100. yılında ILO ve temel sorunlar (1)
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

100. yılında ILO ve temel sorunlar (1)

21.08.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Dünyada son elli yılda, kamu görevlilerinin örgütlenmesinde çok hızlı gelişmeler kaydedilmiştir. Ancak Türkiye’de ILO normları açısından birçok yetersiz düzenleme söz konusudur.

10 Aralık 1948, Birleşmiş Milletler örgütünün “evrensel insan hakları bildirgesi” yayımlanmadan birkaç ay önce Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) San Francisco’da toplanan genel konferansı 87 sayılı “Sendika özgürlüğü ve örgütlenme hakkının korunmasına” ilişkin sözleşmeyi kabul ve ilan etmişti. (9 Temmuz 1948)
İnsan Hakları Bildirgesi’nde herkesin toplanma ve çıkarlarını korumak için sendika kurma ve bunlara üye olma haklarının tanınması ile 87 sayılı sözleşmenin birkaç ay farkla kabul edilmesi kuşkusuz bir rastlantı sonucu değildir. Bir yıl sonra Cenevre’de toplanan ILO konferansında “Örgütlenme ve toplu pazarlık hakkı ilkelerinin uygulanmasına” ilişkin 98 sayılı sözleşme kabul ediliyordu.. Böylece sendikal haklarla toplu pazarlık hakları birbirini tamamlıyor ve bu alanda ortaya çıkan insan hakları ile ilgili bir sistem güvence altına alınıyordu.

İlk düzenleme 1947
Aynı yıllarda Türkiye, çoğulcu demokrasiye ilk adımlarını atıyor, derneklerin kurulmasındaki izin sistemini kaldırarak (1946) sosyal sınıf esasına dayalı yasa ile işçi ve işveren örgütlerinin (sendikaların) kurulmasına olanak sağlıyordu. Nitekim 1947 yılında 5018 sayılı yasa ile işçi ve işverenlerin örgütlenmelerinin düzenlenmesi kabul ediliyordu.
ILO’nun 100. yılını kutlarken, üyelik süresi 90 yıla yaklaşan Türkiye-ILO arasındaki ilişkileri incelemekten öte, ülkemizdeki toplu iş hukukunun nasıl etkilendiğini ana hatları ile ortaya koymak ve halen devam eden sorunlara değinmektir.
5018 sayılı yasa Meclis’te görüşülürken dönemin Çalışma Bakanı Sadi Irmak, “Beynelmilel İş Teşkilatı Statüsünde sendika kurma hakkının da bulunduğundan” söz etmişti. Muhalefet kanadından milletvekili Fuat Köprülü ise “Bu kanun o mahiyette olmalıdır ki beynelmilel iş kongrelerine iştirak ettiğimiz zaman bu kanunu görünce, bunun demokratik bir memlekete yakışan bir kanun olduğunu tasdik etsinler” demiştir. Aynı konuşmacı bunun için sendikalara grev hakkının tanınmasının da şart olduğunu açıklamıştır. Ancak 5018 sayılı yasada 87 sayılı sözleşmeye aykırı düzenlemelerin bulunduğu da bir gerçektir. Grev yasağının devam ettiği, toplu pazarlığın özel yasalarla düzenlenmediği 1947- 63 döneminde Türk sendikacılığının işçilerin yaşam ve çalışma koşullarında ciddi bir iyileştirme sağlayamadığı da bir gerçektir.

En iyi dönem
Toplu pazarlık ve grev hakları ile donatılmış Türk sendikacılığı, anayasa ve yasalarla düzenlenen haklarını geliştirmeleriyle, 1963-71 yıllarında en parlak dönemini yaşamış, toplam üye sayısı 1.5 milyonu bulmuştur. Bu dönemde Türk-İş ciddi bir bölünme sürecini yaşamış, 1967 yılında DİSK kurulmuştur. Türk-İş’in, siyasal iktidarla işbirliği yaparak DİSK’i bertaraf etme çalışmaları, 15-16 Haziran 70 olaylarının patlak vermesine yol açmıştır. ILO normlarına aykırı düzenlemeler içeren 29.8.1970 tarihli 1317 sayılı bu yasaya ilişkin hocamız Cahit Talas’ın Aralık 1970’te sunduğu tebliğde şu cümlelere yer verilmiştir: “1946 yılında başlayıp oluşan, zaman zaman tehlikeli ve güç dönemeçlerden geçen Türk sendikacılık hareketi 1961 Anayasası’nın sağladığı güvenceye kavuştuktan sonra en büyük darbeyi bu kanunla, 274 sayılı yasaya getirilen yasaklarla yemiştir. Bu kanun aynı zamanda Türk sendikacılık tarihinde sendika hakkını ve özgürlüklerini korumak için işçilerin çetin mücadeleler vermeyi göze alabileceklerinin çok ıstıraplı da olsa anlaşılmasına vesile olmuştur.”
Bu yasa ile getirilen yasakların önemli bir kısmı Anayasa Mahkemesi’nin 8-9 Şubat tarihli kararı ile iptal edilmiştir. Sendika kurma haklarına ilişkin kalan yasakların ise ILO’nun uluslararası normlarına aykırı olduğu kuşkusuzdur.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin ürünleri 1982 Anayasası, 2821 sayılı yasalar çok daha sınırlı örgütlenme haklarını getirmiştir. 87 sayılı sözleşmeye aykırı olan bu yasaklar, adı geçen yasada zamanla yapılan değişikliklerle adım adım kaldırılmıştır. ILO uzmanları sadece Türkiye’nin sendika özgürlüğüne uyup uymadığı ile değil, tutuklanan çok ağır cezalar istemi ile yargılanan sendikacıların durumlarıyla da ilgilenmişlerdir. (DİSK davası başta)
ILO’nun denetim organları 1970’lerden itibaren Türk mevzuatındaki hükümlerin uluslararası normlara uymadığı gerekçesi ile Türkiye’yi sık sık gündeme aldıkları görülmektedir. 1985-2014 yılları arasında Türkiye, onayladığı sözleşmeler nedeniyle 25 kez normları denetleyen komisyonda gündeme gelmiştir. Bunlardan altısı 87 sayılı, on üçü 98 sayılı sözleşme ile ilgilidir.
2012 yılında 2821 ve 2822 sayılı yasaların yerini alan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu Sözleşme yasası, 87 ve 98 sayılı sözleşmeler dikkate alınarak hazırlandığı savına karşın, sözleşmelere aykırı uygulamalarıyla tartışmaların gündeminde. 87 sayılı sözleşmenin uygulanmasının geciktirilmesi başta, kamu hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi, kamu personelinin statü hukuku, memurların devlete sadakat yükümlülükleri.. ihlalerin gerekçelendirilmesinde hükümet tezlerinin odağındaki yerlerini aldılar..

Düzenlemeler yetersiz
Dünyada son elli yılda, kamu görevlilerinin örgütlenmesinde çok hızlı gelişmeler kaydedilmiştir. 2013, Birleşik Krallık’ta kamuda çalışanların sendikalaşma oranı yüzde 56 iken özel kesimde yüzde 14’ten ibarettir. Aynı durum ABD, Fransa ve ülkemiz için de gözlemlenmektedir. ILO normları açısından 87 ve 98 sayılı sözleşmelerde işçi yerine çalışan deyiminin kullanıldığını görmekteyiz. 1978 yılında çıkarılan 151 sayılı sözleşme üst düzey görevliler veya çok gizli görevler için uygulanacak sınırların özel ülkeler yasaları ile belirlenmesini öngörmüştür. Kamu görevlilerinin örgütlenme haklarını koruma da gözetilmiştir.
Ülkemizde 1961 Anayasası, kamu görevlilerinin örgütlenme haklarını tanımışken, 1965-71 döneminde çok sayıda kamu sendikası da kurulmuşken 12 Mart anayasa değişikliği ile getirilen yasakla memur sendikacılığına son verilmiştir. 87-151 sayılı sözleşmeler ışığında ILO ilkeleri, doktrinin etkisinde 2001 yılında kabul edilen 4688 sayılı yasa, önce kamu görevlilerinin örgütlenme haklarını düzenlemiştir. Ancak ILO normları açısından birçok yetersiz düzenleme söz konusudur.

YARIN: Erdoğan liderliğinde sendikal hak ihlalleri katlandı.

Prof. DR. Metin Kutal

Yazarın Son Yazıları

Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025