Çiğdem Toker

HSK yargının nesi olur?

06 Mart 2018 Salı

Adalet bakanları, tıpkı hükümetin diğer üyeleri gibi yürütme organının bir parçası. Dolayısıyla, siyasi bir konum ve sıfat taşıyorlar. Türk hukuk sisteminde, adalet bakanları için vaktiyle oy istediği partisiyle arasına mesafe koymasını sağlayacak herhangi bir kriter bulunmamaktadır. Fakat konumu gereği siyasi bir kişilik olan adalet bakanlarının görevleri arasında, “bağımsız” diye tanımlanan Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) başkanlık etmek de vardır. Daha doğru anlatımla, memleketimizdeki her “siyasi” adalet bakanı, “bağımsız” HSK’nin doğal başkanıdır.
HSK resmi sayfasında;
“Misyon”; “adil yargıyı tesis etmek üzere, hâkim ve savcılarla ilgili işlemleri, hukukun üstünlüğü, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik ve savcılık teminatı esaslarına göre yerine getirmek”,
Vizyonu” ise “adil bağımsız, tarafsız, güvenilir ve etkin yargının teminatı
olarak belirlenmiştir.
Peki, nasıl?
Nasıl oluyor da içinde hukukun üstünlüğü, mahkemelerin bağımsızlığı, tarafsızlığı, güvenilir ve etkin bir yargının güvencesi gibi her dünya vatandaşının kendisini iyi hissedeceği kavramların yer aldığı HSK’de, siyasi bir şahsiyet olan başkanın dediğinin tersine karar alınabilir ki” sorusu, meseleyle ilgili herkesin yokmuş gibi davrandığı bir konu olma özelliği taşımaktadır.

***

Belki de bu sebeple -CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı- “bizimle istişare etmeden tahliye kararı vermeyin” diye özetlenebilecek bir kitapçık hazırlanıp dağıtılabilmektedir rahat rahat.
Doğru; istişarenin kelime anlamı, karşılıklı danışma.
Şu da doğru: İstişari nitelikteki kararlar bağlayıcı olmazlar.
Fakat şimdi gelin de bunu başkanı Adalet Bakanı olan HSK için düşünün bakalım. Yükselme, tayin, ihraç gibi mesleki geleceğine, dolayısıyla bütün bir hayatı hakkında karar verme konumunda kurumdan, HSK’den bu mesajı alan hangi hâkim ve / veya savcı, o ifadeyi gerçekten sözlüğün tam anlamıyla “istişare” gibi düşünür?
Kaldı ki ister gerçek anlamıya istişare olsun, ister dolaylı anlamıyla “örtük talimat” her ikisi de aynı kapıya çıkıyor: Yargıya baskı...
Soru basit: Eğer yargı bağımsızsa, savunması alınan, tanıkları dinlenen, delilleri tamamlanmış bir yargılamada ortaya çıkan tablo “tutuksuz yargılama” diyorsa, bir daha “Ankara” ile istişareye ne gerek var?
Nitekim dün bir grup meslektaşla bir araya gelen Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in bu konudaki soruya verdiği yanıt dikkate değer.
Konuyu basından okuduğunu, “anlam veremediğini” belirtip şöyle sürdürüyor:
HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz’a ‘Bu mesele nedir’ diye sordum. HSK Başkanı, ‘Yargılamaya konu hâkim ve savcıların teminatı için, onların yargılamalarındaki teminat için biz bunu düşünmüştük’ dedi. Bu sorunun muhatabı onlardır. Bizde, Yargıtayımıza en ufak bir baskı, talimat, telkin yoktur.”
Velev ki HSK Başkanvekili Yılmaz’ın dediği gibi kitapçıktaki o ifade “Yargılamaya konu hâkim ve savcıların teminatı” için konulmuş olsun.
Bu dahi yargı bağımsızlığına ağır bir gölge düşürmüyor mu?
Hâkim ve savcıların önlerindeki davada nasıl bir tutum izleyeceklerine HSK ve Adalet Bakanlığı mı karar verecek?
Mahkemeler, kimi tahliye edip kimin tutukluluğuna devam kararı verecekleri için onay mı bekliyor?
Eğer böyleyse, HSK’nin resmi sitesindeki bağımsızlık, adil yargılama, güvence kelimelerinin orada durmasına gerçekten gerek yok.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları