Durum Tayyip olacaksa...

24 Aralık 2017 Pazar

Tayyip malum, “iyigüzel- hoş” demek. Bunu dikkate almaz ve tek “y” ile yazıp söylerseniz “ayıp” etmiş olursunuz.
Çünkü, “Tayip”, “ayıp” ile akraba bir sözcük.
Bir ara da “Osmanlıca öğrenin!” diye tutturmuştu. Amacı belli ki, dedelerimizin mezar taşlarını okutmaktan ziyade, bu tür “yanlışları” önlemek içinmiş!)
Ülkemizde herkes kendi çapında bir Tayyip.
Hatta “Küçük Tayyip”!
Ama o laf biraz netameli. Rahmetli Özal, ana muhalefet lideri Erdal İnönü’ye “Küçük Turgut’la oyna” dediydi; belden aşağı indi, diye kıyamet kopmuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu da bir ara laf ola bir muhalefet denemesi yaptı:
Recep demeye yöneldi. Başarılı olamadı. Çünkü her taraf çoktan Tayyip kesmişti.

***

İyilik, hoşluk, güzellik mum ile arandığı halde, Tayyiplik her yerde.
Trump bile Tayyipliğe özendi. İsimler bazen yazgıları belirliyor. Trump, kâğıt oyununda koz demek. Koz ile oynamak, baskın çıkmak, gölgede bırakmak gibi gibi anlamları da var. Herhalde adının etkisiyle Kudüs zarı attı.
Ama BM’nin granit duvarlarına çarpıp oturdu.
Dünyanın en güçlü ordusunun, ekonomisinin sahibi, tehdit, şantaj... Ama yüz küsur ülkeden ancak 7 ülkeyi korkutabildi. Onlar da bizim Kadıköy’den bile küçük ülkecikler!
Amerikan derin devleti, Trump’a bu yersiz, anlamsız kumarının bedelini ödetecektir.

***

Tayyiplik her yerde. Mesela, “İmparator” diye anılan, Fatih Terim tam bir Tayyip mukalliti (Yan sanayi ürünü).
“İmparator” unvanını gerçekten hak ediyor. Hangi unvanın sözcüğün ortasında böyle oturaklı “para” var.
“Hiçişleri Bakanımız” Süleyman Soylu da benzer kategoride. Safra mı değil mi elbette patronu bilir, ama afra tafrasıyla bir başka Tayyipsi... Ama tipi de şeceresi de bir Bekir Bozdağ olmaya müsait değil.
Evet, herkes bir başka Tayyipsi. Sokak ortasında memurunu tokatlayan zabıta amirinden, evde eşine, çoluk çocuğuna, işyerinde işçisine, çalışanına korku salmak artık bir salgın. Tayyipsilik salgını.
Karşı tarafı dinlemeyi, konuşmayı vakit kaybı sayıyor. Herkes esip gürlemek, emir ile demir kesmek ve sonuca korkutarak varmak peşinde. Ama evdeki hesap çarşıya her zaman uymuyor.
Elbette korku en temel duygu. Yaşantımızı bu duygu yönetiyor. Bilinçli ve bilinç dışı bu duygunun baskısıyla karar veriyoruz. İlk insanların en büyük korkusu dinozorlardı. Yerini şimdi nükleer silahlar, savaşlar, beklenmedik ekonomik ve siyasi krizler aldı.
Her dönemin - ülkenin içeriye ve dışarıya karşı kendi dinozoru var.
ABD’nin dinozoru Pentagon veya CIA ise Rusya’nınki Kremlin. Bizim artık ne Genelkurmay ne de MİT!
Bizim dinozorumuz 1.056 odalı Külliye.
Orada neler olup bittiğini, kimlerin hangi planlar üzerinde çalıştığını bilen yok.
Nuray Başaran, yandaş olmadan önceki Akşam’ın yazarıydı. Şimdi “avazturk” adlı sitede yazıyor. İktidara yakın çevrelerden ilginç bilgiler aktarıyor. Dün, Külliye’nin sonsuz sayıdaki danışmanlarından, bunların da danışmanı olan akrabalarından söz ediyor ve oralardaki inanılmaz “kulisleri” yazıyordu:
Erdoğan’ın can güvenliği ve ‘olası suikast’ noktasındaki aşırı uyarılar ve komplolardan” söz ediyordu.
“Tayyip Bey, 17 yıldır iç kuvvetlere karşı savaştı. Savaştan aldığı güçle girdiği her seçimi kazandı. Ve oldukça fazla düşman biriktirdi!.. Bunun sonucu kendisinin de korkmakta olduğu...”
Korktuğu ilk kez yazılıyor.
Gerçi Külliye’deki muhtar toplantılarında bile yelek giymesine dikkat çekenler oldu. Ama ilk kez açık açık yazılıyor.
“Başta ABD olmak üzere, küresel güçler Erdoğan’ı, dış politik konumu nedeniyle, daha önce yok ettikleri Kaddafi ve Saddam konumuna düşürmek istiyorlar.”
Yani, Allah saklasın, “ortadan kaldırmak”.
“Korku imparatorluğu” yıllardır yazılıp çiziliyordu. İmparatorun kendisinin de korkudan nasibini alması hiç iyi ve hoş değil.
Hayra alamet olacak belki de ilk gelişme, Cumhuriyet’teki arkadaşlarımızın yarınki duruşmada tahliye edilmeleriyle başlayacak ve “adalet ve hukukun” yeniden tesis edilmesiyle devam edecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları