İnsanlıktan Çıkma Halleri

02 Ağustos 2014 Cumartesi

İnsan öyle durumlara düşüyor ki nasıl davranacağını, neyi nasıl söyleyeceğini bilemiyor.
Gökçeada’da bir balık lokantasındayım. Masalar kalabalık. Arada bir lokantanın arka tarafındaki televizyona gidiyor, canlı yayımlanan futbol maçına bakıyorum. Televizyonun önündeki iki kişilik koltukta genç bir adam oturuyor. Gide gele aramızda bir futbol ahbaplığı kuruluyor. Adı Samir’miş. Alışmadığım bir ad, soruyorum. Arap’ım diyor. Devre arasında havadan sudan, derken siyasetten konuşuyoruz. Ahbaplığımız ilerliyor. Genç adam sıkıntılı, sesinden anlıyorum. Bir şeyler anladığımı fark edince, “Özür dilerim” diyor, “ben Arap değilim!” Sorsam ayıp olacak ama ben sormadan o “Yahudi’yim” diyerek sürdürüyor. “Ne var bunda” diye soruyorum. “Herkes sizin gibi değil ki” diye yanıt veriyor. İçim burkuluyor.

***

Genç adam korkuyor. Kim bilir neler yaşamış? Kalkıyor, kalkarken “Ayrılmayın, sizi eşimle tanıştıracağım” diyor. Biraz sonra yanında ikisi genç kadın, biri kendi yaşlarında bir erkekle geri dönüyor. Bana yanındaki eşini ve arkadaşlarını tanıştırıyor. Hep birlikte bir şeyler içiyoruz; giderek sohbet koyulaşıyor. İsrail’in Gazze’ye saldırmasından sonra yaşamları dar edilmiş İstanbul’da. Anlatıyorlar, onlar anlattıkça midem kasılıyor. Çareyi hiç kimsenin kendilerini tanımayacakları Gökçeada’ya kaçmakta bulmuşlar. Kendilerini Arap olarak tanıtıyorlarmış.
Nasıl davranacağımı, neyi nasıl söyleyeceğimi bilemediğim bir durum!
Bu genç insanlar Sefarad Yahudileri. İspanya’nın 1492’de Yahudileri kovmasıyla dönemin Padişahı 2. Beyazıt’ın çağrısıyla Osmanlı topraklarına gelip yerleşen Sefaradların torunları. Bu topraklardaki tarihleri 500 yılın üzerinde. Birçoğumuzdan daha fazla Türkiyeliler. Mario Levi’den söz ediyorum. Birtakım kendini bilmez rezillerin Türkçenin en usta yazarlarından biri olan sevgili dostum Mario’nun kitaplarına boykot çağrısı tuz biber ekmiş korkularına.

***

Düşünüyorum... Kıbrıs sorunu on binlerce Rum yurttaşımızın, kanlı Asa la terörü de binlerce Ermeni yurttaşımızın sanki bu olayların suçlusu onlarmış gibi Türkiye’den göç etmesine neden olmuştu.
Şimdi sıra Yahudi yurttaşlarımızda mı? Bu soru beni çileden çıkarıyor. Eksilen her azınlıkla birlikte bizler de eksiliyoruz. Hayatımız, kültürümüz, renklerimiz eksiliyor. Biz bize kaldıkça grileşiyoruz, kuraklaşıyoruz.
Nasıl bir korkudur bu, iliklerimize işlemiş, bu toplumun bir kesimini ırkçılaştıran, faşistleştiren?
Kürtlerin anadilinden, Alevilerin cem evlerinden, Ezidilerin Melek Tavus’undan; Rumlardan, Ermenilerden, Yahudilerden, Süryanilerden, Nasturilerden, Keldanilerden, kısacası “bizim gibi” olmayan yurttaşlarımızdan korkuyoruz.
Bu korkuyla adına ortak vatan denilen kardeşlik cenneti kurulabilir mi? Farklılıkların yaşam hakkını kabul etmeden, benimsemeden, içselleştirmeden bu topraklarda demokrasi hayata geçirilebilir mi?
Eğer bir gün Suriye gibi, Irak gibi olmak istemiyorsak içimizi bir virüs gibi hastalıklaştıran bu korkuyu söküp atmalıyız.
Kendimiz gibi olmayanları ötekileştirerek bizi insanlıktan çıkaran bu zavallı hallerden kendimizi kurtarmalıyız.
Eğer insan olmak, insan kalmak istiyorsak...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları