Bir ülkenin karanlık yüzü

Bir ülkenin karanlık yüzü

20.01.2024 03:00
Güncellenme:
Takip Et:

Prof. Dr. Bedri Karafakioğlu, işine gitmek üzere Ataköy’de bulunan evinden çıktı. Kendinden emin adımlarla arabasına bindi. Her şey sıradandı, gözüne çarpan herhangi bir fevkaladelik yoktu. Bakırköy’e doğru yöneldiğinde çalıntı bir Anadol’dan yaylım ateşi açıldı. Oracıkta yere yığıldı. Karafakioğlu ülkemizin en önemli aydınlarındandı, aynı zamanda İTÜ dekanıydı. Namuslu, yapıcı ve insancıldı. 

*

Şubat soğuğu yine İstanbul’u sarmıştı. Abdi İpekçi gazeteden çıkmıştı, bir an önce evine varmak istiyordu. Akşam eşiyle yakın dostlarına gideceklerdi. Arabası sokağa girer girmez üç el silah sesi duyuldu. Hâkimiyetini kaybeden İpekçi’nin arabası sokaktaki direğe yaslanmış öylece duruyordu. Abdi İpekçi, yalnızca Milliyet gazetesinin başyazarı değildi. Yaşamı boyunca laikliği, eşitliği, çoğulculuğu savundu. “Kelepçeli Uygarlık” yazısında, “Modern, uygar ve ileri toplumlarda, temel koşul özgürlükçülüktür. Düşünceleri cezalandıran yasalar çoktan yürürlükten kaldırılmıştır. Bir yazıyı yazanı ve yayımlayanı bir yılı aşkın hapse mahkûm eden toplumdaki düzen, başkaca bir koşul aranmadan totaliter sayılır” diyordu. 

*

Muammer Aksoy, yalnızca üniversitede öğretim üyesi değil, yazar ve düşünce adamıydı. Türk Hukuk Kurumu ve Atatürkçü Düşünce Derneği başkanıydı. Ankara’da başkaca aydınlarımızı da yitirdiğimiz kanlı ocak ayının son gününde apartmanının girişinde vuruldu. Hiçbir görgü tanığı yoktu. Silah sesi bile duyulmamıştı. Cinayet son derece profesyonelce işlenmişti. Ardından Uğur Mumcu, “En büyük çabası laikliğin savunulmasıydı. Bu amaçla da Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurmuş, dernek adına yapılacak açıklamayı kaleme almıştı. Prof. Aksoy, bir inanç ordusunun adıydı” diye yazacaktı. Hatta Mumcu, cenazesinde gömütünün başında fotoğrafını da taşıyacaktı. Ne acı ki bu ülkede aydınlar cenaze törenlerinde birbirinin fotoğrafını taşımaya mecbur bırakıldılar. 

*

Bahriye Üçok, tam bir cumhuriyetçi ve laiklik savunucusuydu. Üniversitede öğrencilerine ders veriyordu. Aynı zamanda SHP’nin laiklik raporunu hazırlamakla uğraşıyordu. Bir süredir savunduğu değerler yüzünden tehdit ediliyordu. Eve kargo ile bir paket geldi. Kızı, kargodan gelen not üzerine paketi aldı ve evin girişine koydu. Üçok paketi açar açmaz içine konulan bomba patladı. Oracıkta yere yığıldı, kolları ve bir bacağı kopmuştu. Hastaneye kaldırılsa da kurtarılamadı. 

*

Uğur Mumcu, karlı bir pazar günü evden ayrıldı. Hemen ardından eşi ve kızı da onunla gelecekti. Önden arabaya bindi ve muhtemelen kontağı çevirdi. O sırada çok büyük bir patlama oldu. Kızı, önce trafonun patladığını sandı. Ancak acı gerçek tüm aileyi bütün hayatları boyunca esir alacaktı. Uğur Mumcu, araştırmacı gazeteciliğin simge ismiydi. Onun uzun uzadıya yaptığı incelemeler sonrasında kaleme aldığı yazılarla pek çok karanlık aydınlığa taşınmıştı. 

*

19 Ocak öğle saatleriydi. İstanbul’da bir lokantada bir arkadaşımla oturmuş yemek yiyordum. Birkaç gün sonra Hrant’ın da olduğu bir grupla buluşacaktım. Tam da bu buluşmaya dair notlarımı paylaşıyordum. Önce bir hareket ve koşuşturmalar oldu. Sonra da yan masadan yükselen bir çığlık. Hrant’ın ölüm haberini öyle aldım. Agos gazetesinden çıktıktan bir süre sonra katiliyle göz göze gelmiş olmalıydı. Yıllar geçtikçe yüreğe çöken kasvet büyüyor. 

*

Musa Anter, Ahmet Taner Kışlalı, Doğan Öz, Ümit Doğanay, Orhan Doğan... Say say bitmiyor. Sivas katliamında aydınlar bir otelde kuşatıldı ve katilleriyle yüz yüze bile gelemeden yakıldılar. Bu ülkede çok sayıda cinayet ya arkadan vurarak ya bombalı saldırıyla gerçekleştirildi. Tıpkı geçtiğimiz yıl öldürülen üniversite öğretim üyesi Sinan Ateş cinayeti gibi. 27 Mayıs 1980’de vurulan Gün Sazak cinayeti gibi. Cinayetler başlı başına kalleşçedir. Mertlik düşünceyi tartıştırabilmektir.  

*

Çünkü şair şiirini bütün bunların acısıyla yazar: “Günler/ Tanık oldular ölümlere/ Gördüler vurulup öleni/ Öldüreni/ Hayatla taşınan ölümü/ Ölümle başlayan dirimi./ Günler/  Oldular en büyük lokomotif/ Acımayı öğrenmeyen tarihe.” Ahmet Özer 

Yazarın Son Yazıları

A. Kadir’i düşünelim

1940 kuşağının gözde şairlerinden biriydi A. Kadir. Subay babası genç yaşta dünyayı terki diyar eyleyince ailesi yoksulluğa düşmüştü.

Devamını Oku
27.12.2025
Rıfat Ilgaz Sempozyumu

Rıfat Ilgaz’ı üç kere gördüm.

Devamını Oku
20.12.2025
Yayıncılık krizi kapıda...

Yayıncılık krizi kapıda...

Devamını Oku
13.12.2025
Kapitalizmin laneti futbolda şike...

Sam Shepard’ın yazdığı “Aç Sınıfın Laneti” vahşi Amerikan rüyasının çöküşünü bir çiftlikte yaşayan dört kişilik ailenin hikâyesi üzerinden anlatır bize.

Devamını Oku
06.12.2025
Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025