Meydan Var, Maidan Var Ama Halk da Var

26 Şubat 2014 Çarşamba

Kiev’de yaşananlar “Gezi”yi çağrıştırınca hemen iki kanaat oluştu: Maidan “Kiev’in Gezisi”dir. Maidan emperyalizmin oyunudur.
Bir üçüncü yaklaşımı Deniz Yıldırım (Birgün), Fatih Yaşlı (SoL) dile getirerek, ülkenin özgün koşullarını, Maidan’dakilerin ekonomik, siyasi iktidar yapısının karşısındaki tutumlarını düşünmek gerektiğini vurguladılar.
Ben de bu üçüncü yaklaşımın içinde var olan bir boyutun üzerinde düşünmek istiyorum. Evet “Ukrayna’da filler tepişiyor”, Maidan’da irili ufaklı faşist gruplar var. Ama Maidan’da “halk” da var.
Bu halk 1991’den önce, yozlaşmış bir siyasi liderliğin elinde kötü yönetilen bir ülkede yaşıyordu. 1991’den sonra bu yönetici kesimin bir kısmı karşılarına kamu mallarını mülk edinerek zenginleşen “Mafioza - oligarklar”, bir kısmı da “Mafioza-politikacılar” olarak çıktı; 1991 sonrasında Ukrayna halkı “kızgın tavadan dışarı atlarken, ateşin içine düşmenin” düş kırıklığını yaşadı.Bu halkın tepkisini yargılamadan önce şu üç soruyu cevaplamaya çalışmak gerekiyor.
Bir: 1991’den önce ne vardı da “halk” bundan kurtulmaya çalışıyordu?
İki: Bu “kızgın tavadan” dışarı atlayanlar neden kendilerini “ateşin” içinde buldular.
Üçüncüsü, bu halk “emperyalizmin” adeta Voodo” ile uzaktan yönettiği Zombilerden mi oluşuyor, yoksa sokağa tepkisinin arkasında gerçek maddi etkenler var mı?
Birinci sorunun cevabına ilişkin, karşımızda açıklanması gereken “bir karanlık felaket” olduğuna işaret etmekle yetineceğim. Bugünün siyasi etkinlerinde “yeni zamana” uygun kavramları üretebilmek için bu “karanlık felaketi” mutlaka aydınlatmak gerekiyor. İkinci sorunun cevabı kolay: Kapitalizmin yapısal krizi içinde, uluslararası sermayenin kullanımına, mali sermayenin talanına açılan bu ülkelerin halkları, yoksullaşma, işsizlik, toplumsal istikrarsızlık, ideolojik karmaşa yoluyla krizin tüm yükünü omuzlarında hissettiler. Dahası, bu yeni durumu eski seçkinlerin karşılarına yeni egemen sınıf olarak çıkmaya başlamasıyla birlikte yaşadılar.
Kısacası, Kiev’de Maidan’a çıkan halkın öfkesinin temelinde maddi etkenler var. Sorun bu etkenlerin anlamlandırılmasına gelince ortaya çıkmaya başlıyor.
1989-91’de yıkılan şeyin, Rusya’da, Doğu Avrupa’da, dünyanın geri kalanında, “kapitalizmin alternatifi” olarak algılanmış olması, kapitalist uygarlık açısından, adeta “Peygamberin ikinci gelişinin” iki kez tekrarlanmasına benzer bir durum yarattı. Kapitalizm, ilk yıkıldığı yere “yeniden” geri geliyordu. İkincisi, kapitalizmin, insanlığın önündeki tek seçenek olduğu “anlaşılmış”, “tarihin sonu gelmiş” oluyordu. Böylece, kapitalizme yönelik eleştirilerin üzeri çizildi.
150 yıl önce liberal demokrasiye karşı şekillenen sosyal demokrasi (daha sonra komünist hareket), gerek kapitalizmi eleştirenler, gerekse savunanlar -yönetenleraçısından, siyasi ontolojinin merkezine sınıflar arası “çatışma-uzlaşma” ikileminin oturmasına yol açmıştı.
1989-1991 olaylarının ardından, “sınıf kavramı anlamsızlaştı”, “ideolojilerin sonu” iddialarıyla, sınıflar arası çatışma-uzlaşma ikilemi siyasi ontolojinin merkezinden kovuldu. Kovuldu ama, kovanların hayal ettiği gibi yerini liberal demokrasinin “piyasası”, postmodernizmin belirsizlikleri dolduramadı.
Anlamlar sistemi mutlaka, simgeleri/ göstergeleri, birbirine bağlayarak sabitleyecek sağlam çapalar, Lacan’dan ödünç alırsak, “ana göstergeler” gerektirir. Siyasi mücadele esas olarak bu “ana göstergenin” saptanması üzerinde yaşanır. Kimin kazanacağına bağlı olarak ortaya, 1930’larda Alman halkının haklı taleplerinin, tepkilerinin “Yahudi” “ana göstergesi” altında birbirine bağlanarak anlamlandırılması gibi acı sonuçlar da çıkabilir.
Bugün, sınıflar arası uzlaşma-çatışma ikileminden boşalan yeri doldurmaya aday iki “sağlam çapa”, “ana gösterge” çıkıyor karşımıza: Din, etnisite. “Halk”, sıkıntılarına çare ararken başını kaldırınca, sorunlarının esas kaynağını değil, kapitalizmin sorunları gizleyen bir çözüm önerisiyle karşılaşıyor: Aynı dinden/etnisiteden olanlar, sorunlara yol açan “öteki”den kurtularak “organik” bir toplum oluştururlarsa...
Kiev Maidan’ında tam da böyle bir durum oluşmadı mı? Buna karşılık “Gezi” bu iki “ana gösterge”nin dışında, sorunların esas kaynağına yönelik bir arayış '64eğil miydi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024
Odadaki filler 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları