Paşa da olsan aşk küçültmez
Murat Sabuncu
Son Köşe Yazıları

Paşa da olsan aşk küçültmez

12.12.2015 21:19
Güncellenme:
Takip Et:

Fotoğraflarla Enver’in A, B, C’si...

Masamın üzerinde duran kalın kitabı altını çizerek okuduğumu görünce yanıma geldi. “Enver”in piyasaya çıktığından haberi vardı. “Okuman bitince sen yazsana. Murat Bardakçı ile de konuşsan ne güzel olur” demişti. Bu konuşma genel yayın yönetmenim, arkadaşım Can Dündar sadece gazetecilik yaptığı için cezaevine haksız yere yollanmadan birkaç gün önce yapılmıştı.

Bana kitapla ilgili ilk izlenimimi sorduğunda “İktidarın, gücün bir insanın başını nasıl döndürüp hem kendi hem etrafı - ülkesi için nasıl felaketlere yol açabileceğinin belgeseli” diye yanıt vermiştim. Kitapta “İttihad Terakki’nin ülkeye verdiği zararı (macerayı)” en iyi özetleyen, Sarıkamış bozgunu sırasında 3. Ordu Komutanı olan Hafız Hakkı Paşa tarafından dile getirildiği cümleyi de not etmiştim. Şöyle diyordu Paşa: Şereften başka her şey mahvoldu.

Kitapta Can Dündar’a da okuttuğum yüzümüzde acı bir gülümseme yaratan bölüm gazetecilik ve özgürlükler üzerine idi. İttihatçılar en ufak bir muhalefete izin vermeyen, potansiyel muhalifleri bile sürgün eden Abdülhamit iktidarına karşı ülkeyi özgürleştirmek için yola çıkmışlardı. Ancak gücü ele geçirdikten sonra birkaç sene içinde başta muhalif gazeteciler art arda katlediliyor, üstelik cinayetlerin failleri de ortaya çıkarılmıyordu.

Şair Eşref şu dörtlükle o günleri çok iyi anlatıyordu:

Devr-i istibdatta söz söylemek memnu idi,

Ağlatırdı ağzını açsan hükümet ananı,

Devr-i hürriyetteyiz, sanma değişti kaide,

Söyletirler evvela sonra s... ler ananı...

Okul yılları hakkında bugüne kadar pek çok yazı, makale, kitap okuduğum (özellikle Şevket Süreyya’nın Makedonya’dan Orta Asya’ya çalışması çok öğreticiydi) Enver Paşa’nın belgeler, fotoğraflarla desteklenmiş yeni kitabının yazarı Murat Bardakçı. Bardakçı; 784 sayfalık çalışmasında İttihat ve Terakki’nin en önemli isimlerinden Enver Paşa’nın öncelikle eşi, ardından dönemin en önemli siyasi figürleriyle yaptığı onlarca yazışmayı elden geçirmiş. Çevirileri kendi yapmış. Bir de daha önceki kitaplarından birinde Vahdettin’i anlattığı Şahbaba kitabında olduğu gibi psikiyatrlarla da çalışmış. Başta eşi Naciye Sultan’a yazdığı mektuplar -ki evet derin bir aşkın izlerini taşıyor ama aynı zamanda aynı mektupta savaş çizimlerinden siyasete pek çok konuya da yer veriyor- psikiyatrlarla da görüşülünce kitabı kuru satır belgeden kurtarıp duyguların da ortaya çıktığı bir şekle dönüşüyor. Murat Bardakçı’yla konuşurken dönemin siyasi konjonktürü kadar “insan halleri”ni de konuştum.

- Kitabı yazarken psikiyatrlarla da konuşmuşsunuz. İlgimi çekti.

Ben Şahbaba’da da yaptım. Çünkü biyografi ciddi bir şeydir. Türkiye’de biyografi methiye, güzelleme diye anlaşılır. Halbuki o değildir biyografi. Ne varsa koyacaksınız. Yıllar önce bir arkadaşım, Şahbaba’yı yazıyordum, yeni başlamıştım. Bir Fransız arkadaşım ki iyi biliyor yazıyı, önemli kitapları vardır. Yazarken gece dedi ışığı kapat, küçük bir lamba yak veya mum yak. Kendini adamın yerine koy, sen ne yapardın onu düşün. Onu düşündüm, dışarıda da yapılıyor bu. Psikiyatr ile konuşmadan olmaz.

- Zor bir isim üzerine çalıştınız siz. Hayatı 41 seneye sığmış, mağlubiyetle neticelenmiş macera diye tarif ediyorsunuz. 27 yaşında, 1908’de hürriyet kahramanı. 14 yıl sonra bir dağda, kimsenin adını bilmediği bir yerde öldürülmüş bir insan. Bu arada da hem kendini, hem imparatorluğu da sallamış bir adam. Kimilerine göre de imparatorluğu çökerten bir adam. Siz kitapta diyorsunuz ki zaten çöküyordu, hızlandırmış...

Çökmüştü. Hızlandıran da sadece Enver Paşa değil, bütün şartlar. İttihat Terakki’nin de rolü var, padişahların da rolü var, Avrupa’nın da rolü var. Zaten sallanıyor. 19. yüzyılda, 18’in sonlarından itibaren artık Osmanlı İmparatorluğu diye güçlü bir devlet yoktur. O olmasaydı belki başkası olacaktı.

- Enver Paşa kimine göre hain, kimine göre kahraman. Siz toptancı yaklaşmayıp belgeleri konuşturmuşsunuz.

Biz şimdi Türkiye’de çok rahat yaftalarız. Vahdettin de hain değildir. Çünkü devletin sahibi. Bir kralın, padişahın, hükümdarın hain olması demek, devlete ihanet etmesi demek, sıradan bir kişinin evini yakmasıyla aynıdır. Bizde bir de bir söylenti çıktı. Enver hain olarak tanıtıldı. Hayır, resmi olarak hiç öyle bir şey yoktur. Mesela gözden kaçmıştır bizde. Vahdettin hakkında, ihanetle suçlayan tek bir kanun, resmi şey yoktur. Söylentidir sadece. Enver Paşa için de haindi falan, değil. Evet, devletin en güçlü adamı yenilmiştir. İhanetle ne ilgisi var bunun? Kazansaydı bugün öyle mi konuşuyorduk biz? Enverci misin, değil misin diyecektik.

 

Enver alfabesi

- Diyorsunuz ki onun büstleri olacaktı her tarafta.

Olacaktı. Öyle ihanet falan, öyle bir şey yok. Bunlar tarihi şahsiyetlerdir. Vazifelerini yapmaya çalışmışlardır. Sadece Enver Paşa değil, birçok şahsiyet iyi yapmıştır, kötü yapmıştır ayrı. Yapabilmiştir, yapamamıştır, kazanmıştır, yenilmiştir. Ama vazifelerini de yapmaya çalışmıştır. Ben şeye de karşıyım. Sultan Hamit için ulu hakan veya Kızıl Sultan. Bu saçma sapan bir şey. Sultan Hamit tam bir Tanzimat hükümdarıdır. Politikası baskın olmuştur, endişelidir, vesveselidir. Ama kızıl sultan veya ulu hakan değildir. Dönemin hükümdarıdır. Biz çok kolay yaftalıyoruz. Çünkü her şey slogan etrafında dönmeye başladı Türkiye’de. O çok yanlış bir şey.

- İktidar sahiplerinin topluma kendi damgasını vurma hırsları da var ama. Mesela Enver Paşa’nın bir kendi alfabesi var. Ya da askerin başındaki serpuşun çizimini kendi yapıyor...

O serpuş bir giyim birliği olsun diye. Olması gereken bir şey.

Ama alfabe olmayacak bir şey. Savaş içinde yazıyı değiştiriyorsunuz. İsmet Paşa hatıralarında anlatır. Yazı geliyor okuyamıyoruz diyor. Fakat emir vermiş Enveriyye yazı ile yazılacak diyor. Hafız Hakkı ile çalışmıştır, Sarıkamış kumandanıyla İsmet Paşa. O eski Türkçe ile yazar ben çevirirdim diyor. Sonra kalkmış zaten o.

- Savaş sırasında okumakta zorlanılan bir alfabeyi yapmaya kalkışması... Bu nasıl bir ruh hali? Baştan sona; alfabesinden, serpuşundan bir şekilleme ve kendi damgasını vurma arzusu değil mi?

Tam öyle düşünmüyorum ben. Evet, kendine son derece güven, kendini beğenmişlik var ama bir de dindar tarafı var. Ciddi dindar, samimi dindar. Samimi bir dindarlık olduğu vakit orada ben hazretleri havasından uzaklaşırsınız otomatikman. Yani o ciddi dindarlık megalomaniye mânidir. Ama bir şeyler yapma isteğine mâni olmuyor. O başka bir şey. O dönemde sadece Enver Paşa’nın değil İttihat Terakki’nin çıkarttığı enteresan kanunlar vardır. Hatta 2. Meşrutiyet’ten sonra, mesela bugün hâlâ bizim memurin muhakematı kanunu Mahmut Şevket Paşa’nın kanunudur. Ama Hukuk-i Aile Nizamnamesi çok önemlidir. Düşünebiliyor musunuz? Altı asır boyunca şeriatın, aile hukukunda, mirasta şunda bunda şeriat, daha doğrusu fıkhın hâkim olduğu hukuka karşı. Gerçi hususi hukuk çıkmış örfi hukuka karşı. Ama o hukukun karşısında apayrı bir şey çıkartıyorlar ki kıyamet kopmuş o zaman. Bu medeni kanunun öncüsüdür. Mecelle olmasına rağmen Hukuk-i Aile Kararnamesi çıkıyor. Böyle şeyler yapmışlar. Arazi kanunnameleri çıkıyor. Bir şeyler yapmak istiyorlar. İttihat Terakki olsun, Enver olsun başkaldırılarının iki sebebi var. İki de değil tek. Devleti toparlamak. Çöküyoruz diyorlar. Toparlamanın ilk aşaması da Abdülhamit’i indirmektir. Bunu o şekilde değerlendiriyorum. Benim yazım olsun, şu olsun diye değil. Elimden binlerce sayfa Enver Paşa evrakı geçti. O yazıyla yazdığı 2-3 sayfa. Askeriyede kullandırıyor. Ama savaş ortasında onu düşünmemişler. Okuyamıyor adam yazı gelince.

 

Turan hayali yok

- Enver Paşa’nın dindarlığından bahsettiniz. Siz aslında köşe yazılarınızda da, kitabınızda da söylüyorsunuz. Turancı biridir ama esas İslam devleti kurmak en büyük hayali.

Hiçbir mektubunda ve hiçbir demecinde Turan yok. Çünkü Enver Paşa çok demeç vermiş birisidir. İçeride de olsun, dışarıda da olsun. Turan hayali yoktur. Turan bölge ismi. Bizde uydurma şeyler çıkarttılar. Sen emret biz ölelim. Niye ölelim o emretti diye. Turan şeyi yok, İslamdır.

- Hem Ruslara, hem İngilizlere karşı, bilhassa İngilizlere karşı İslam devletini hayal etmiş değil mi?

İngilizden çok büyük darbe yemişiz. Ama İslam devleti şeriat değildir. Şeriat lafı yok Enver Paşa’da. İslamı siyasi güç olarak görüyor, siyasi birlik. İslam merkezli bir birlik. Ama Turan kelimesi, birkaç yerde geçiyor ama bölge ismi olarak geçiyor. O Ziya Gökalp’in Turanı değil.

- Envercilik - İttihatçılık denince ilk akla gelenlerden biri darbecilik. Kitabınızda da yazışmalarda da var. İstiklal Savaşı, Sakarya Savaşı sırasında Anadolu’ya geçme konusunda hazırlıklar yapıyor. Ama maksadı işgale karşı mücadele değil darbe ile Mustafa Kemal’i yerinden edip başa geçmek.

Darbe değil o. Yenilginin intikamını almak. Zaten yeni mektuplar çıkacak. Şubatta herhalde tamamı çıkar. Orada tüm ayrıntılar var. Mustafa Kemal’i atacağım, yerine geçeceğim hareketi yok. Atacağım edeceğim şeyi filan değil. Bütün amacı İngilizden intikam. Bir yerde Fransızlara laf ediyor. Çekişme olarak onu düşünmemek lazım. O hakkı da görüyor kendisinde.

 

Aşk küçültmez

- Enver Paşa’nın deli gibi âşık olduğu kadın; Naciye Sultan. O mektuplar... Kuvvetli, savaşçı bir adam ama âşık olduğu kadın karşısında diz çökmüş.

Onu küçültmez aşk...

- Küçülttüğünü düşünmüyorum ben de... Onunla yaşıyor. Hem tarihe not düşüyor Naciye Sultan’a yazdıklarıyla. Hem aşkı yaşıyor.

O çok ciddi bir aşk, sevmiş. Yeni mektuplar da çıkacak. Neler neler. Ama o aşkı işte psikiyatrlarla onu konuştum. Hayale yazıyor gibi, saplantı olmuş. Ama sevmiş, çok sevmiş. O mektupları yazdığı yıllarda 22 - 23 yaşlarında Naciye Sultan.

- O da 37 yaşında. 14 yaş fark var.

Çok genç kız.

- Zaten mektupların çoğunluğunu, yüzde 80 - 90 Enver Paşa yazmış. Naciye Sultan’a az cevap vermiş, öyle gözüküyor.

Yazdı mı, yazmadı mı, kayıp mı oldu bilemiyoruz ama. Belki de yazmıştır ama bazı ifadelerinde, o çıkacak kısımda var. Niye yazmıyorsun diyor ve kardeşine de niye yazdırmıyorsun? Az yazmış. Ama bir de şey var. Mektupları görseniz. 71 sayfa mektup olur mu? Deftere yazmış, tek mektup. Anlatıyor, şöyle özledim, canım, işte şöylesin böylesin. Sonra hareket planlarını çizmiş. 22 - 23 yaşındaki kız bunları ne yapsın? Sahneleri de çizmiş mektupta.

- Bu şekilde de aslında tarihe not düşüyor ve saklamasını da rica ediyor eşinden.

Onu söylüyor. Çözemediğim şey; “Bunları sakla, kendi tarihimi yazıyorum” diyor. “Biyografi gibi” diyor. O çok özel şeyleri nasıl yazarsın?

- İslam imparatorluğunu bile ayaklarınızın altına sereceğim diyor Naciye Sultan’a.

Bir mektupta; Cengiz’in, Timur’un tacını tahtını, hatta İstanbul’daki tahtı parçalarım senin için diyor.

 

'Niyetleri devleti kurtarmaktı, başarısız oldular'

- Şevket Süreyya’nın bir cümlesi var. “İttihat Terakki liderlerine bizim nesil hem borçlu hem kırgın.”

Çok güzel sözdür o.

- Ne demek bu söz? Gelecek için ümit aşılamaları ama bir taraftan da sonuca ulaşamayıp hayal kırıklığı yaratmaları. Bu liderler aslında bir taraftan da son bir kıvılcım, son bir ümit gibi de ortaya çıkmışlar, onu mu ima ediyor?

İttihat Terakki’nin çıkışı tamamen devleti kurtarma çabasıdır. Ama işte bugün hâlâ İttihatçı zihniyet, çok aptalca bir şey geliyor. Bitmiş, onun ortaya çıkış şartları ayrı, bugünün şartları ayrı. Kendi kendini feshetmiş bir parti. Bugün İttihatçılık falan çok ucuz sloganlar bunlar. İttihat Terakki’yi şeye benzetiyorum ben, daha önce söylemiştim. Ha birisine İttihatçı demişsiniz bugün yaşayana. Ha Bizans’ın yeşiller, maviler partisinin üyesi. Hiçbir fark yoktur. Tarihe intikal etmiş bir partidir. Tabii onun kuruluşunda çok etkilendiği şeyler de vardır. Balkanlar’daki ayrılıkçı grupların siyasi partilerinden çok etkileniyorlar. Hâlâ bizde ben anlamıyorum cumhuriyet açlığı ne iş yapar bu memlekette? Hâlâ “Senin mavi gözlerinin verdiği azimle inkılabın yolunda yürüyoruz.” Yeter artık. Türkiye’de Atatürk’ün doğum belgesini yayımlayamadı bir inkılap tarihçisi çıkıp da. Bu İttihat Terakki’nin kuruluş sebebi hâlâ tam yazılmadı bizde. İdeolojik bakıyoruz. Ve bir de yazılmış ciddi eserlerde bizde ayrıntılara bakmak yok maalesef. Şevket Süreyya çok önemlidir. Çünkü yaşamış, Enver Paşa’yı tanımış. O dönemi yaşamış. Evet, bazı belgeleri görmemiş. Ama çok güzel yorumları vardır. Bütün niyeti bunların devleti kurtarmaktı. Başarısız oldular, o ayrı bir şey.

- Kendilerine güç devşirmekten çok memleketi kurtarmak sevdası daha ön planda mı diyorsunuz yani?

Şu var, iktidara geçtikten sonra bizden başka kimse kurtaramaz diye muhalefetin başını ezmiştir. Öldürülenler var, şunlar var ama bunlar biz baştan gitmeyelim, iktidarı başkasına devretmeyelim diye bir şey yapmak istiyorlar. İşte dünya savaşı, onu ben hâlâ kendime sorarım. Birinci Dünya Savaşı’na Türkiye girmeye mecbur muydu? Girmeseydik ne olurdu? O tahmin. Ama girmeye bence mecbur değildik.

Yazarın Son Yazıları

Bu Babalar Günü’nde hediyeyi sen verdin

Bu Babalar Günü’nde hediyeyi sen verdin

Devamını Oku
19.06.2017
Cizre’de tuhaf şeyler oluyor

Cizre’de tuhaf şeyler oluyor

Devamını Oku
10.08.2016
CHP’liler ilk gece sokaktaydı

‘Darbe girişimi 17-25 Aralık’ı örtmek için gerekçe olamaz’ diyen Kılıçdaroğlu, ‘tek adamlığın Türkiye için felaket olacağını’ belirtti.

Devamını Oku
30.07.2016
Erdoğan topluma ‘baldıran zehiri’ içirdi

Erdoğan topluma ‘baldıran zehiri’ içirdi

Devamını Oku
01.07.2016
Türkiye demokrasi çıpasını kaybetti

Türkiye demokrasi çıpasını kaybetti

Devamını Oku
25.06.2016
Erdoğan’a kırmızı kart

Bharara’nın Washington’dan yeşil ışık alarak Erdoğan ismini dilekçeye kolayca koyduğu anlaşılıyor. Amerikan Özel Kuvvetleri’nin Rakka’da YPG armasıyla savaşması ABD için yeni müttefikin Kürtler olduğunu gösteriyor.

Devamını Oku
27.05.2016
Ülkücülerin ‘devletle’ imtihanı

Ülkücülerin ‘devletle’ imtihanı

Devamını Oku
16.05.2016
Savaşa, ölüme, acıya duyarsızlaşıyoruz

Savaşa, ölüme, acıya duyarsızlaşıyoruz

Devamını Oku
14.05.2016
Dost modern darbe

Dost modern darbe

Devamını Oku
06.05.2016
Başkanlık ve erken seçimin yolu açıldı

Başkanlık ve erken seçimin yolu açıldı

Devamını Oku
05.05.2016
EXPO açılışı kutlanabilir, 23 Nisan kutlanamaz

EXPO açılışı kutlanabilir, 23 Nisan kutlanamaz

Devamını Oku
24.04.2016
Erdoğan'ın Gazze ayıbı

Erdoğan'ın Gazze ayıbı

Devamını Oku
20.04.2016
HDP’li vekillerin dokunulmazlığı fiilen kalkmış durumda

HDP’li vekillerin dokunulmazlığı fiilen kalkmış durumda

Devamını Oku
23.03.2016
Kürtler barışa çağırıyor, duyuyor musunuz?

Kürtler barışa çağırıyor, duyuyor musunuz?

Devamını Oku
22.03.2016
Diyarbakır’da göremediğim gökkuşağı

Diyarbakır’da göremediğim gökkuşağı

Devamını Oku
21.03.2016
'Dubleks' vicdansızlık

Tecridin ne anlama geldiğini bilmeyen kafa... “Yalnızlaştırmanın”, “insansızlaştırmanın”... Oturmuş ders vermeye kalkıyor. Hem de Can Dündar’a... 2000 yılında “Hayata Dönüş Operasyonu” diye bilinen katliamın öncesinde Can, bir grup aydınla birlikte Bayrampaşa Cezaevi’nde açlık grevlerini önlemek için çaba harcıyordu.

Devamını Oku
23.02.2016
Bir üvey evlat Tarlabaşı

Yıkık ya da yıkılmaya yüz tutmuş binalarda sürdürülmeye çalışılan hayatlar... Sağırlar ülkesi Türkiye’de bir üvey evlat Tarlabaşı...

Devamını Oku
19.02.2016
Erdoğan ‘kükrüyor’ Türkiye zora giriyor

Erdoğan ‘kükrüyor’ Türkiye zora giriyor

Devamını Oku
08.02.2016
Can Dündar imzalı iddianame!

Can Dündar imzalı iddianame!

Devamını Oku
28.01.2016
Vehbi Bey’den Mustafa’ya 60 ihtilalinden Gezi’ye...

Vehbi Bey’den Mustafa’ya 60 ihtilalinden Gezi’ye...

Devamını Oku
22.01.2016
Davutoğlu masaya dönmek istiyor

“Barış İsteyenler Grubu”nun Davutoğlu ile toplantısına katılan bir isim, Başbakan’ın “çözüme odaklanmada” istekli olduğunu belirtti.

Devamını Oku
08.01.2016
Paşa da olsan aşk küçültmez

Galibiyet umudu büyük yenilgilerle sonuçlanan bir asker Enver Paşa. 27 yaşında 1908’de hürriyet kahramanı, 14 yıl sonra Pamir Dağı eteklerinde bir kurşunla sonlanmış bir hayat. Kaybedilen savaşlar, muhaliflere yaşatılan acılar ve aşk. Deli gibi âşık olduğu, karşısında diz çöktüğü kadın Naciye Sultan. Enver Paşa’nın a.b.c’si...

Devamını Oku
12.12.2015
Kıdemli bir görüşmecinin Silivri notları...

Kıdemli bir görüşmecinin Silivri notları...

Devamını Oku
09.12.2015
Bizi hep öldürdüler

Bizi hep öldürdüler

Devamını Oku
29.11.2015
Savaş kabinesi

Savaş kabinesi

Devamını Oku
25.11.2015
Her şey ‘bacılar ayrıştığında’ başladı

Her şey ‘bacılar ayrıştığında’ başladı

Devamını Oku
12.11.2015
"Erdoğan’ın rol modeli Putin’di"

“Dünyayı karıştıran adam” Soros, üç günlük bir ziyaret için Türkiye’deydi. Soros, “Bir süre önce Türkiye-Rusya ilişkileri çok yakındı. Erdoğan, Putin’i rol modeli olarak kabul ediyordu. Bu ilişkiyi Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi bozdu” dedi.

Devamını Oku
09.11.2015
Penguen geri döndü

Penguen geri döndü

Devamını Oku
28.10.2015
Seçim değil, yas havası

Her ilde partililerle de işadamlarıyla da buluştum. Acılar, endişeler döküldü kelimelere. Buralarda seçim değil yas havası var. Ölümler hem bölgedeki hem Ankara’daki, yasaklar, çatışmalar... Seçimlerden çok bu olaylar insanların gündeminde. Çoğunluk, seçim sonrası ile ilgili de umutsuz...

Devamını Oku
23.10.2015
‘Başbakan yardımcısı medya patronlarını tehdit etti’

‘Başbakan yardımcısı medya patronlarını tehdit etti’

Devamını Oku
21.10.2015
Digiturk sansürcüsü TMSF çıktı

yedi televizyon kanalını yargı kararı olmadan sansürleyen Digiturk’ün Katarlı beIN Media Group’a devredilmediği ve TMSF’nin kontrolünde olduğu öğrenildi. TMSF’nin platformu ne zaman ve hangi fiyata satacağı ise hâlâ sır.

Devamını Oku
16.10.2015
AKP artık popülist bir partidir

AKP artık popülist bir partidir

Devamını Oku
05.10.2015
MHP; AKP ile yan yana olmayı hayal edebildi

MHP; AKP ile yan yana olmayı hayal edebildi

Devamını Oku
04.10.2015
Böldürtmeyeceğiz, öldürtmeyeceğiz

Böldürtmeyeceğiz, öldürtmeyeceğiz

Devamını Oku
03.10.2015
Gezi’yi hatırlayıp, Cizre’yi unutmak

Gezi’yi hatırlayıp, Cizre’yi unutmak

Devamını Oku
01.10.2015
Milli kavga

Milli kavga

Devamını Oku
22.09.2015
3 merkezden Boydak operasyonu

3 merkezden Boydak operasyonu

Devamını Oku
17.09.2015
Ekonomide ‘milli’ endişe

AKP’de sadece Erdoğan’ın yakınındaki birkaç kişinin kafasında olduğu öğrenilen yeni ‘milli ekonomi modeli’ kavramına iş dünyasından gelen ilk tepki ‘demode’ oldu. Bürokrasi de iktidar müdahalesi artacağı için endişeli.

Devamını Oku
14.09.2015
Ekonomi damada emanet

Ekonomide iki ciddi isim Ali Babacan ve Mehmet Şimşek artık AKP’nin yönetiminde değiller. Onun yerine “Yiğit Bulut” ile ekonomi çözümlemelerinde uyuşan bir kafa yapısıyla damat Berat Albayrak var.

Devamını Oku
13.09.2015
Darbe: Bir MİT güzellemesi

Adı “Darbe”... Bu bir “film”... 7 Şubat krizini merkez alan bir önceki KOZ filminin amatörlüğünde değil karşımızdaki. Oyunculuklardan metne “ikna edici”. Aslında MİT merkezli “halkla ilişkiler” çalışması ya da “bir dönemin MİT ağzından belgeseli” diyebileceğimiz görsel propaganda.

Devamını Oku
31.07.2015