Ahlaksızlığın kurumsallaşması-3 - Kemal Kılıçdaroğlu
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Ahlaksızlığın kurumsallaşması-3 - Kemal Kılıçdaroğlu

22.04.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Ülkemizde kurumsallaşan ahlaksızlıkla ilgili 3. yazıma, dönemin AK(!) Partili adalet bakanı ve AK(!) Partili Ankara milletvekilinin 7 Ocak 2003 tarihinde TBMM çatısı altında yaptıkları konuşmalardan alıntılar yaparak başlamak istiyorum.

1- “Parlamentonun itibarı, yolsuzluklar konusunda göstereceğimiz hassasiyete ve duyarlılığa bağlıdır. (...) Toplumun geleceği de bir anlamda, Türkiye’de bu yolsuzlukların önlenmesiyle doğrudan alakalı.

Türkiye, maalesef, ilimde, teknikte, teknolojide dünya ülkeleri arasında ilk 10’a girmeyi başaramadı; bu, üzücü bir durum; ama yolsuzluklar konusunda, bir istatistiğe bakarsanız, ilk üç arasına girmeyi başardık. (...) Bu, Türkiye için fevkalade ayıptır ve yüz kızartıcı bir durumdur.

Değerli arkadaşlarım, (...) siyasette kirliliğin başlangıcı, siyasetin finansmanından kaynaklanıyor.

Zannediyorum, kısa dönem içerisinde, siyasetin finansmanı dahil, (...) yolsuzlukları da önleyecek ve siyasetin finansmanı üzerindeki gölgeyi ortadan kaldıracak bir siyasi partiler yasasını parlamentonun huzuruna getireceğiz...”

2- “Bir toplumda çürümeyi başlatan ve o toplumu çökerten en büyük organize suç unsuru yolsuzluktur.

Yolsuzluk, rüşvet, usulsüzlük, adam kayırma bir kere başlamaya görsün, bulaşıcı bir hastalık gibi sürekli yayılım gösterir ve yayılmaktadır. Önceleri şok etkisi yapan yolsuzluk haberlerine zamanla tolerans gösterilmeye başlandığı da bir gerçektir. Cezalandırılmaz, teşhir edilmez, üstü kapatılırsa, bu durumun giderek yozlaşması, çoğalması da kaçınılmaz olacaktır.

Yolsuzluklar, gerçek bir demokrasinin altyapısını tahrip eder, ahlakı bozar, toplumun rasyonalitesini de yaralar; kısacası, bir ülkede var olan bütün pozitif değerleri içten kemirir.

Yolsuzluk gibi bir büyük felaketin sebeplerini, yöntemlerini, sistemlerini ve sonuçlarını çok iyi tespit edip sona erdirmeliyiz. Yapanları tespit edip, bunları -her kim olursa olsun, nerelere ulaşırsa ulaşsın- sonuna kadar takip edip cezalandırılmasını sağlamak hepimizin görevidir. Bu görev, tarihi bir görev, aynı zamanda sorumluluktur.”

Yukarıdaki konuşmaların ilki dönemin Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek’e, 2 no’lu konuşma ise dönemin Ankara milletvekili Sayın Salih Kapusuz’a aittir. İki konuşma da 7 Ocak 2003 günü TBMM çatısı altında yapılmıştır. (18. birleşim) Bu konuşmaların altına her ahlaklı vicdan sahibi kişi gözü kapalı imza atar. Konuşmaların gerekçesi ise Ankara milletvekili Salih Kapusuz ve 24 milletvekilinin, “yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi” amacıyla verilen araştırma önergesidir. Yolsuzlukları araştırma önergesi 7 Ocak 2003 günü TBMM’de alkışlarla kabul edilir.  

Komisyon altı aylık bir çalışmadan sonra 19 Haziran 2003 tarihinde 1109 sayfalık raporunu Azmi Ateş imzasıyla “gereği” yapılmak üzere TBMM Başkanlığı’na sunar. Rapor, yolsuzluklar konusunda bugüne kadar TBMM çatısı altında düzenlenen en kapsamlı rapordur.

Rapor; yasama, yürütme ve yargı alanlarında alınması gereken önlemler ve çıkarılması gereken yasalar konusunda ciddi önerileri içermektedir.

YASAMA ORGANI İÇİN ÖNERİLER

Yasama organı ile ilgili öneri 13 maddeden oluşmaktadır.

• Örneğin, yolsuzluk ve rüşvet suçlarının yasama dokunulmazlığı kapsamına alınmaması önerilmiştir. Hatta raporda; başbakan ve bakanlar hakkındaki iddiaların Meclis’te kabul edilmemesi halinde iddiaların tümüyle yargı denetiminin dışında kalacağı vurgulanmakta; “Bu durumun ‘kuvvetler ayrılığı’ prensibiyle çelişmesi bir yana, çoğu kez önerge yeter sayısına ulaşılamaması nedeniyle sadece ‘suskun kalarak’ bir anlamda beraat kararı verilmesi kamu vicdanını yaralamaktadır. Dolayısıyla başbakan ve bakanların cezai sorumluğu yargı süreçleri sonunda belirlenmeli; anayasanın 100. maddesi bu doğrultuda değiştirilmelidir” önerisi getirilmiştir.  

Ayrıca;

• TBMM’de “Yolsuzlukla Mücadele Daimi Komisyonu” ile “Kamu Hesapları Komisyonu” kurulması,

• TBMM İç Tüzüğü’nde yer alan “ticari sır” kavramının kaldırılması,

• Yolsuzluk kapsamında değerlendirilen suçların “af ve erteleme yasaları” kapsamı dışında tutulması için anayasa değişikliği yapılması önerilmiştir.

YÜRÜTME ORGANI İÇİN ÖNERİLER

Yürütme organı ile ilgili öneriler 35 maddeden oluşmaktadır. Başlıcaları şunlardır:

• Kamu denetiminin etkin hale getirilmesi,

• “Yolsuzlukla Mücadele Kanunu” tasarısının hazırlanması,

• Düzenleyici ve denetleyici kurumların bağımsızlıklarına zarar vermeden faaliyet raporlarının TBMM Kamu Hesapları Komisyonu’nda incelenmesi,

• Yolsuzlukla mücadele konulu master planı hazırlanması

• Yolsuzluktan elde edilen gelirlerin aklanmasının önlenmesi, etkin ve hızlı el koyma ve zoralım mekanizmalarının işletilmesi,

• OECD ve AB müktesebatına uygun ve Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Kamu Alımları Uzmanlar Grubunun hazırladığı “Devlet İhalesine İlişkin Bağlayıcı Olmayan İlkeler” çerçevesinde yeni bir Kamu İhale Kanunu hazırlanması,

• AB Komisyonu uzmanlarınca hazırlanan “Türkiye’de Yolsuzluğa Karşı Program” raporunun uygulamaya konması...

YARGI ORGANI İÇİN ÖNERİLER...

Yargı organı ile ilgili öneriler 7 maddeden oluşmaktadır.

• “Hukuk devleti” ve “hukukun üstünlüğü” çerçevesinde hukuk bilincinin oluşturulması,

• Adli kolluğun kurulması,

• Yargıçların ve savcıların ekonomik ve mali suçlara ilişkin alanlarda gerekli eğitimi almaları,

• Ekonomik ve mali suç savcılıklarının ve mahkemelerinin oluşturulması,

• Yargıtay Başsavcılığı bünyesindeki masalardan birinin ve Yargıtay ceza dairelerinden birinin mali ve ekonomik suçlar ile çıkar amaçlı örgüt suçlarına bakması...

Peki, ne oldu?

Olması gereken, bu rapordaki yürütme ve yargı ile ilgili önerilerin hayata geçirilmesi için, raporun Başbakanlığa gönderilmesiydi. Kuşkusuz raporu sadece Başbakanlığa göndermek yeterli değildi… Raporun gereğinin yürütme organı tarafından yapılıp yapılmadığının da takibi gerekiyordu. Ama tüm araştırmalarıma rağmen raporun Meclis Başkanlığınca Başbakanlığa gönderilmediğini üzülerek gördüm. Komisyon başkanı Sayın Azmi Ateş’in savcılıklara, bakanlıklara, bazı genel müdürlüklere yazdığı yazılar ise sadece bazı yolsuzluk dosyalarının gereğinin yapılması içindi... Yani Cumhuriyet tarihimizin yolsuzlukların önlenmesiyle ilgili köklü öneriler içeren ana raporu, tozlu raflara kaldırılmıştı. Bazı yolsuzluk dosyalarını takip eden Sayın Azmi Ateş ise bir daha milletvekili adayı gösterilmedi. Yani TBMM, yürütme organı tarafından teslim alınmıştı. Bu teslimiyet daha sonra yapılan anayasa değişikliği ile bir kişinin tekeline verildi. Bugün maalesef tarihsel kimliğini ve kişiliğini büyük ölçüde kaybeden bir TBMM gerçeği ile karşı karşıyayız.

Sonuçta, bırakın yürütme ile yargı organlarının yapması gerekenleri izlemeyi; TBMM, kendi üstüne düşeni yapmamış, bir süre sonra Meclis, yolsuzlukları aklayan kuruma dönüşmüştü... Ne diyordu Sayın Cemil Çiçek? “Parlamentonun itibarı, yolsuzluklar konusunda göstereceğimiz hassasiyete ve duyarlılığa bağlıdır.” Soru şu: Yolsuzluklarla mücadele edeceğiz söyleminden, yolsuzluk yapanları koruyan ahlak dışı bir anlayışa nasıl evrildik? Bunun yanıtı çok açık. Bütün kurumları çürütüp, ahlaksızlığı kurumsallaştırarak... Gönç Selen’in dediği gibi “Bir yandan siyasetçi ahlaklı olsun istiyoruz, diğer yandan ‘çalıyor ama çalışıyor’ diyoruz. Bu sözle ahlaksızlığı meşrulaştırdığımızı ve aslında çok büyük bir ahlaksızlık içinde olduğumuzu göremiyor muyuz?” (Gazete Pencere – 25.03.2024)

Çünkü ahlaksızlığı devlet katında kurumlaştırdığınızda toplumu yolsuzluklar konusunda duyarsız hale getirirsiniz. Ne diyordu Sayın Salih Kapusuz? “Yolsuzluk, rüşvet (...) cezalandırılmaz, teşhir edilmez, üstü kapatılırsa, bu durumun giderek yozlaşması, çoğalması da kaçınılmaz olacaktır.” Ve bugün artık kaçınılmaz oldu... Yolsuzluk yapanlar, devletin gelirlerine çökenler hep el üstünde ve itibarlılar... Bugün yolsuzluk ve rüşvet adeta bir toplumsal kabule dönüşmüş durumda... Peki, ne yapmak gerekiyor? Bunu tam 21 yıl önce TBMM’de kurulan komisyon raporlaştırmış... Evet sadece raporlaştırmış... Tozlu raflarda bekliyor... Sahipsiz...

Evet, sevgili dostlarım. Değirmenci’nin de dediği gibi;

Bu nasıl çark!

Buğday bizim...

Ezilen biziz!

Un olan biz...

Aç kalan biziz...

Kimdir bu doymak bilmeyen soysuz... 

Kemal Kılıçdaroğlu

CHP 7. Genel Başkanı

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025