Tepeleme..

23 Şubat 2020 Pazar

“Tepe sersemliği” için Türk Dil Kurumu bir tanım yapmamış.

Bu sersemlik çeşidini vatandaşlarının kendi kişisel deneyimlerine bırakmış.

Bugün Tayyip Bey’e oy veren - vermeyen her vatandaş, belki de onun iyi niyetli halleri sayesinde tepe sersemidir.

Tepe sersemi olmamak için tek çare nutuklarına açıklamalarına kulak tıkamak.

Mesela her gün gelen şehitlerimize ve sınır ötesinde bombardımanda parçalanan tanklarımızla ilgili olarak “Ben buna savaş diyebilirim!” diye buyurmasını duymazdan geleceksiniz!

***

Koronavirüs çok şükür kapımıza dayanmış değil, geçim sıkıntısı intiharları henüz salgına dönüşmemiş durumda..

Ama yine de milyonlarca Suriyeli yetmemiş gibi, sınırlarımıza dayanan - dayanamayan yüz binlerce sığınmacıya, müebbetle yargılanıp beraat edenlere, beraat edip de yeniden müebbetle yargılanacaklara, çarşı pazarın ateş pahasına, elektrik, doğalgaz ve su faturalarına, kadın cinayetlerine, çocuk istismarına kulak tıkamak imkânsız.

***

Büyük kentlerde yaşıyor iseniz, her gün işe gidip gelmek için metrolarda, metrobüslerde, minibüslerde tıkış tıkış, itiş kakışsanız, araç kullanıyorsanız trafiğe takılmak, park yeri aramak, gürültü patırtı hengâme içinde saatler geçirmek zorundaysanız, tepe sersemliğinden kurtulmak için ise Reyiz’in hal ve gidişine takılmamak da yetmiyor.

***

Zira T.C. yurttaşlarının ömürlerini kronik ve akut bir tepe sersemi olarak geçirmeleri için anayasal altyapıyı kendi elcağazı ile hazırladı.

Ve yemin ederek de uygulamaya koydu:

“Görevimi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”

Bu yeminini tüm yetkilerini devraldığı göstermelik TBMM kürsüsünde etti. Ama ayağını kaldırmadan etti!

***

Hem bir siyasi partinin lideri olacaksın; hem de tarafsız kalacaksın.

Alafranga aydınlarımız, böylesi durumlar için Fransızca “oksimoron”da diyorlar.

“Zıtlık, çelişki ve mantıksızlığın aynı cümle içinde kullanılması” anlamında.

Aslında Türkçesi açık:

Karşındakine “moron” yani “ahmak” muamelesi yapmak!

Kebapçıya gidip “etsiz şiş kebabı” sipariş etmek oksimoron bir eylemdir.

Ya da birisi için “lepiska saçlı kel” veya “vatansever bir haindir!” demek de öyle.. Çok şükür, dünya ucubesi “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye isim taktığı modeli anayasaya yazdırmadı.

“Kasımpaşalı kabadayılığı” bu olmalı.

***

Namus ve şerefi üzerine tarafsızlık yemini eden “partili bir Cumhurbaşkanlığı”, “siyaset”in değilse bile Reyiz’i “kalabalıklar içinde yalnız” ya da “etsiz şiş kebabı rüyası gören bir vejetaryen” gibisinden ilginç bir “edebiyat” kahramanı yapacaktır.

***

Kavramlar, kabak gibi içi boşaltılıp kafaya göre dolduruluyor.

“Bağış”ın da içi boşaltıldı.

Adı üstünde anlamı, keyfe ve isteğe bağlı.

Ehliyeti alırken bazı işlemlerde Türk Polis Teşkilatı Güçlendirme Vakfı’na “bağış”, “zorunlu”dur.

Bu “ zoraki bağış(!)” modelini bu iktidar, büyük kamusal ihalelere de uyguladı, cirosu yüksek yandaş şirketlere de uyguluyor.

Böylece al gülüm ver gülüm yolu ile ve “haksız kazanç” sistemi Misakı Milli hudutlarını aşarak New York’ta gökdelen tepelerine kadar yükseliyor!

***

Karanlık bağışlardan çok halkımızı asıl tepe sersemi yapan hukuka ve adalete güvensizlik.

Geçen pazar, FETÖ musibetinin, “avukat tutma hâkim tut” yolundaki mafya öğüdünden etkilendiğini yazmıştık.

Ne yazık ki bu iktidar da benzer bir etkilenme eğiliminde.

İstanbul Barosu Başkanı avukat Mehmet Durakoğlu’nun yeni avukatların ruhsatmane töreninde “Yargıyı siyaset eliyle susturup, savunmayı polis eliyle kriminalize ederek kamuoyu desteği sağladığınızı düşünseniz de susmayacağız!” haykırışını aktarırken Sayın Başkan’ın adını yanlış yazmışım.

Saray avukatlarının, haşa hâkim tutacak halleri yok.

Ama “müvekkillerinin” gözüne girmek için virgülden hakaret ve iftira üretebiliyorlar. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları