Olmazsa olmaz bir çağdaşlık ölçüsü: Laiklik
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Olmazsa olmaz bir çağdaşlık ölçüsü: Laiklik

21.12.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

İsmail Özcan 

Eğitimci/Yazar

Henüz ilk çeyreği içinde bulunduğumuz 21. yüzyıl, mevcut bütün toplumlar üzerinde laikliğin çok büyük ölçüde ve oranda egemen olacağı bir yüzyıl olacaktır. Laikliğin egemenliği arttıkça geri kalmış ve gelişmekte olan birçok toplumda var olan ve var olduğu toplumların düzenini altüst eden din ve mezhep kavgaları, savaşları ortadan kalkacak ya da minimuma inecektir. Bunun olması gerektiğine inandığım kadar olacağından da kuşku duymuyorum. Bir şeyden daha kuşku duymuyorum: 21. yüzyıl ve sonrasında tüm devletlerin anayasal düzenlemeleri arasında tek yükselen değer laiklik olacaktır. İşte bu nedenle laiklik; devletler için de, bireyler için de çağdaş ve modern olmakla eşanlamlı hale gelecektir. 

21. yüzyıl toplumları kaçınılmaz bir şekilde ya dini, ya ırkı, ya mezhebi, ya ideolojisi vb. sebebiyle farklı kimliğe sahip kesimlerden oluşacaktır. Günümüzde böyle toplumlara “çoğul toplum” diyoruz. Günümüz demokrasilerinin temel hedefi bu çoğul toplumu barış içinde yaşatıp yönetmektir. Bunu başarabilen toplumlara da “çoğulcu toplum” deniyor. Zamanımız Batı toplumlarının çoğunluğu bunu büyük ölçüde başarmışlardır. Bunun da en büyük aracı laiklik olmuştur. Laiklik olmadan özellikle din ve mezhep farklılıkları ve çekişmeleri yüzünden istikrarsızlık yaşayan toplumlara istikrar getirmek, barış ve huzur sağlamak hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır. Bugün bu anlamda istikrara, barış ve huzura en fazla muhtaç olan toplumlar Türkiye istisna olmak üzere bütün Müslüman toplumlardır. 

Günümüz Müslüman toplumlarının büyük çoğunluğu din mezhep çatışmaları; tarikat cemaat çekişmeleri sebebiyle kaos içinde bulunmaktadır. Barışı, huzuru bırakın, sıradan bir istikrara kavuşma ümitleri bile yoktur. Bu ülkeler laikliği benimseyene kadar bu konuda hiç şanslarının olmayacağını söylemek kehanet sayılmamalıdır. 

Laikliğin; “din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılması, devletin din kurallarıyla yönetilmemesi” şeklindeki tanımı eksik bir tanımdır. Gerçek laiklik bundan çok daha fazlasını kapsamaktadır. Laik bir devlet din ve dünya işlerini ayırmakla, toplumu çağdaş ve rasyonel yasalarla yönetmekle yetinemez. Laik bir devlet din ve vicdan özgürlüğünün gereği olarak vatandaşlarının din, mezhep, inanç ve inançsızlık konularında birbirlerine dayatmada bulunamamaları; tam tersine karşılıklı saygı göstermeleri için gerekli yasal düzenlemeleri yapmakla, sınırları belirlemekle de görevlidir. Bu; dinlerin, mezheplerin, tarikat, cemaat gibi dini oluşumların başıboş bırakılmaması demektir. Bizim laikliğimizin bugün için önemli eksiği söz konusu oluşumların yeterli denetlenememesidir. 

Bu denetim eksikliği nedeniyle tarikatlar, cemaatler, dini çıkar aracı haline getirmekte; bağlılarını sömürmekte; daha da ileri giderek toplumun bütününe yönelik olarak “yanmaz kefen” gibi akıl ve mantık dışı ürünler pazarlayabilmektedirler. Laiklik; inananların, dindarların bu tür sömürülerden korunmalarının da güvencesidir. Çünkü laiklik din ve inanç özgürlüğünün olduğu kadar inancın dışavurumu ve sömürülerden uzak olarak yaşanması demek olan dindarlığın da güvencesidir. Bu sistemde dileyen ve isteyen; kimseye din ve dindarlık empoze etmemek, dini siyasete ve kişisel çıkarlara araç yapmamak koşuluyla dilediği kadar dindar olabilir. 

Bir gerçek daima vurgulanmalıdır: Laiklik asla dinsizlik ve din karşıtlığı değil, dinin devleti yönetme amaçlı siyasal bir ideoloji haline getirilmemesidir. Çünkü din böyle bir amaca yöneldiğinde, böyle bir amacın ideolojisi haline getirildiğinde toplumda özgürlük, demokrasi ve çağdaşlığın alameti farikası olan çoğulculuk bitiyor; tek inancın, tek görüşün, tek yorumun dayatmaları ve o dayatmalardan doğan çatışmalar başlıyor. 

İşte bu sebeple dinin ve dindarlığın özgürleşmesinin, bu alandaki seçeneklerden istenenin kolayca tercih edilebilmesinin; tek bir bakışın, görüşün ve yorumun dayatılamamasının garantisi laikliktir. Dinin ve dindarlığın kavga, baskı ve sömürü aracı olmaktan kurtarılmasının başka alternatifi yoktur.

Yazarın Son Yazıları

Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025