Siber saldırılar karşısında acizlik
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Siber saldırılar karşısında acizlik

29.12.2015 09:11
Güncellenme:
Takip Et:

Ülkemizi, hatta kendi bakanlıklarını siber saldırılar karşısında korumaktan aciz kalan hükümetin, 1993’te Türkiye’ye interneti getirmiş olan ODTÜ’ye saldırılarının ibret verici gerçeklerini özetleyeceğim bu yazıda

14 Aralık öğlen saatlerinde, “.tr” uzantılı alan adlarını yöneten ODTÜ Bilgisayar Merkezi’ne yoğun bir siber saldırı başladı. Veri çalmaya değil, erişimi tıkamaya yönelik, DDOS denen bu saldırı, “.tr” uzantılı web sitelerine ve e-mail adreslerine erişimi yavaşlattı. Telekomünikasyon İletişim Birliği (TİB) altında çalışan Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi (USOM) ile ODTÜ bu saldırıya karşı mücadeleye başladı. Fakat ne USOM ne de Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme (UDH) Bakanlığı herhangi bir açıklama ile yurttaşları uyarmadı.
Bir hafta boyunca, ülkemizi siber saldırıdan koruma sorumluluğu olan UDH Bakanlığı’ndan ses çıkmadı. Saldırıyı uzmanlara danışarak izleyen Füsun Nebil’in sahibi olduğu turkinternet.com haber sitesindeki yazıları dışında, bilgi yoktu ortada. 
Ancak saldırının bittiği 21 Aralık günü, hacker grubu Anonymous adına yapılan bir açıklamada, TC hükümetinin IŞİD’i desteklediği için cezalandırıldığı ve daha sonra bankalara, devlet kurumlarına da saldırılacağı belirtildi. Aynı gün, ODTÜ’den de saldırı hakkında teknik bilgi içeren ve nasıl mücadele edildiğini özetleyen bir açıklama yapıldı.

Yetersiz açıklama
Nihayet, 23 Aralık günü UDH Bakanı Binali Yıldırım, pek de bilgi içermeyen bir açıklama yaptı. Saldırının tüm internet kullanıcılarını kapsamadığını, sadece “.tr” uzantılı alan adı sunucularını hedef aldığını belirten Yıldırım, bu sunucuları ODTÜ’nün işlettiğini, ama aslında kendi bakanlığına bağlı Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu’na (BTK) devredilmesi gerektiğini savundu. Adeta “ODTÜ yerine biz işletiyor olsaydık, daha başarılı savunurduk” diyordu bakan.

ODTÜ’den hatırlatma 
Ertesi gün, 24 Aralık çok hareketli geçti. ODTÜ Rektörlüğü’nden yapılan bir açıklamada, siber saldırının ilk anından itibaren, ODTÜ’nün, UDH Bakanlığı, BTK ve USOM ile yoğun bir iletişim ve ortak bir çalışma yürüttüğü belirtildikten sonra, imalı suçlamalara karşı şu gerçek hatırlatılmıştır: “İnternet teknolojisini ve altyapısını ülkemize kazandıran ODTÜ, siber güvenlik alanında akademik katkılarıyla ülkemize hizmet veren çok sayıda öğretim üyesi ve uzman personeli bünyesinde barındırmaktadır. ODTÜ Enformatik Enstitüsü’nde, NATO işbirliği de dahil olmak üzere, birçok ülkenin ağ uzmanlarına siber güvenlik alanında eğitimler verilmektedir.”

Bakandan suçlamalar 
Aynı gün, Binali Yıldırım imayı bırakıp açıktan ODTÜ’yü suçlayan bir açıklama yaptı. Önce, siber saldırının “davul zurna ile gelmediği”ni veciz bir şekilde hatırlattıktan sonra, “böyle saldırılar karşısında işbirliği yapabilmeliyiz” diyerek ODTÜ Rektörlüğü’nün açıklamasıyla çelişti. Sonra da “Bu saldırıda gördük ki, ODTÜ yeterli önlemleri almamış” diye eleştirisini sürdürdü. İşte bakanın tam bu açıklamasından sonra da, saat 11.00 civarında UDH Bakanlığı siber saldırı karşısında çöktü! Kendi sitesi ve telefonları ulaşılamaz oldu. Yapılan “elektrikler kesilmişti” açıklaması, veri merkezinde elektrik sisteminin yedekli olduğunu bilenler için geçerli olmayınca, bu sefer “sistem yenileniyor” bahanesi üretildi. Oysa bu gibi yenileme işlemleri ya gece yarısı ya da hafta sonları yapılır. Aynı anda e-devlet sitesi, saat 16.00’dan sonra da bazı bankalar siber saldırı altındaydı. Anonymous’un açıklamasındaki tehdit yerine getiriliyordu. Ülkenin siber-saldırılar karşısında savunmasından sorumlu olan Bakan, ODTÜ’yü hazırlıksız olmakla suçlarken, kendisinin hazırlıksız olduğu çarpıcı bir şekilde ortaya çıkıyordu.
Yine aynı gün, başka bir bahaneyle, ODTÜ’ye dehşet verici sözlerle saldırılıyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski metin yazarı, şimdi AKP Ankara milletvekili Aydın Ünal aynen şöyle diyordu: “Gerekirse Cizre’ye nasıl giriliyor, Silopi’ye nasıl giriliyor, ODTÜ’ye de girilir.” Ertesi gün, 25 Aralık’ta, ODTÜ’ye saldırıda eksik kalmamak isteyen eski UDH Bakanı, şimdi Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan da, “.tr” uzantılı alan adı sunucuları konusunda ODTÜ rektörünü “imparator” gibi davranmakla suçlayıp, haddini bilmeye davet ediyordu. Oysa siber saldırılara karşı kurulan USOM, Lütfi Elvan’ın UDH Bakanlığı yaptığı 14 ay boyunca ihmal edilmişti. USOM’un bağlı olduğu Siber Güvenlik Kurulu, yasasına göre yılda iki kez UDH Bakanı başkanlığında toplanması gerekirken, Lütfi Elvan döneminde, 2014 ve 2015’te hiç toplanmamıştır. Yine, Binali Yıldırım döneminde Resmi Gazete’de yayımlanan “Siber Güvenlik Strateji ve Eylem Planı,” Elvan döneminde askıya alınmıştır. Kısacası, Binali Yıldırım döneminde UDH Bakanlığı’nca atılan adımların hepsini durdurmuş veya ihmal etmiş olan, dolayısıyla siber saldırılar karşısında ülkemizi hazırlıksız bırakmış olan Lütfi Elvan şimdi siber savunma konusunda hazırlıksız olduğu iddiasıyla ODTÜ’ye haddini bildirmeye kalkıyor!

Üstünü örtmek yerine...
Sonuç olarak, ülkenin siber-savunmasından sorumlu olan AKP hükümeti, kendi yetersizliğini örtmek gayretiyle ODTÜ ile uğraşmaktan vazgeçip, hazırlıksız yakalandığı bu konuda hızla işine bakmalıdır. Ayrıca, saldırıların üstünü örtmek yerine, AB’de olduğu gibi bilgi verilip yurttaşların uyarılması sağlanmalı. Yoksa önümüzdeki günlerde daha da ciddi saldırılar altında kalabiliriz. Medyamızın yetersiz kaldığı bu teknik konuda bilgilenmek için, toplumun da, doğruları yetkin ve anlaşılır bir şekilde aktaran turkinternet.com sitesini izlemesini öneririm.

Prof. Dr. OSMAN COŞK UNOĞLU
22. ve 23. Dönem Milletvekili

 

-

 

Aç kalmasın çocuklar

Tüm dünya, 2015 yılına büyük umutlarla girmişti ki 6 Ocak’ta Fransa’da Charlie Hebdo’ya yapılan saldırılarla allak bullak oldu. 2015 yılı boyunca ise hem Türkiye hem de dünya terörün korkunç ve soğuk yüzü ile çarpışmak zorunda kaldı. Acılarına acılar eklenen dünyamız, 2016 yılına keyifsiz giriyor. Fakat tam da bu yüzden tüm keyifsizliklerin en güzel ilaçlarından biri olan umutla üretmenin, 2016 yılında imkânı olan her bireyin listesinde yer alması gerekiyor çünkü dünya her ne kadar da dijital çağa girilmesi ve bilginin erişilme şeklinin değişimi ile farklı bir döneme başlamış olsa da dünyanın halen çözemediği temel sorunları var.

Temel hedefler
Tam da bu yüzden 25 Eylül 2015 tarihinde Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde Birleşmiş Milletler’in üye devletleri, 2030 yılına kadar yoksulluğu sona erdirmek, eşitsizlik ve adaletsizlikle mücadele etmek ve iklim değişikliğinin üstesinden gelmek için belirlenen 17. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefini kabul etti. Hedeflerin konu başlıkları ise ilham verici: Yoksulluğa ve açlığa son vermek, sağlıklı bireyler, nitelikli eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği, temiz su, hijyen ve halk sağlığı, erişilebilir ve temiz enerji, insana yakışır iş ve ekonomik büyüme, sanayi inovasyon ve altyapı, eşitsizliklerin azaltılması, sürdürülebilir şehir ve yaşam, sorumlu tüketim ve üretim, iklim eylemi, sudaki yaşam, karasal yaşam, barış ve adalet, hedefler için ortaklıklar. 
Tüm hedefler birbiri ile örtüşmekle birlikte en önemle dikkat edilmesi ve topyekûn mücadele edilmesi gereken hiç şüphesiz açlığın ortadan kaldırılması. 2000 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri sonucunda 2015 yılına gelindiğinde özellikle yoksulluğun önlenmesi ve açlığın sonlandırılması konusunda büyük başarılar sağlandığı tespit edildi ancak bu yeterli değil. 
Dünya Bankası’nın 2015 verilerine göre 1.44 milyar kişi halen aşırı yoksullukla mücadele ediyor, günlük kazançları ise 1.25 doların altında. Ancak araştırmacılar yoksulluğun tanımının yalnızca “maddi” bir açıklamasının olmadığını bunun ötesinde çok boyutlu bir yoksulluk indeksinin konuyu daha da acı kıldığını ifade ediyorlar. Yas¸am standartları, sagˆlık ve egˆitim şartları, yoksulluğu nasıl tanımladığımızla yakından ilgili. Konuyu daha somutlaştıracak olursak, dünyada 1.6 milyar kişi hayatını idame ettirebilecek, hayatları için anlamlı kararlar alabilecek fırsatlardan yoksun. Aşırı yoksulluk ile mücadele eden kişilerin yüzde 85’i kırsal alanda yaşarken, yüzde 29’u Sahra altı Afrika’da bulunuyor. Türkiye’de ise henüz çok boyutlu bir yoksulluk indeksi yok, ancak yukarıdaki üç koşul için kendi gözlemlerimizden dahi yola çıksak dünya sıralamasında pek de iyi yerlerde olabileceğimiz düşünülemez. 
Tahminlere göre, dünyada açlığın ve sefaletin bittiğine tanık olacak ilk nesiller olabiliriz fakat bunun için bizleri çetin bir mücadele bekliyor çünkü yoksulluğun azaldığı düşünülse bile yaklaşık 800 milyon insan, herhangi bir zorluğun ortaya çıkması durumunda yoksulluğun pençesine düşme riski altında bulunuyor.

Türkiye 135. sırada
Kuşkusuz bu riskleri yaratan en önemli nedenlerden birini de dünyada yaşanan çatışmalar ve savaşlar oluşturuyor. Institute for Economics and Peace’in 2015 verilerine göre dünyada yalnızca 11 ülke savaşmazken, 164 ülke bir çatışma şekli ile karşı karşıya. Türkiye dünyada barış sıralamasında ise 135. sırada yer alıyor. 
Ne yazık ki yalnızca terör saldırılarında hayatlarını kaybedenlerin sayıları 2013 yılından bu yana 18 bin kişiye ulaşmış durumda. 
Bu sayı 10 bin civarında askerin hayatını kaybettiği Normandiya çıkarmasından daha fazla. Üstelik tüm bu saldırıların en korkunç yanı bir savaştan ziyade gündelik hayatta meydana gelmesi. Mülteci sorunları ise, yoksullukla mücadeleyi elbette kolaylaştırmıyor. Bu yüzden 2016 sürdürülebilir bir dünya için el ele verme vakti. 
Belki de bu yıl en çok kendimize, sıradan sorunlara canımız sıkıldığında, çocuklarından hangisinin aç kalacağına karar vermek durumunda kalan anneler olduğunu hatırlatmamız gerekiyor. Ancak bu hatırlatmayı da bencilce, halimize şükretmek ya da moralimiz yerine gelsin diye değil de tam tersine onlar için neler yapabileceğimizi gözden geçirmek için yapmamız gerekiyor. Kısacası açalım ki kollarımızı, aç kalmasın çocuklar. Mutlu, umut dolu ve sürdürülebilir bir yıl olsun hepimize...

DENİZ BAĞRIAÇIK
Sosyolog
Toplumsal Cinsiyet Uzmanı

Yazarın Son Yazıları

İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025