‘İktidarı yıpratmak’tan korkmayalım

16 Ekim 2015 Cuma

“Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa, orada güneş batıyor demektir.” Çin atasözü.
İçinde bulunduğumuz hali, siyasi kavramlar ile yorumlamak artık yaşadıklarımızı anlatmaya yetmiyor. “Siyasal kriz”, “yönetilemezlik krizi”, “istikrarsızlık”, kutuplaşma… Bunların hiçbiri, bu tahammülü zor hali anlatmak, daha doğrusu anlamak için yeterli değil.
Öyle bir bataklık içine düştük ki, her yanımız çamura bulaşmış vaziyette, böylesi bir durum için, siyasi kavramlar değil, ancak sıfatlar kullanabiliriz, rezalet, kepazelik, insaniyetsizlik, utanmazlık, pişkinlik, arsızlık, hayâsızlık gibi…. “Rejim otoriterleşiyor”, denildiğinde gücün tek merkezde toplanması, özgürlüklerin kısıtlanması, baskıcı yöntemlerin öne çıkmasını anlıyoruz, değil mi? Oysa, sadece bunlar değil, böyle devirler “bakterilerin üremesine elverişli ortamlar” gibi insanın en rezil hallerini gözler önüne seriyor, en rezilleri öne çıkarıyor. İnsanın en büyük zaafları; iktidar sevicilik, güçlüye tapınma, intikamcılık, öfke, kibir, açgözlülük, hepsi gözlerinizin önünde şu veya bu isim altında tecessüm ediyor.
Yüz kişi karanlık bir bombalama sonucu hayatını kaybetmiş, ortalık toz duman! Birileri iktidarlarına toz kondurmamak için çırpınıyor. Ortalık kan revan, iktidarı temize çıkarma uzmanları ortalığı silip süpürmeye çalışıyor. Tüm bunlar olurken, sahte birlik ve beraberlik çağrıları da ikiyüzlükten başka hiçbir anlam taşımadığı gibi giderek daha fazla havada kalıyor, toplumsal-siyasal gerginliği onarmak bir yana, çaresizce üstünü örtmeye çalışıyor.

Kılıf dikiciler
Bu ülkeyi, öncelikleri partilerinin bekası olanlar yönetiyor. Daha doğrusu adam gibi yönetemedikleri ölçüde, sindiriyor, susturuyor, bastırıyor. Tüm devlet gücü ellerinde, kayıt, kuyut yok artık, her şey kılıfına uydurulabiliyor. Nasıl olsa ortalık kılıf dikiciden geçilmiyor. Geçin kılıfçıların ayak takımını, daha havalı olanlar daha asap bozucu, dalga geçer gibiler, laf ebeliği ile günü kurtarmaya çalışıyorlar; olanlardan “iktidar veya iktidarın Ortadoğu politikası sorumlu değilmiş, gerisi yarına”ymış. Gerçi doğru, aslında olanlardan iktidarın Ortadoğu politikası değil, iktidarın topyekûn politikaları sorumlu. Saçı sakalı ağarmış bir adam, yıllarca içinde bulunduğu çevrenin itirafçısı olmuş, buna karşılık verilen iktidarı alkışlama köşesine oturmuş, hiç utanmadan ahkâm kesiyor. Pek çok kuş beyinli, küresel komplo hezeyanlarını daha fazla allayıp pulluyor. Bir sürü hafif sıklet adam/kadın güya “ağırbaşlı” ve sonu mutlaka iktidarı aklamaya çıkan yazı yazmaya çalışıyor. Bir sürü dünyayı, yaşadıkları ülkeyi, insanı, hayatı tanımaktan aciz adam, marazi dünyalarından kafayı bir türlü kaldıramıyor ki, etraftaki dehşet verici tabloyu görsün.

Alooooo!
En sevmediğim şeyi yapacağım, en sevmediğim argo hitabı kullanacağım; başka türlüsü durumu ifade etmeyecek. Alooooo! Burası bir hafta önce bir büyük vurgun daha yemiş, yüz insanını toprağa gömmüş bir yer, siz neden bahsediyorsunuz? Ne demek “iktidarı sorumlu tutmayalım”? Gerçek sorumlu onlar; güvenlik adına özgürlüklerimizi rehine aldılar, güvenlik bile sağlayamıyorlar. Soma’da üç yüz kişi toprağa gömüldü, istifa etmediler, daha sonra da, başka olaylardan sonra da etmediler; utanmaları sıkılmaları yok. Hepsi emir erliğine gönül indirme karşılığında oralara yükselmiş insanlar, tıpkı asansör mekanizması gibi, pek çok durumda, ağırlık ne kadar derine düşerse mevki o kadar yukarı çıkıyor. Öyle olduğu için, şimdi de istifa etmeyecekler. Bunlar bildiğiniz gibi bir iktidar değil. Kendilerini ülkenin tek sahibi, gerçek temsilcisi; diğerlerinin hepsini hain, bozguncu, terörist sayıyorlar. Her şeyi marazi dünya görüşleri çerçevesinde algılıyorlar, “dar görüşlülük”lerini “kişiliklilik” sanıyorlar. Ülke yıkılsa, tek dertleri kendilerinden başka herkesi suçlamak olacak, hiç kuşkunuz olmasın. Gidiş o gidiş!

Muhalefetin işi yıpratmaktır
Ne demek “o olayı, bu olayı iktidarı yıpratmak için kullanmayalım”; dünya yansın iktidarları ayakta kalsın demek. Muhalefetin işi tam da budur, iktidarı yıpratmak, bu meşru demokratik işleyişi artık suç kategorisine soktular. Ama bunlar, iktidarı oyla yıkmak istiyorlar bile demiş insanlar. Demokrasilerde iktidar yıpranır, yıpratılır, sorumlu tutulur, hesap sorulur, hesap verir; bizimkiler cevap bile verme gereği duymuyor. Demokrasilerde iktidar yetersizleştiği ölçüde yıpratılır ki, yönetimin yetkinliği/ etkinliği artsın. Demokrasilerde “yetkinlik”, toplumsal barışa dayalı siyasal istikrar, bireysel özgürlüğü en az düzeyde kısıtlayan güvenlik ortamı ile ölçülür, dünyaya nizam verme iddiası ile, ceberutlukla, korku salmakla değil.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni devlet’ 7 Ağustos 2017

Günün Köşe Yazıları