Mehmet Ali Güller

Karadeniz’de NATO’ya alan açma yanlışı

06 Nisan 2020 Pazartesi

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, NATO dışişleri bakanları video konferans toplantısından sonra yaptığı açıklamada, “Ukrayna ve Gürcistan ile ortaklığı daha güçlü bir şekilde derinleştirme kararı aldıklarını” ilan etti (2.4.2020).

Stoltenberg, bu iki ülkeye yapılacak destek paketlerinin içeriğini de açıkladı: Tatbikatlar düzenleme, NATO eğitim ve öğretim programına daha fazla erişim sağlama ve bölgenin hava sahasında nelerin olup bittiğini daha iyi anlamak için radar verilerinin değişimi…

Stoltenberg’in açıkladığı bu paketler, ABD’nin Rusya’yı (ve aslında Türkiye’yi de) Karadeniz’den sıkıştırma ve çevreleme siyasetini zorlayacağını gösteriyor.

Erdoğan’ın NATO’yu daveti

2008’deki Gürcistan yenilgisinden sonra ABD, Doğu Karadeniz hedefini belli ölçülerde rafa kaldırmış ancak bölgesel ilişkilerdeki çatlaklardan yararlanmak üzere pusuya yatmıştı.

O çatlaklardan en önemlisi, Rus uçağının düşürülmesiyle Ankara-Moskova ilişkilerinin krize girmesi oldu.

Erdoğan, Rusya’yı sıkıştırmak adına ABD’ye oyun alanı açtı ve NATO’yu Karadeniz’e çağırdı:Ziyareti sırasında kendisine (Stoltenberg’e) söyledim: Bakın dedim, Karadeniz’de görünmüyorsunuz. Karadeniz’de görünmeyişiniz Karadeniz’i adeta Rusya’nın bir gölü haline dönüştürüyor” (11.5.2016).

Erdoğan’ın çağrısını fırsata çeviren ABD, 8-9 Temmuz 2016’da Varşova’da yapılan zirvede, NATO’nun Karadeniz’deki varlığının artırılması kararı aldırdı! Ardından yayımlanan “NATO: Gelecek İçin Hazır” adlı belgeyle NATO’nun Karadeniz’deki varlığını artıracağı ilan edildi.

Ve NATO Nisan 2019’da Karadeniz’i “mücadele alanı” olarak belirledi.

AKP’nin Kanal İstanbul ısrarı

İlginçtir, Erdoğan’ın “Kanal İstanbul” projesi bu süreçte yeniden gündem oldu.

Kanal İstanbul’un Montrö’yü delme riski taşıdığını, sözleşmeyi tartışmaya açacağını ve bu nedenle Kanal İstanbul’un aslında Karadeniz’e NATO yolu olacağını çokça yazdık.

ABD’nin, Karadeniz’e “sınırsız” girebilmek için Montrö’yü yıllardır delmeye çalıştığını belirttik.

ABD’nin Karadeniz’i; batısında Bulgaristan ve Romanya’yı AB ile NATO’ya üye yaparak, doğusunda Gürcistan’ı NATO’ya üye yapmaya çalışarak, kuzeyinde Ukrayna’yı AB ve NATO’ya üye yapmaya çalışarak çevrelemeye çalıştığına dikkat çektik.

Ancak iktidar ABD’ye Karadeniz yolu açacak Kanal İstanbul projesinden vazgeçmemekte ısrarlı. Öyle ki, şu salgın günlerinde, 26 Mart 2020’de Kanal İstanbul için ilk ihale bile yapıldı. Gerçi 28 Mart’ta Ulaştırma Bakanı’nın görevden alınmasını bu ihaleyi yapmasına bağlayanlar var, ancak Erdoğan’ın ihaleden çok değil, iki hafta önce ihaleyi bizzat duyurduğunu da unutmamak gerekiyor: “Kanal İstanbul projesi en yakın zamanda ihaleye çıkıyor” (8.3.2020).

AKP’nin Gürcistan hamlesi

Karadeniz’in kıyıdaş ülkelerin denizi olarak kalması ve ABD’nin bu denizden uzak tutulması, Rusya kadar Türkiye’nin de ulusal çıkarıdır. Böyle olduğu için de Soğuk Savaş yılları boyunca Montrö Sözleşmesi korunmuştur. Ankara, o yıllarda bile Moskova’yla Karadeniz konusunda ölçülü bir ilişki yürütmüştür.

Bu tarihsel gerçekliğe rağmen AKP hükümeti, Karadeniz’i Rusya’yla ilişkilerinde bir kart olarak kullanmaya çalışmaktan geri durmuyor.

Sadece uçak düşürme krizinde değil, İdlib krizinde de benzeri yaşandı. 2016’da Erdoğan, NATO’yu Karadeniz’e davet etmişti; 2020’de de Çavuşoğlu, Gürcistan’a NATO üyeliği çağrısı yaptı!

Çavuşoğlu, Davos’taki “NATO’nun Geleceği” oturumunda aynen şöyle dedi: “Gürcistan’ı neden (NATO’ya) davet etmediğimizi anlayamıyorum. Batılı dostlarımız Rusya’yı provoke etmeme bahanesiyle Gürcistan’ı davet etmek üzere anlaşmıyor. Gürcistan’ın bize, bizim de Gürcistan gibi bir NATO müttefikine ihtiyacımız var.” (23.1.2020)

Ne yapmamalı?

Karadeniz konusu, Türkiye’nin Rusya’ya, Rusya’nın Türkiye’ye karşı kullanabileceği bir koz kartı değildir. Karadeniz’in güvenliği her iki ülkenin de ortak çıkarıdır. Karadeniz’i koz kartı olarak kullanmaya kalkmak, ABD’ye yarar.

O nedenle Ankara’nın, ABD’nin Karadeniz stratejisine fırsatlar yaratan taktik hamleleri bir kenara bırakarak bütünlüklü bir strateji geliştirmesi gerekir:

1. Ankara, Gürcistan’ın NATO üyeliğini desteklememelidir.

2. Ankara, Ukrayna’nın AB ve NATO üyeliğini desteklememelidir.

3. Ankara, Montrö Sözleşmesi’ni tartışmaya açacak Kanal İstanbul projesini iptal etmelidir.

Kaldı ki ABD hegemonyasının inişe geçtiği, neo-liberal küreselleşme sisteminin işe yaramadığının korona salgını günlerinde daha net anlaşıldığı koşullarda, NATO üyeliği Gürcistan ve Ukrayna’ya güvenlik değil, bölgeyle düşmanlık kazandıracaktır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları