Verdi bana kalemini...
Sunay Akın
Son Köşe Yazıları

Verdi bana kalemini...

29.12.2008 07:19
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiyede müzeciliğin gelişimine çok değerli katkıları olan, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Orhan Düzgünün açıklamasını, sevgili Özgen Acarın köşesinde okudum. Sayın Düzgün, İsviçre Cumhurbaşkanı Pascal Couchepinin, Ankara Büyükelçiliği’nin 80. yıldönümü nedeniyle ülkemize armağan ettiği Lozan Antlaşmasının imzalandığı masayla ilgili şu bilgiyi veriyor: Masayı, iç düzenlenmesi yenilenmekte olan ilk TBMM Müzesi’nde ve ayrıca ailesinin bağışladığı İnönü’nün Lozan Madalyası ile birlikte sergileyip 23 Nisan’da ziyarete açacağız.

Kalemin akıbeti...

Bu kararın doğruluğunu alkışlamakla kalmayıp, bir müzeci olarak katkıda bulunmak istiyorum: Lozan Antlaşmasının imzalandığı masanın ülkemize armağan edildiğinin haberleri her yerde çıktı Ama, Kule Canbazının dışında hiç kimsenin aklına antlaşmanın imzalandığı kalemin nerede olduğu sorusu gelmedi!?. Bu konuda sorulması gereken, merak edilmesi gereken, benim düşünceme göre masanın nereye konulacağından önce, tarihi imzaların atıldığı kalemin akıbetidir!

Merakınızı ve kaygınızı hemen gidereyim: Lozan Antlaşmasının kalemi İstanbul Üniversitesindedir. Bu, Türkiye’deki en değerli kalemdir ve mutlaka masayla birlikte sergilenmelidir. Masa da, İnönü’nün madalyası da müzecilik açısından hiç şüphesiz ki çok önemli eserlerdir Ama, kalem onlardan çok daha değerlidir. İstanbul Üniversitesi günümüze kadar kalemi korumuş ve görevini tamamlamıştır. Bugün, yeni bir hamle yapmanın zamanıdır. Sayın Orhan Düzgüne gerekli yazışmaları başlatarak, Lozan Antlaşmasının imzasının atıldığı kalemin ilk TBMM Müzesindeki tarihi yerine, yani, üstünde bağımsızlık imzasının dansını yaptığı masaya konulmasını öneriyorum. Böylelikle de, çağdaş müzecilik konusunda edindiğim birikimin sorumluluğunu yerine getirdiğime inanıyorum.

İkinci Dünya Savaşında nice masum insanın katledildiği toplama kamplarının neredeyse hepsini ziyaret ettim. İtiraf etmeliyim ki, Kievdeki II. Dünya Savaşı Müzesinde gördüğüm objeler en az Auschwitzdeki objeler kadar etkiledi beni. Bu müzede, yakılan insanlardan yapılan sabun, çocuk mahkûmların kıyafetleri, çocukların asıldığı darağacı ve insan derisinden yapılan eldiven vardır! Benim size asıl anlatmak istediğim Kievde bir başka müzede sergilenen kalemin öyküsüdür!..

O ki, bu haftaki yazımızda müze ve kalem konusunu ele alıyoruz, bu bilinmeyen öyküyü de anlatmalıyız. Efendim, yola Nâzım Hikmetin dizeleriyle çıkıyoruz:

Kapısından girer girmez

O dakka, o saniye

Gözlerini görür görmez

Birden sevdalandım Kiyef şehrine

Nâzım Hikmet 1956 yılında gider Kieve Kente duyduğu sevgiyi anlattığı şiirin adı da Şevçenkonun KalemidirŞevçenko, Ukrayna edebiyatının en ünlü şairidir. Çocukluğunda çok güzel resimler yapan Şevçenko, bedeli ressamlar tarafından ödenerek ağanın elinden kurtarılır. Zamanla şiir resmin önüne geçer ve Şevçenko’nun özgürlük kokan şiirleri kralı korkutur. Bundan sonrası baskı ve sürgündür

Memleket özlemi Nâzımın bu şiirinde de çıkar karşımıza. O, gittiği her kentte memleketini, İstanbulu aramaktadır. İşte bu hasretin Kiev’deki dizeleri:

Mavisi İstanbul’uma benzer

Yeşili Bursa’mdan eser

Oturmuş da şiir yazar

Birden sevdalandım Kiyef şehrine

Nasıl ki Prag, Nâzım için Çek edebiyatının ünlü şairi Nezval demek ise, Kievde Şevçenkodur. Şair, şöyle anımsar büyük şairi:

Kapısından içeri girer girmez

Şevçenko karşıladı beni

Gözlerini görür görmez

Eğildim, öptüm elini

Müze müdürünün Nâzım’a jesti

Şevçenkonun kaleminin sergilendiği müzeye gider Nâzım Lakin, kendini pek iyi hissetmemektedir, hastadır Müzenin kapısından içeri adım atar ama oradaki bir iskemleye oturur. Yanındakiler şairin kalp hastası olduğunu bildikleri için gömleğinin düğmelerini açarlar, görevlilerden bir bardak su isterler. Nâzım, önemli bir şey olmadığını, sadece kendini yorgun hissettiğini söyler. O sırada, müze müdürü de yanına gelmiştir. Nâzım, Şevçenkonun kalemini görmek istediğini söylediğinde, kalemin üst katta olduğunu öğrenir. Merdivenleri çıkamayacağını söyleyen şair, Şevçenko’nun kalemini göremeyeceği için üzülür Nâzımın yanından ayrılan müze müdürü kısa bir süre sonra geri gelir. Yanında, Şevçenko’nun kalemi vardır Kalem, Nâzım Hikmet için yerinden çıkarılmış ve görmesi için ayağına kadar getirilmiştir!.. Bu bilinmeyen öykü, şiirin aşağıdaki son dizesinde gizlidir:

Konuştuk şiir üstüne

Yüreğim gibi, dedi, yana yana

Şiir düşmeli, dedi, halkın önüne

Verdi bana kalemini.

Yazarın Son Yazıları

Denize demokrasi mayası çalalım...

Denize demokrasi mayası çalalım...

Devamını Oku
06.02.2017
Atatürk'ün çocukluğunu anlamak

Deniz yolculuklarında, vapurların güverteleri oyun alanlarına dönüşür. Güneşli havalarda güvertede halka atılır, satranç ya da seksek oynanır. Dalgalar arasında salınan bir gemide salıncağa binmenin tadı ise apayrıdır.

Devamını Oku
08.11.2009
Hüzünlü bir sonbahar anısı

İlkokul bahçesinden tüm mahalleye yayılan yanık yaprak kokusu... Sonbahar bu parfümünü sürerek girer hayatımıza... İşin içinde biraz da naftalin kokusu vardır... Kısa pantolonlar, yazlıklar gardıroba kaldırılır, sabah uyanıldığında yolum deniz kıyısına düşerse pişman olmayayım, düşüncesiyle içe mayo giyilmez...

Devamını Oku
18.10.2009
Adnan Menderes: İdam sehpasındaki kaleci...

Yuri Gagarin'in, uzaya çıktığı 12 nisan 1961 günü, bir adam, karısına yazdığı mektuptaki sözcükleri saymaktadır... Elli sözcük, evet, mektupta sadece elli sözcük kullanmasına izin vardır!.. Sözcükleri sayar... Elliyi biraz geçmiştir!..

Devamını Oku
09.08.2009
New York ve Maçka...

Devamını Oku
09.02.2009
Che, Baykam ve 11 Eylül...

Devamını Oku
26.01.2009
Ayışığı altında Afrika

Devamını Oku
19.01.2009
Van Gogh ve Cemal Süreya

Devamını Oku
12.01.2009
Astronot Barbie olmasaydı

Devamını Oku
05.01.2009
Verdi bana kalemini...

Devamını Oku
29.12.2008
Bu bir futbol yazısıdır

Devamını Oku
22.12.2008
Son Ada ve Issız Adam

Devamını Oku
15.12.2008
Balıkçı iskemlesini de alarak...

Devamını Oku
08.12.2008
Heykeldeki Atatürk'ü görebilmek

Devamını Oku
17.11.2008
Dağlarca Çamlıca Tepesi'nde

Devamını Oku
10.11.2008
Dünya kadar büyük bir gün

Devamını Oku
27.10.2008
Resim sanatının 'hal'i...

Devamını Oku
20.10.2008
Fareler ve İnsanlar!..

Devamını Oku
06.10.2008
Ramazan ve edebiyat...

Devamını Oku
07.09.2008
Karpuz satarak okumak

Devamını Oku
01.09.2008
40 Yıl Önceki Kehanet!...

Devamını Oku
15.08.2008