GARİP TURUNÇ Prof. Dr., Bordeaux Üniversitesi - Makyavelist devlet
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

GARİP TURUNÇ Prof. Dr., Bordeaux Üniversitesi - Makyavelist devlet

26.01.2018 09:00
Güncellenme:
Takip Et:

AKP iktidarında ve kendini dindar olarak tanımlayan insanlarda tuhaf bir dil oluşmaya başladı. Özellikle demokrasi, hak, hukuk, adalet ve ‘kuvvetler ayrılığı’ gibi evrensel değerlere karşı dışlayıcı, hatta olumsuzlayıcı bir yaklaşım milli ve yerli bir tavır olarak algılanıyor

Niccolo Machiavelli (Makyavel), İtalya’daki devletçiklerin, 15. yüzyılın sonu ile 16. yüzyılın başında içinde bulundukları siyasal kaosu, ekonomik, askeri ve ahlaksal çöküşü durdurmak için hiçbir dini ve ahlaki kaygı taşımadan iktidarı canı pahasına savunmayı hedef kabul eden, Hükümdar (Prens) adıyla dilimize çevrilen kitabında “Korkulan bir insan olmaktansa sevilen bir insan olmak mı, yoksa sevilen bir insan olmaktansa korkulan bir insan olmak mı daha iyidir’’ diye sorduğu soruyu, hükümdara hitaben şöyle cevaplıyor: “Hem sevilen hem de korkulan bir insan olmak gerekir, derim. Fakat bu iki özelliği bir arada bulundurmak güç olduğundan birisinden vazgeçmek gerekirse, korkulan insan olun derim. İnsanlar, sevilen kişilerin şiddetinden çok, korkulan kişilerin şiddetinden çekinirler... Sonuç olarak diyorum ki: İnsanlar, sevmekte kendilerine, korkmakta ise hükümdara tabi olduklarına göre, hükümdar başkalarının elinde olana değil, kendisinin elinde olana güvenmelidir.’’

Sevmiyorlarsa ezin
Eğer halk sizi sevmezse, sizden uzaklaşacak olursa onları ezin, gözlerinin yaşına bakmayın, onları sürüm sürüm sürdürün. Halk hükümdarı sevmezse, başına türlü uhubetlerin geleceğini çok iyi bilmelidir, o zaman halk sizi sevmeye mecbur olur, ben size bu yolu öneririm,” diyor.
Makyavel’in beş yüzyıl öncesinde yaptığı insanlığın halleriyle ilgili bu fikirler ne kadar da tanıdık değil mi? Bugünün AKP Türkiye’si için nasıl uyduğunu anlatmaya gerek var mı? Onları sevmeyenin başına neler neler geldiği malum değil mi? Türkiye’de her geçen gün yükselmekte olan bu korku ortamında, herkesin bunu iliklerine kadar nasıl hissettiğini anlamak için âlim olmaya gerek var mı? Ayan beyan hissediliyor.

AKP’nin dili
Bilhassa AKP iktidarının son dönemde kendini dindar olarak tanımlayan insanlarda tuhaf bir dil oluşmaya başladı. Özellikle demokrasi, hak, hukuk, adalet ve ‘kuvvetler ayrılığı’ gibi evrensel değerlere karşı dışlayıcı, hatta olumsuzlayıcı bir yaklaşım sergilemek neredeyse milli ve yerli bir tavır olarak algılanıyor. Bu öylesine trajik bir durum ki, hukukun üstünlüğü ya da adalet gibi kavramlar Türkiye’yi yok etmek üzere birleşen ‘dış güçler’in manivelası, bu değerleri savunanlar da ‘üst aklın’ piyonları olarak görülüyor.
Bu konuda bütün dindar kesimleri içine alan bir genelleme yapmak elbette hakkaniyetli bir yaklaşım olmaz. Ancak azımsanmayacak bir kesim var ki, bu insanlara ‘adalet terazisi’nin herkesin hakkına, hukukuna riayet eden bir hassasiyetle tartması gerektiğini hatırlattığınızda ya da demokratik değerlerin Türkiye’nin geleceği açısından hayati bir öneme sahip olduğunu söylediğinizde, anlaşılması güç bir öfkeyle “Biz yıllarca çok eziyet çektik, şimdi sıra onlarda... Bu Avrupa yıllardır bizi demokrasi, özgürlük masalıyla uyuttu. Ama artık Türk’ün gözü açıldı, şimdi biz güçlüyüz, Batı’ya da, değerlerine de ihtiyacımız yok. Bir istiklal savaşı veriyoruz, zaten Batı’nın sonu yaklaştı, Türk’ün gücünden artık onlar korksun” benzeri ifadelerle akıl almaz bir hamaset gösterisi sergiliyorlar.

Mücadelenin yolları
Bediüzzaman; İslam medeniyeti ile Batı medeniyetini karşılaştırırken de Makyavelist batının esasatı menfidir der. Bediüzzaman, Makyevel’in Hükümdar kitabındaki devlette “Mücadelenin iki yolu vardır: Biri kanun yolu, diğeri kuvvet yoludur” mantığın hak yerine kuvveti seçtiğini söyler. Bu da tecavüzlere ve çatışmalara neden olur. Toplumda ihanetler artar. Buna karşı hakkı savunur. Hak ile adalet ortaya çıkar ve toplum selamete kavuşur.
Nitekim, Cumhuriyet tarihinin belli dönemlerinde yaşanan baskı ve zulümler karşısında dindarlar, haklı taleplerini ve yaşadıkları mağduriyetleri her zaman demokratik değerlerin şemsiyesi altında savundular ve en gür sesleriyle ‘adalet’ istediler. İnsan haklarına, özgürlere inanan her insanın yapması gereken buydu ve dindarlar da bunu yaptılar. Öyle ki 28 Şubat’ın yasa ve kural tanımayan zorbalarına karşı milyonları bulan özgürlük zincirleri oluşturarak sadece adalet istediler ve en doğal insani haklarını almak için mücadele verdiler.

Ne değişti?
Peki bugün ne değişti ki artık demokratik değerleri Batı’nın uydurduğu bir masal olarak görüyor ve de ‘adalet’ konusunda bu kadar duyarsız olabiliyorlar? Unutmayalım, inançlarımız, kimliklerimiz, dünya görüşlerimiz ne olursa olsun adalet, özgürlük, hak-hukuk her zaman hepimiz için hayati bir ihtiyaçtır. Sonuçta, “Birey devlet için mi, devlet birey için mi” sorusunun tartışılması söz konusudur. Ne olursa olsun insanın hayatından daha değerli bir şey olmadığını savunur İslamiyet. İslamda devletin kutsiyeti yoktur. Devlet birer araçtır, amaç değildir. Hiçbir şekilde devletin ve hükümdarın âli menfaatları olamaz, bireyin menfaatları ön plandadır. İster zımni, İster Müslüman, isterse ateist olsa dahi ferdin hayatı kıymetlidir.
Dolayısıyla bu konuda hem Makyavel’in hem AKP iktidarının da sınıfta kaldığını söyleyebiliriz.  

GARİP TURUNÇ
Prof. Dr., Bordeaux Üniversitesi

Yazarın Son Yazıları

Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025