Suriye’deki savaş, Suriye’deki savaş olmaktan çıkıp büyük güçleri karşı karşıya getiren bölgesel ve hatta küresel çapta bir savaşa dönüşebilir mi?
Evet, büyük güçlerin liderleri akıllarını peynir ekmekle yemişlerse bu olabilir. Pekâlâ mümkün. Sizin bu satırları okuduğunuz 13 Nisan 2018 Cuma günü, Batılı güçlerle Rusya arasında patlak vermesi muhtemel bir bölgesel çatışmaya bir adım daha yaklaşmış olabiliriz.
Yine de kanaatim Batılı güçlerin Rus tehdidini ciddiye aldıkları yönünde. Öyle olmasa Atlantik’teki deniz gücü unsurlarını Akdeniz’e doğru yola çıkarmazlardı. İlk darbeyi, Akdeniz’deki caydırıcı deniz ve hava gücünü tahkim ettikten sonra indirmek istiyor olabilirler. Bu da iki taraftaki akıllı insanların büyük bir savaşı önlemek için yapabilecekleri diplomatik girişimlere zaman kazandıracaktır.
“Akıllı insan” derken tabii, Beyaz Saray’daki Twitter trollünü kastetmiyorum. “Hazır ol Rusya, çünkü hoş ve yeni ve akıllı (füzelerimiz) geliyor olacak” diye tweet atabilen bir ABD Başkanı öncelikle ülkesi ve sonra tüm dünya için tehlikelidir.
Donald Trump adlı “demokrasi kazası” bu süreçte nasıl yönetilecektir? Bu mümkün müdür? Göreceğiz.
Derken dün bir tweet daha attı Trump. Şöyleydi:
“Suriye’ye saldırının ne zaman olacağını hiç söylemedim. Çok yakında olabilir ya da hiç de çok yakında olmayabilir. Ne olursa olsun, benim yönetimim altındaki ABD bölgeyi IŞİD’den kurtararak harika bir iş yaptı. Nerede bizim ‘Teşekkürler Amerika’?”
Suriye’ye saldırının an meselesi olmayabileceğini ima eden bu tweet Washington’da birilerinin Trump’ı idare etmeye çalıştığını gösteriyor. Onlara başarılar dilemek lazım.
Ne de olsa çatışmanın ötelenmesi, önlenmesinin ilk şartıdır.
Lakin şimdi büyük güçler arasında bir çatışma ihtimalini yaratan mesele, Doğu Guta’nın Duma nahiyesinde düzenlendiği iddia edilen kimyasal silah saldırısı değil. Savaşan tarafların yıllardır birlikte yarattıkları bir duman perdesi gerçeği gizliyor ve bu durum düşman cephelerin işine geliyor. Şam rejiminin bu savaşta hiç kimyasal silah kullanmadığı nasıl büyük bir yalansa, fail olarak rejimin gösterildiği bütün kimyasal silah saldırısı iddialarını hiç sorgulamadan, araştırmadan doğru olarak kabul etmek de gerçeği kurban eden propaganda savaşının gönüllü askerliğini yapmaktan farksız.
Şimdi ABD ve müttefiklerinin meselesi, Duma’daki sinir gazı saldırısı iddiasının bağımsız uluslararası kuruluşlarca bütün boyutlarıyla araştırılıp gerçeğin belgelenmesinden sonra gerekiyorsa harekete geçmek değil.
Kimyasal silah kullanımına karşı çıkmanın da, önlemek için uluslararası anlaşmalar çerçevesinde eyleme geçmenin de gerekçesi ahlaki ve insani olmak zorundadır.
Suriye’deki kimyasal silah kullanımı meselesi ise maalesef siyasallaşmış ve jeopolitik mülahazaların konusu haline gelmiştir. Dünyada ve Türkiye’de bu hususta çatışan iddialara siyaseten itikat edenleri muhatap alarak sağlıklı ve etik kurallara bağlı bir tartışma yürütmek mümkün değil.
ABD ve müttefiklerinin şimdiki esas meselesi ise, Rusya’ya, İran’a ve bunların himayesindeki Şam rejimine haddini bildirmek, ders vermek. Meseleleri, Suriye’deki savaşın Rusya ve İran destekli Şam rejimi tarafından nihai olarak kazanılmasını önlemek; bunu yapamıyorlarsa mümkün olduğunca uzamasını sağlayıp, bu savaşın zaten ekonomik sorunlarla boğuşan Rusya ve İran’a maliyetini azami ölçüde artırmak.
Sovyetler’i çökerten faktörlerden biri Afganistan’da girdiği savaştı malumunuz.
“Acaba Suriye, Putin Rusya’sının Afganistan’ı olabilir mi?”...
ABD ve Büyük Britanya’nın başını çektiği Batılı müttefiklerinin Putin Rusya’sına karşı böyle bir arayış içinde olduklarını gözlemliyoruz.
Suriye’ye, kimyasal silah kullandığı gerekçesiyle düzenlenecek bir saldırı bu amaca hizmet eder mi?
Yoksa astarı yüzünden pahalı mı olur?
Uluslararası Kriz Grubu’nun sitesinde okuduğum Sam Heller imzalı ve “ABD, Suriye’deki kimyasal silah saldırısına (askeri) tırmanışı riske etmeden mukabelede bulunabilir mi?” başlıklı yazıda ABD ve müttefiklerinin ikilemi, kendi bakış açılarından bir cümlede mükemmel özetlenmişti:
“Özünde, dar tutulmuş, sınırlı bir saldırı kimyasal silahların yeniden kullanılmasına karşı caydırıcı olmaz, diğer taraftan geniş çaplı olanı da istenmeyen ve kontrol edilemeyecek sonuçlar doğurabilir.”
Bu, “işe yaramaz” ile “çok kötü” arasında yapılacak bir tercihtir.
Türkiye’nin Suriye’de bugüne kadar iyi kötü yürüte geldiği ABD ve Rusya’yı birlikte idare etme “politikasının” ve Rusya ile ittifakının geleceğini, ABD’nin bu ikilem karşısındaki tercihi belirleyecek.
Şimdiki mesele kimyasal silah değil
Yazarın Son Yazıları
İdlib’de yüzleşmek
Osman Kavala’nın sakin mağduriyeti
Yapay zekâ ABD’yle krizi çözer mi?
Türkiye’nin tam teşekküllü krizi
24 Haziran’daki ‘uçan mürekkepli mühür’ palavrasını en çok kim yaydı
Hızlı ve geçici iktidar
Muhalefetin bir numaralı sorunu medyadır
24 Haziran’ın sürprizi MHP değil, ‘münafıklar’
Bu seçimin galibi halktır
24 Haziran’ın dört kesin sonucu
‘Oylarınızı çaldırmayacağız’
Mantar tabancası patlasa da sandığa
İnce, Erdoğan’ı iktidardayken ‘indiriyor’
Korkan iktidar korkutarak oy istiyor
Erdoğan, ‘Bay Kemal’den neden vazgeçemiyor?
Muharrem İnce fenomeni
24 Haziran’da iktidarın işi artık daha zor
Türk Lirası’nı kim çökertti?
Üç yıl sonra HDP yine anahtar
Dinamizm tamam Umutlar tamam Moraller tamam
Muharrem İnce’yle bozulan mezhepçilik oyunu
Basın özgürlüğü neden alerji yapıyor?
Atı alan Üsküdar’a geçecek mi?
İç ve dış krizlerden önce baskın seçim
Cihatçılar da Türkiye’ye havale
ABD, İngiltere ve Fransa'nın ortaklaşa gerçekleştirdiği Suriye Operasyonunundan ne anlamalıyız... Sınırlı saldırı Ankar'nın pozisyonunu etkiler mi, Esad rejimini güçlendirdi mi, harekatın zamanlaması manidar mı, harekat Putin'e de bir mesaj mı, İngiltere Başbakanı May kısa yolu mu seçti?
Şimdiki mesele kimyasal silah değil
Hürriyet’e veda ve teşekkür
Doğan Grubu’nun imhası, ana akım medyanın sonu
Afrin ve ötesi
Seçimi boykot, havlu atmaktır
Arkadaşlarımızı hapiste tutarak hiçbir şey kazanamazsınız
İdlib’e dikkat
TSK Suriye’den neden çıkmaz?
Suskunluk sarmalındaki Türkiye
Uğur Mumcu’yu anmak, yalana teslim olmamaktır
Afrin savaşının öteki cephesinde durum
Zor, Suriye’de oyunu bozar mı?
Ölmüş bir gazeteciden ‘Sayın Yetkili’ye mektup:
Türkiye-ABD: Krizin kara yılı başladı