çığlığı

Devamını Oku
06.04.2025
Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Devamını Oku
30.03.2025
Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Devamını Oku
23.03.2025
Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Devamını Oku
16.03.2025