Demokratlar kin tutmaz SEZGİN TANRIKULU
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Demokratlar kin tutmaz SEZGİN TANRIKULU

16.11.2017 09:25
Güncellenme:
Takip Et:

Artık yargıda da, ‘faili meçhuller’ yaşanıyor. Kavala, adeta 1990’ların ‘Beyaz Toroslarına’ bindirilir gibi, birden alındı götürüldü ve ‘sır oldu’.

İşadamı Osman Kavala, herkesin bildiği ve çok rahatlıkla ulaşabileceği, Türkiye’de de, dünyada da demokrasiye, Anadolu kültürüne, barış çabasına verdiği katkılardan dolayı takdir edilen, tanınan, sevilen bir kişi. İktidardan da, kendisini çok iyi tanıyanlar, bilenler var. Peki ne oldu da, Kavala bir anda karanlık işler yapan biri olarak sunulmaya başlandı? Hem de, Kavala’nın ne yaptığını, kim olduğunu bırakın istihbaratçıları, onu uzaktan bile tanıyanlar çok iyi bilirken?
Kavala, Türkiye’de olağan faaliyetlerini yürüten, bütün işlerini şeffaflıkla sürdüren bir kültür adamı. Emniyet veya savcılık pekâlâ Kavala’yı davet edip sorularını sorabilir, hakkındaki iddiaları soruşturabilirdi. Ama bunun yapılması yerine Kavala, adeta 1990’ların “Beyaz Toroslarına” bindirilir gibi, birden alındı götürüldü ve “sır oldu”.
Osman Kavala, uzatmalı gözaltı süresi bitecekken 14. günde ifadeye alındı. 10 saat boyunca ifade alma işlemi yapıldı. Daha sonra da, şimdiye kadar eşine rastlanmamış bir biçimde, sabaha doğru saat 04.00 sularında, uyumasına bile imkân tanınmadan, akşamdan itibaren adliyede tutulmuş olan hâkim ve savcıların karşısına çıkartılıp tutuklatıldı. 14 gün boyunca yüzünü bile görmemiş olan savcı ve hâkimler, polis sorgusunu yeterli bularak Kavala’yı hapse gönderdiler. Bir kere şunu sormak lazım: Madem polis sorgusu yetiyor, o zaman savcılara ne hacet? Bundan böyle polisler sorgularını yapsın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tepkisine göre de gözaltındaki kişi ya tutuklansın veya serbest bırakılsın.

Savcılıktan hâkimliğe terfi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fethullahçılarla ittifak halindeyken beraber yürüttükleri Ergenekon davasında savcıydı. FETÖ’cü hakim ve savcılara ihale edilen Ergenekon davasının en hararetli savuncusu olan Erdoğan, zamanla savcılıktan hâkimliğe terfi etti. Eskiden iddia eden Erdoğan şimdi artık hükmü de veriyor. Türkiye’de darbe dönemlerini hariç tutarsak, yargı ile siyasi iktidarın şimdiki kadar iç içe geçtiği başka bir dönem olmadı. Keza, yargının verdiği neredeyse bütün kararları hiç sektirmeden destekleyen, hararetle savunan başka bir iktidar da yoktur. Çünkü yargı, iktidarın istediği kararları veriyor. Yargıçlar iktidarın rahatsız olacağı bir karar vermeyegörsün, hemen troller devreye giriyor, yaygara kopartılıyor, “kripto” avı başlıyor ve hâkimsavcıların hükümeti rahatsız eden kararı başka hâkim-savcılar eliyle “düzeltiliyor, kararı veren yargıçlar da yerinden ediliyor.

Erdoğan hükmü ilan ediyor
Türkiye’de kanun, hükümete hizmet ettiği ölçüde geçerli. Hükümetin aleyhine olabilecek her türlü kanun işlevsizleştirilmiş durumda. Bunun OHAL’le bir ilgisi yok. Son yıllarda kritik gözaltılar söz konusu olduğunda derhal devreye Cumhurbaşkanı Erdoğan giriyor. Henüz yargı aşaması devam ederken, gözaltındaki kişiyle ilgili hiçbir hüküm verilmemişken, Cumhurbaşkanı Erdoğan genellikle gözaltı süreci devam ederken suçu tespit ediyor, hükmü de ilan ediyor. Erdoğan’ın bu ilanından sonra herhangi bir mahkemenin farklı bir karar vermesi söz konusu bile olamıyor. Erdoğan’ın kurduğu son cümle neyse, yargıçların da verdiği hüküm öyle oluyor. Bunun yakın tarihli örneklerini Büyükada operasyonunda, Cumhuriyet gazetesi davasında ve son olarak Osman Kavala’nın gözaltı sürecinde gördük.

Resmileşmiş zulüm hukuku
Bunun adı OHAL hukuku filan değil. Basbayağı resmileşmiş zulüm hukukudur bu. Hatta hukukun adını da buna bulaştırmayalım. Bu kelimenin saf haliyle zulümdür.
Tabii bu zulüm uygulanırken elbette ahlaki bir yola başvurulmuyor. Bir zamanların FETÖ yargısının bütün uygulamalarına ihanet, kumpas, komplo diyen iktidar, tümü FETÖ’cülükten ihraç edilmiş veya tutuklanmış hâkim, savcı ve polis şeflerinin dinleme kararlarından yararlanıyor.
Osman Kavala da, FETÖ’cü hakim ve yargıçların görevde olduğu 2013 döneminde verilmiş olan dinlenme kararları üzerinden hedefe konarak hapse yollandı. Oysa bu kararların hiçbir hukuki dayanağı yok. FETÖ adı verilen ve “terörist olduğu” kabul edilen bir örgüte mensup hâkim, savcı veya polis şeflerinin yasadışı yollarla elde ettiği ne varsa, imha edilmek zorunda. Eğer imha edilmeyip de bugünün yargı kararlarında kullanılacaksa, o zaman FETÖ’cülerin hedef aldığı AKP’liler için de bu sözde delillerin geçerli kılınması gerekmez mi?
Öte yandan, AKP hükümeti 2013’te de iktidardaydı, 17-25 Aralık operasyonu sürecinde de. Keza 15 Temmuz darbe girişiminden sonra da AKP iktidarda kalmayı sürdürdü. Peki, Osman Kavala’nın Gezi olayları sırasında herhangi bir suçu tespit edildiyse, neden bu operasyon 4 yıl bo- yunca bekletildi? Eğer o dönemki dinlemeyi yapan FETÖ’cülerin dinleme kararlarını bugünün yargısına malzeme yapıyorsanız, o halde FETÖ’cülerle ittifakınız fillen devam ediyor demektir.

İhtiyacınız olduğunda
“Önce hapse atalım, nasılsa bir suç buluruz.” AKP’nin yaptığı şey tam olarak bu! Osman Kavala’ya atfedilen suçlardan biri, Henry Barkey isimli kişinin telefonuyla kendi telefonunun aynı baz istasyonundan sinyal vermiş olması. Düşünün ki, siz Beyoğlu’ndasınız. Farklı mekânlarda birbiriyle alakalı veya alakasız yüzlerce insan bulunuyor. Kimi AKP milletvekili olabilir, kimi CHP’li, kimi suçlu olabilir, kimi turist. Şimdi bu birbirine benzemez yüzlerce insanı, telefonları aynı baz istasyonundan sinyal verdi diye bir örgütle irtibatlandırmak ne kadar saçmaysa, Kavala’nın Barkey’le ilişkilendirilmesi de o kadar saçma ve zorlama. Aynı baz istasyonundan sinyal suçunu icat etmek FETÖ’cülerin bile aklına gelmemişti.
Gelelim Kavala’nın Avrupa’dan fon alması veya birilerine fon vermesi “suçuna”. Devletin bütün kurumları, AKP’ye yakın tüm STK’ler Avrupa fonlarından pay, kurumlarından yardım almak için kuyduğa girerken Kavala şahsında fon alma-verme suçu da icat edilerek literatüre kazandırıldı. Sormazlar mı o zaman size, madem fon alıp vermek suç, bunun neden bir kanunu yok? Getirin Meclis’e, zaten çoğunluk sizde: Türkiye’de içeriden veya dışarıdan fon almak yasaktır diye bir kanun çıkarın gitsin. Tabii, bu arada AB fonlarının tahsis edildiği ve bu kaynakların aktarımı yapan tüm bakanlıklar ve AKP’li bakanlar da yargı önüne çıksın.
Osman Kavala bu toplumun tanıdığı en mütevazı, en temiz, en demokrat, en diğerkâm, en önyargısız, en pozitif yurttaşlardan biridir. Ona yönelik vicdansız, izandan yoksun zulmü, Kavala’yı tanıyan kimse unutmayacaktır. Ama Kavala’yı tanıyanların bildiği bir şey daha var. O da, yarın adalete ve hukuka ihtiyacınız olduğunda yanınızda yine Osman’ı göreceğiniz gerçeği. Çünkü Osman, gerçek bir demokrattır ve gerçek demokratlar kin tutmaz.

SEZGİN TANRIKULU
CHP Milletvekili

Yazarın Son Yazıları

Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025