Milliyetçilik, cemaatçilik ve kadın
Tayfun Atay
Son Köşe Yazıları

Milliyetçilik, cemaatçilik ve kadın

10.04.2017 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Hayatımın en şaşırtıcı, ama aynı zamanda en heyecan verici davetlerinden birine cumartesi günü icabet ettim. Türk Ocakları İstanbul Şubesi Gençlik Kolu’nun benden bir ders talebini karşılamak; popüler kültür, dijital çağ, yeni medya başlıklarının altını özellikle Türkiye bağlamında doldurmak üzere Ocağın Çemberlitaş’taki konferans salonundaydım.
Bir tatil gününün ortasında saat 12’de gayet ciddi ve istikrarlı bir dinleyici grubunun önünde anlattım da anlattım: Folk kültür, popüler kültür, kitle kültürü… Sözlü kültür, yazılı kültür, görsel kültür… Masallar, romanlar, diziler… Kapitalizm, sosyalizm, küreselleşme… Comte, Marx, BaudrillardHomeros galaksisi, Gutenberg galaksisi, Bill-Gates galaksisi…

***

Türk Ocakları’nın tarihsel önemi malûm: Türk ulus-devletine beşiklik yapmıştır onlar. Diğer bir deyişle Türk Ocakları, Cumhuriyet’in içinde piştiği “ocak”tır.
Bu nedenle de en bitimsiz tartışmalardan biri, 1912’de açılmış Türk Ocakları’nın Cumhuriyet kurulduktan sonra 1932’de kapatılması olayıdır.
Bu konuyu tabii derste konuşmadık ama sonrasında beni davet eden gençlerle sohbet ederken tartıştık.
Bilindiği üzere Türk Ocakları kapatılıp yerine Halkevleri açılırken temel motivasyon, Ocakların devletin Türkleşmesi yolunda harcadığı çabanın ve yaptığı katkının tamamına erdiği, bir “milli devlet”in kurulduğu ve artık toplumun Türkleşmesi (“millet”leşmesi) yolunda daha dinamik bir girişim gerektiğidir. Tabii burada Halk Partisi ile doğrudan bağlantılı şekilde Halkevleri’nin önü açılmıştır.

***

Bunları konuşurken Ocaklı genç arkadaşlardan birinin söyledikleri üzerinden öne çıkan bazı görüşler, bu yazıyı yazmamın birinci vesilesi oldu.
Mealen şunlar dillendirildi: Aslında Türk Ocakları kapanınca sonraki yıllarda doğuş bulan “sivil” Türk milliyetçiliği, yani MHP ve ülkücü hareket, çok önemli bir edebî, entelektüel ve (şehirliburjuva kültür anlamında) “medenî” bir kaynak ya da dayanağı kaybetti. İlk ortaya çıkışından bugüne o Türk milliyetçiliğine parti (MHP) bazında da, gençlik hareketi (ülkücülük) bazında da genelde “cemaatçi” bir kültürün hâkim olduğunu görürsünüz.
Böylece herkesin birbirine benzediği, “mekanik dayanışma” esasına dayalı cemaat toplumsallığı (“gemeinschaft”), aslında modern bir ideoloji olan milliyetçiliğin başat unsuru durumuna geldi. O yüzden ne bireyleşme, ne bireysel inisiyatif, ne eleştirellik, ne parti-içi demokrasi, ne de “kadın temsili” serpilebildi, gelişebildi, yaygınlaşabildi bu milliyetçi siyaset bünyesinde…
Hâlbuki Türk Ocakları, Yusuf Akçura gibi burjuva kökenli-kültürlü Türkçülerden beslenerek kurumlaşmıştı. Dolayısıyla onlar eğer kapatılmayıp süreklilik arz edebilseydiler, Türk milliyetçiliğinin bu cemaatçilikten sıyrılmasında etkin rol oynayabilirlerdi. Modern toplumsallığın (“gesellschaft”) gerektirdiği tarzda, gerçek anlamda “sivil” bir milliyetçiliğin önünün açılmasına katkı yapabilirlerdi.

***

Hiç kuşkusuz bu yaklaşım da tartışmaya açıktır. Ancak konuştuklarımızı bana dün sabah sıcağı sıcağına hatırlatan bir haber düştü basına ki o da bu yazıyı yazmama ikinci vesiledir.
MHP eski milletvekili ve genel başkan adayı Meral Akşener, referanduma ilişkin konuşmak üzere gittiği Bolu’da çirkin mi çirkin bir cinsiyetçi saldırıya maruz kalmış.
Bahçeli-yanlısı 100 kişilik bir MHP’li grubu, Akşener’e kadın ayakkabıları ve etekleri fırlatmış!..
Tabii Akşener tokat gibi muazzam bir yanıt vermiş bu zavallı, çağdışı ve “cemaatçi” saldırıya:
“Annesi, ablası, kız kardeşinin eteğini o çocukların eline verenler, size hiçbir şey söylemiyorum. Size bu talimatı verenlere yazıklar olsun! Evet, ben eteklik giyiyorum. Ben kadınım, kadın! Utanın!..”

***

Yukarıda Türk Ocağı’ndaki izlenimlerime dair aktarılanları bu haberle ilişkilendirince ortaya çıkan sonuç şu gibi göründü bana:
MHP ve Türk milliyetçi hareketinin bir “kırılma” şeklinde önünde duran asıl mesele, referandumda evet mi hayır mı meselesi değil.
Milliyetçilik bağlamında cemaatçilik mi, “medenîlik” mi meselesi…  

Yazarın Son Yazıları

Kalacak bir türkü söyler gideriz

Kalacak bir türkü söyler gideriz

Devamını Oku
10.09.2018
Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın!

Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın!

Devamını Oku
05.09.2018
Betona tapanların mabedi yapıldı

Betona tapanların mabedi yapıldı

Devamını Oku
03.09.2018
Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri

Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri

Devamını Oku
20.08.2018
‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu!

‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu!

Devamını Oku
15.08.2018
Doların da Allah’ı var!

Doların da Allah’ı var!

Devamını Oku
13.08.2018
‘Üniversite pazarı’nın düşündürdükleri

‘Üniversite pazarı’nın düşündürdükleri

Devamını Oku
08.08.2018
Üniversite pazarı

Üniversite pazarı

Devamını Oku
06.08.2018
Diyanet, sayende gidiyor din elden, dikkat et!

Diyanet, sayende gidiyor din elden, dikkat et!

Devamını Oku
01.08.2018
‘Topluma karşı devlet’ ve polisi

‘Topluma karşı devlet’ ve polisi

Devamını Oku
30.07.2018
‘En doğru, en hakiki tarikat’ hangisi?

‘En doğru, en hakiki tarikat’ hangisi?

Devamını Oku
25.07.2018
Bikinili Müslümanlık, tesettürlü münafıklık

Bikinili Müslümanlık, tesettürlü münafıklık

Devamını Oku
23.07.2018
Meşihat makamı

Meşihat makamı

Devamını Oku
18.07.2018
‘Adnan Hoca’ya da ne istediyse verdiler!

‘Adnan Hoca’ya da ne istediyse verdiler!

Devamını Oku
16.07.2018
Ters köşe (10.07.2018)

‘Cülus töreni’

Devamını Oku
10.07.2018
Düzyatan Gazi’nin ABD seferi

Düzyatan Gazi’nin ABD seferi

Devamını Oku
08.07.2018
Matbaa kapitalizmi ya da ‘Gutenberg Galaksisi’nin sonu

Matbaa kapitalizmi ya da ‘Gutenberg Galaksisi’nin sonu

Devamını Oku
04.07.2018
Şehit cenazesinde ‘protokol’ olur mu?

Şehit cenazesinde ‘protokol’ olur mu?

Devamını Oku
02.07.2018
‘Yüzde yedi’yi kim yedi?

‘Yüzde yedi’yi kim yedi?

Devamını Oku
26.06.2018
Bitmiş iktidarın uzun ölümü sürüyor

Bitmiş iktidarın uzun ölümü sürüyor

Devamını Oku
25.06.2018
‘Yüzde yedi'yi kim yedi?

‘Yüzde yedi'yi kim yedi?

Devamını Oku
25.06.2018
‘Antroposen’, ama umudu kesme Doğa’dan!

‘Antroposen’, ama umudu kesme Doğa’dan!

Devamını Oku
11.06.2018
Uçtuğunu zanneden şeyh: Aziz Yıldırım

Uçtuğunu zanneden şeyh: Aziz Yıldırım

Devamını Oku
06.06.2018
Kıyametin jeolojik adı: ‘Antroposen’

Kıyametin jeolojik adı: ‘Antroposen’

Devamını Oku
04.06.2018
Başkanın değil babanın Ali’sisin Ali Koç!

Başkanın değil babanın Ali’sisin Ali Koç!

Devamını Oku
30.05.2018
Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar

Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar

Devamını Oku
28.05.2018
İmam-hatipten kaçanlar Galatasaray kuyruğunda

İmam-hatipten kaçanlar Galatasaray kuyruğunda

Devamını Oku
23.05.2018
‘Allah ruhumu diğer bedene koymuş Hocam!’

‘Allah ruhumu diğer bedene koymuş Hocam!’

Devamını Oku
21.05.2018
Eğlenceli ciddiyet: İnce

Muharrem İnce’nin mevcut iktidar ağzı karşısında en büyük avantajı, yerli ve milli “mizah duyusu”na sahip olması. Sanki Erdoğan, hiç beklemediği bir “lügat”le karşı karşıya kalmış gibi geliyor bana. Öyle hissediyorum.

Devamını Oku
17.05.2018
İnanç borsası nefslere açılırken…

İnanç borsası nefslere açılırken…

Devamını Oku
16.05.2018
‘Rabia gösterdikçe adalet görünmez oldu’

‘Rabia gösterdikçe adalet görünmez oldu’

Devamını Oku
13.05.2018
‘Afrin Türküsü’nde kim başrolde?

‘Afrin Türküsü’nde kim başrolde?

Devamını Oku
09.05.2018
Eşeğe kurban olun!

Eşeğe kurban olun!

Devamını Oku
07.05.2018
Fenerbahçe ‘Türk takımı’ mı?

Fenerbahçe ‘Türk takımı’ mı?

Devamını Oku
02.05.2018
Hitler’i anıyoruz (!)

Hitler’i anıyoruz (!)

Devamını Oku
30.04.2018
Biz tarihin yüzüne bu fotoğrafla bakacağız

Eve dönüş yolunda...

Devamını Oku
25.04.2018
‘Çocukluğun ilanı’dır 23 Nisan!

‘Çocukluğun ilanı’dır 23 Nisan!

Devamını Oku
23.04.2018
Geçmişimizdeki yarın: Köy Enstitüleri

Geçmişimizdeki yarın: Köy Enstitüleri

Devamını Oku
18.04.2018
ABD ‘simülasyon’a dönüşürken…

ABD ‘simülasyon’a dönüşürken…

Devamını Oku
16.04.2018
Dört duvar arasında havadır sudur kâğıt kokusu!

Dört duvar arasında havadır sudur kâğıt kokusu!

Devamını Oku
11.04.2018