Önce “kitabın ortasından” iki soru: 2019 seçimlerinin adil ve eşit yapılacağına inanıyor musunuz? Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) güveniyor musunuz? İki soruya cevabınız “hayır” ise otoriter tek adam rejiminin oylandığı referandum günü, ne olduğunu da hatırlıyorsunuz demektir.
YSK, 16 Nisan’da hepimizin hayatlarına, çocuklarımızın geleceğine doğrudan etki eden bir karar aldı. Seçimlerin adil, eşit güvenli gerçekleştirilmesinin yegâne sorumlusu olan bu anayasal kurum “mühürsüz pusulaların geçerli olduğunu” duyurdu. “Duyuru” diye özellikle altını çiziyorum.
Karar alındı denilmesine rağmen, ortada karar falan yoktu çünkü. Karar arkadan geldi.
Oylarına sahip çıkmak için her türlü önlemi aldığını düşünen kişi ve kurumların hiç beklemediği bir durumdu bu.
Sandıkların kapanmasına iki üç saat kala, mühürsüz oyların geçerli sayılması kimin aklına gelebilirdi ki?
İşte bu kanuna aykırılık soğukkanlılıkla işlendi.
YSK mühürsüz oyları geçerli sayarak, otoriter tek adamlığı getiren halkoylamasını şaibeli kılmış olmadı sadece. Kurumsal olarak da kendisini imha etti.
Bugün YSK, güvenilir bir kurum olmanın çok uzağında. Temel nedeni, 16 Nisan’da “hayır” oylarının önde çıkacağının görüldüğü saatlerde, sonucu tersine çevirecek bu kararı alması için müdahale edildiğinin düşünülmesidir.
Kimsenin çıkarıp belgesini koyamadığı, ancak “hayır” diyen 24 milyona yakın yurttaşa hâkim bir kanaatten söz ediyoruz.
YSK’ye dair bu kanaatte, o karara “evet” demiş mevcut Kurul kompozisyonunun birinci derecede önem taşıdığı kuşkusuzdur. Başka bir anlatımla, mevcut komposizyon görev başında olduğu sürece yapılacak hiçbir seçimin, adil, eşit ve güvenilir geçmeyeceği yönündeki inancın yaygın bir karşılığı bulunmaktadır.
Bu kadar hatırlatmayı yaptım. Çünkü sanki parlamenter bir rejim altında yaşıyormuşuz, OHAL yokmuş, güçler ayrılığı düzgün çalışıyor gibi 2019 seçimlerinin alt ihtimaller üzerinden ferahfeza makamında tartışılmasını tuhaf buluyordum.
Bu tuhaflık hissinde yalnız olmadığımı Adalet Kurultayı’ndaki çalıştaylarda fark ettim.
Çalıştaylarda belirlenen konularda, o alanın uzman ve emek vermiş kişilerini bir araya getirip özgür bir tartışma zemini amaçlanmış. Biri katılımcı (İhale, Teşvik ve İzinlerde Adalet) diğeri izleyici olarak yer aldığım iki çalıştayda bu amacın gerçekleştiği söylenebilir.
2019’a normal olmayan koşullar ve OHAL altında gittiğimizin farkında olunması ve bu dönemin karakterine uygun talep ve önceliklere odaklanmanın zorunlu olduğu işte bu çalıştayda tartışıldı.
İzmir milletvekili Murat Bakan’ın yönettiği “Siyasi Parti ve Seçim Sistemleri” başlıklı çalıştaya davet edilen akademisyenler; Murat Sevinç, Fatih Yaşlı, Burak Cop, Faruk Şen, Tanju Tosun, Kürşad Soylu işte bu ve seçimlerin güvenliğini ilgilendiren diğer birkaç başlıkta, dikkat çekici ve yaşamsal önem taşıyan görüşler paylaştı.
Muhatabı, bütün muhalefet cephesi diye nitelenebilecek aktörler olan bu öneri ve değerlendirmelerin birkaçı şöyle:
Öncelikle OHAL’in sona erdirilmesine yönelik kampanya, OHAL KHK’lerinin iptali, YSK yapısında hukuki reform, eşit, adil bir seçimin koşulları sağlanamazsa seçimi boykot.
(Bu listenin şüphesiz gerisi var.) Bu çalıştayda; seçimlerde adalet, eşitlik ve güvenliğin sağlanmadığı ortamda, sandığa gitme oranında dramatik düşüş yaşanma ihtimali de konuşuldu.
Evet, yakın gelecekte bir seçim gerçeği mevcut. İçinde bulunduğumuz iklimde, önceliğin 2019’da yarışacak adayları çıkarmaya mı yoksa, bu seçimin gerçekleşeceği -şu an son derece kaygan ve riskli görünen- zemini sağlamlaştırmaya mı verilmesi gerektiğinin cevabı ise ortada.
2019 seçimleri adil ve eşit mi geçecek?
Yazarın Son Yazıları
Hoşça kalın
O fayansın talimatı kimden?
Bakan düzeyinde 2018’de biteceği açıklanmış ilk metro hattında işlerin planlandığı gibi gitmeyeceği, herhalde baştan belliydi ki, İETT yarım milyar TL’lik bir otobüsle taşıma ihalesini yapıverdi. Otobüsle taşıma seçeneği zorunluysa, özel taşımacılık şirketlerine kaynak aktarmak zorunlu muydu? Otobüsle taşıma işini İETT’nin organize edip gerçekleştirmesi daha mı pahalı olurdu?
‘Enflasyonla topyekûn mücadele’
Bankalara ne oluyor?
Tek hane hedefi
Boykot ve adanmışlık
Otağ Merkezi ve bütçe
Cevapsızlığın şiddeti
Türkiye’nin Uluslararası Yolsuzluk Algı Endeksi’ndeki sırası 81’inciliğe düştü. “Vergi Barışı” tebliği, uluslararası yükümlülükleri hiçe sayıp Türkiye’yi kara para aklayan ülkeler konumuna sokabilir. CHP’li Utku Çakırözer, yurtdışındaki paraların ülkeye transferini yapanların sorgulanmamasını sağlayan düzenlemeyle kimlerin korumaya alındığını sordu.
2019 bütçesinde KÖİ garantileri
Devletin dövizli sözleşmeleri
Türkiye kara para cenneti midir?
İstanbul metrolarının geleceği
Müteahhit kriterleri
3. Havalimanı’na nasıl gidilir
Matrah artırın, yoksa…
Melen Barajı 11 Ağustos’ta açılacak mı?
Tarım alanına santral yaparsanız
Tarım alanlarına Danıştay’dan destek
Yap-işlet-devret yöntemiyle yapılacak Kanal İstanbul büyük bir rant yaratacak. Ancak Kanal İstanbul’un mühendisliği ne kadar mükemmel olursa olsun, çarpık kentleşmiş, betona boğulmuş, neredeyse her gün yeni bir felaket yaşayan ve deprem beklenen bir metropolde doğayla oynanacak. Giresun’da 82 yaşındaki Yusuf Topal, gittiği aile hekimliğinde doktorla tartıştı. Doktorun “beyaz kod” alarmı vermesi üzerine hastaneye gelen polisler, yaşlı vatandaşı gözaltına aldı. Gözaltına alınmasına tepki gösteren Topal’a polislerce biber gazı sıkılıp ters kelepçe takıldı. CHP’li Gülizar Biçer Karaca, Meclis’te milletvekillerini uyardı: “Bu projeyle İstanbul’da milyonlarca metreküp toprak taşınacak. Güzergâh üzerindeki Sazlıdere Barajı yok edilecek. Hafriyatla ekolojik sistem değişecek, sular kirlenecek.”
Büyük ihalede itirazlar dinlendi
Devlet şişmanlıyor ‘Yeni devlet’ darmadağın ve çok başlı
Şehir hastanelerinde ‘kur’ virüsü
Berberoğlu kararı ve ‘kapsayıcı Meclis’
TCDD’nin mali yüküymüş!
SGK neden Sayıştay’dan kaçırıldı?
Torba teklif dönemi
‘Ses ve öfke’
Perhizler ve turşular
Madde 104 yokmuş gibi davranmak
1 numaralı kararname
Ucuz hayatlar
Kişiye özel elbise
‘Yeni’ Meclis dalsız bir çınar gibi
‘Helalinden yüzde 31’
Yüksek enflasyonda dolarlı ihale
Sahip çıkma becerisi
Sonuna dek beklense ne olurdu?
Asıl sorudan kaçmak